Pandemi sebebiyle neredeyse iki yıldır Katar’dan dışarı çıkamıyorduk. Ailelerimizle yüz yüze en son 2019’un son aylarında, Katar’a bizi ziyarete geldiklerinde görüşmüştük. Özlem gittikçe arttığından ilk fırsatta kendimizi Türkiye’ye atma planları yapıyorduk.

Nitekim son haftalarda gerek Katar’da gerekse de Türkiye’de vaka sayılarının kontrol altına alınmasını ve havayolu ile seyahatin önünün açılmasının ardından, biz de soluğu sevdiklerimizin yanında Türkiye’de aldık. Ailelerimizle özlem giderme odaklı bu tatilde son iki yılda ülkenin kötüye gidişini de gözlemleme fırsatımız oldu. Hayat pahalılığı, salgının herkesin yaşantısına bir şekilde dokunan acısı ve umutsuzluk atmosferini birinci elden gözlemledik. Bu blog yazısında adım adım seyahatimizi, kişisel gözlemlerimizi ve aklımda kalan anıların bir panoramasını sizlerle paylaşacağım.

Hamad Uluslararası Havalimanı
Salgın öncesi Hamad Uluslararası Havalimanı’ndan bir kare. Dünyanın sayılı havalimanından birisi bana kalırsa.

Katar’dan Türkiye’ye Uçuş Tecrübemiz

Katar’dan Türkiye’ye gelirken yaşadıklarımızla başlayalım. Katar, salgının başında işi biraz hafife alıp hata etse de, ilerleyen süreçte işi sıkı tutarak gerçekten başarılı bir kriz yönetimi ortaya koydu. Biz de bu doğru adımların sonucu olarak, Mart 2021’de çift doz Pfizer-Biontech aşılarımızı olduk. Ayrıca kurallara uyarak ve kendimizi sakınarak bugüne kadarki süreci hastalığa yakalanmadan atlatmayı başardık. -tık tık tık, tahtaya vurma sesi-

Aşılı olmamıza rağmen Türkiye’ye gitme kararını almamız kolay olmadı. 3 yaşındaki oğlumuz en büyük risk unsuruydu. Fakat ilerleyen günlerin ne göstereceğini bilemediğimiz için, hazır iki ülkede de salgın görece kontrol altına alınmışken, bu tatile çıkmamız gerektiğini görebiliyorduk. “Ya şimdi ya hiç” durumu yani…

Katar’dan Türkiye’ye gitmek seyahatin kendisi dışında bir risk taşımıyordu aslında. Çünkü Türkiye sınırlarını çift doz aşılı herkese açmış durumdaydı. PCR test dahi gerekmeden Türkiye’ye uçabiliyordunuz. Biz de elimizde aşı sertifikalarımız ve Türkiye Sağlık Bakanlığı’nın ilgili sayfasından temin ettiğimiz HES kodlarımızla yola çıktık. Bağlantısını verdiğim sayfadan alacağımız HES kodu Türkiye’de turist statüsünde hareket edebilmemiz sağlıyordu. Birçok arkadaşımız bu şekilde sokağa çıkma yasağı olan anlarda dahi dışarıda dolaşmayı başarmış ve polis çevirmelerinden sorunsuz geçebilmişti.

Hamad Uluslararası Havalimanı

Uber’e atlayıp Katar’ın başkenti Doha’daki Hamad Uluslararası Havalimanı’na vardığımızda kapıda güvenlik görevlilerinin içeri girmek isteyenlerin biletlerini kontrol ettiklerini gördük. Bileti olmayan içeri giremiyordu. Kalabalığı azaltmak için alınmış olduğunu düşündüğümüz bu önlem etkili olmuşa benziyordu. Tabi ben bu güncel kalabalığı ancak pandemi öncesi havalimanı kalabalığı ile kıyaslayabiliyorum.

Biletlerimizi gösterip ilerledikten sonra ikinci bir güvenlik şeridinde durduk. Bu sefer de Katar’ın pandemi dönemi zorunlu kıldığı Ehteraz (HES kodu gibi düşünebilirsiniz) aplikasyonlarımız kontrol edildi. Bu işlemin ardından check-in için Katar Havayolları’nın kontuarına yöneldik.

Bir adım daha atmadan önce burada bir parantez açmak istiyorum. Dikkat ettiyseniz check-in’e kadar üst araması ya da bagaj araması gibi bir güvenlik önleminden geçmedik. Katar’da, Türkiye’nin aksine ne havalimanına ne de alışveriş merkezlerine girerken x-ray cihazından geçersiniz. Bu parantezi kapatıp devam edelim.

Katar Havayolları logosu
Katar Havayolları’nın logosu. Logodaki hayvan Katar’ın sembollerinden birisi olan Oryx’tir. (Afrika antilobu)

Check-in ve Uçuş

Hazır beklettiğimiz aşı sertifikalarımız, kalabalık nedeniyle bir saat beklediğimiz check-in sırasında görevlilerce kontrol edildi. Kontuardaki yetkili, uçağın “overbooked” olduğunu söyleyince biraz keyfimiz kaçtı işin doğrusu. Ne kadar kalabalık, o kadar bulaş riski demekti. Fakat endişelenmedik. Çünkü hem maske hem de siperlik ile uçağa bineceğimiz için riski kontrol altında tutabileceğimizi düşünüyorduk. Check-in sonrası pasaport kontrolünden sorunsuz ve hızlı bir şekilde geçtik.

Havalimanına üç saat kadar erken gidip check-in ve pasaport işlemleri ile toplam bir saat on beş dakika kadar kaybedince, kapıların açılmasına ve uçağın kalkmasına kadar epey bir zamanımız kalmıştı. Biz de soluğu havalimanındaki Oryx Lounge’da aldık. Yarısından fazlası dolu olan lounge’da biraz soluklanıp ardından kapıya doğru ilerledik.

Uçağa girdiğimizde içerisi ana baba günüydü. Katar Havayolları bu yolculuk için Boeing 787-8 tipi geniş gövdeli bir uçak ayarlamıştı. Bu uçak 254 yolcuyu taşıyabilecek kapasitedeydi. Manzarayı gözünüzde canlandırabilirsiniz sanırım. Ayrıca insanların en az yarısının maske kuralını pek de takmadığını görünce gözlerimiz fal taşı gibi açıldı. Koşturup duran, bağırıp çağıran maskesiz çocuklar ve onların peşindeki maskesiz ebeveynleri dört saatlik uçuş için risk demekti. Uçuş ekibinin sürekli uyarmasına karşın insanların pek de sallamadığını görmek rahatsız ediciydi. Bu durum haricinde, özellikle yemeklerin harika olduğu sorunsuz bir uçuşun ardından Türkiye’ye vardık. Katar Havayolları’nın 787-8 tipi uçaklarının uçak içi eğlence sistemini 2021’in başında yenilemiş olduğunu eklemekte fayda var. Yukarıdaki videoda ekonomi sınıfının koltuk dağılımını görebilirsiniz. (3-3-3)

Sabiha Gökçen Havalimanı
Sabiha Gökçen Havalimanı demek bizim için Türkiye’ye giriş kapısı demek.

Sabiha Gökçen Geliş

Türkiye’ye vardığımızda havalimanında herhangi bir sağlık taramasından geçmedik. Göstermelik kurulmuş bir ateş ölçüm standını sağlık taraması olarak adlandıramayacağım, kimse kusura bakmasın. Biz de koşar adım pasaporta yöneldik doğal olarak. Ve bilin bakalım ne oldu? Ne aşımız ne PCR durumumuz ne de HES kodumuz sorulmadan bagaj bölümüne ilerledik elbette. Türkiye’nin turist çekme adına sağlık protokollerini esnettiği net olarak görünüyordu. Çok yaşa turizm!

Bagaj işleminden sonra yolcu karşılama bölümüne vardık. Türkiye’de de Katar’da olduğu gibi bileti olmayanlar havalimanlarına sokulmuyordu. Oyalanmadan kiralık aracımızı almak üzere Sixt’in Sabiha Gökçen geliş katındaki ofisine yöneldik. Ofise vardığımızda pandemi nedeniyle araç kiralama ofislerinin kapandığını ve doğrudan araç teslimi yapılan havalimanı otoparkının -3. katına gitmemiz gerektiğini öğrendik.

Araç kiralama logosu
Sabiha Gökçen’deki araç kiralama firmaları, araçlarını otoparkın -3. katındaki ofislerinde teslim ediyorlar.

Araç Kiralama – Sixt Rent A Car

Sixt’in otoparktaki ofisi epey kalabalıktı. Araç teslimi sırasında Sixt peşin ödeme ya pos cihazı ile ödemeyi kabul etmedi. İlla internet kullanımına açılmış bir kredi kartı talep etti. Bu durum beni biraz rahatsız etse de eskiden de buna benzer uygulamalar gördüğümü hatırlayıp ses etmedim.

Sixt’ten yaptığım rezervasyonda çocuk koltuğu istemiştim ama yoğunluktan dolayı ellerinde koltuk kalmadığını söylediler. Keyfimiz biraz kaçtı. Araçla uzun yol yapacaktık, koltuk bizim için önemliydi. Daha önce diğer firmalardan ödünç alıyordu Sixt, ama bu sefer aynı şeye kalkışmadılar ve konuyu kapatmaya çalıştılar. Sırada bekleyen çok sayıda müşteri olduğu için bizi çabucak aradan çıkartmaya uğraştıklarını belliydi. Ne kadar meşgul olurlarsa olsun, bu durum talebimi yerine getiremedikleri gerçeğini değiştirmiyordu. Yol yorgunluğunun üzerine daha fazla uğraşmak istemediğimiz için ödemeyi gerçekleştirip aracı teslim aldık.

Skoda Superb fotoğrafı
Skoda Superb’in hem iç hem de dış görüşünü gayet şık. Performansından da memnun kaldık. Özellikle de geniş arka bagajı bizi memnun etti.

Skoda Superb Deneyimimiz

Aracımız temiz, düşük kilometrede bir Skoda Superb’di. Daha önce hiç Skoda kullanmamıştım ama aracın hem iç hem de dış görünüşü gayet iyiydi. Özellikle arka bagajın epey geniş oluşuna sevinmiştik. Aracın içi de bir o kadar konforlu ve rahattı. Daha önceki tecrübelerimizdeki sıkışık araçlardan sonra Skoda Superb ilaç gibi geldi diyebilirim. Tatil boyunca hiçbir bir problemle karşılaşmadık. Aracı test ettiğim sakin otobanlarda Skoda Superb’in yüksek hız performansı gayet tatminkardı. Arabayla ile ilgili yapacağım tek eleştiri aracın düşük viteslerdeki performansının zayıf oluşu ve vites geçişlerinin sıkıntılı oluşudur. Dizel motorun yakıt tüketimi de kabul edilebilir seviyedeydi. Sonuç olarak kiraladığımız için memnun kaldığımız bir araç oldu Skoda Superb. Denk gelirse yine kiralarım.

Bursa manzarası
Atatürk Kent Ormanı’ndan çektiğim Bursa manzarası.

İlk Durak Bursa

Aracı teslim aldıktan sonra vakit kaybetmeden ilk durağımız olan Bursa’ya kırdık direksiyonu. Her zaman olduğu gibi vakitten kazanma adına Osmangazi Köprüsü’nü kullandık. İki sene öncesine göre köprü biraz daha kalabalıktı. Yüksek ücretine rağmen tercih ediliyordu anlaşılan. Köprü ve Bursa’ya kadar otoyol ücreti olarak yaklaşık 200tl ödedik. Az para değildi ama ne feribot beklemeyi ne de körfezi dolaşmayı gözümüz kesmişti.

Bursa’ya vardığımızda dikkatimizi çeken şeylerin başında maske takma oranının çok düşük olduğu geliyordu. Alışveriş merkezlerindeki kapanmış dükkanlar da buruk bir görüntüydü. Fakat aynı görüntüleri Katar’da da görmeye alıştığımız için yadırgamamıştık. Ne de olsa Covid-19 her sektörü ve ülkeyi tam kalbinden vurdu.

Bursa’da kalabalık ortamlardan kaçmayı seçtik. Her ziyaretimizde yaptığımız rutin gurme turlarımızdan bu sefer uzak kalacaktık anlayacağınız. Yine de bir kere şehir merkezine indik. Onda da kestane şekerlerimizi almayı ihmal etmedik. Bir gözüm hep İskendercilerdeydi ama kendimi tutmayı başardım. Ayrıca, özlem giderdiğimiz akrabalarımızın bizler için hazırladığı unutulmaz yemekler gözümüzün başka bir şey görmesine engel oldu.

Seyahate çıkmadan önce hava durumuna baktığımızda Bursa için yağış öngörülüyordu. Biz de bavullarımızı bu durumu düşünerek ayarlamıştık. Lakin hiç yağmur yağmadı. Böylece bizde yağmurluk ve uzun kollu kıyafetleri boşa taşımış olduk.

Havanın güzel olduğu bir gün Bursa Kent Ormanı’na gittik ve keyifli bir doğa turu yaptık. Özellikle çocuklar ve gençler düşünülerek eğlenceli oyunlar ve aktiviteler kurulmuş. Bizim bu sefer fırsatımız olmadı ama bir sonraki ziyaretimizde birkaçını denemek isterim açıkçası.

Cunda sabahı karesi
Cunda’dan sakin bir güne uyanış karesi…

Ayvalık – Cunda

Bursa’yı geride bırakıp rotamızı Ayvalık’a çevirdik. İzmir yolunu kullanarak Edremit üzerinden ulaştığımız Ayvalık’ta bizi sıcak bir hava karşıladı. Katar’ın cehennem sıcaklarına alışmış bizlerin, klimanın ne mükemmel bir icat olduğunu bir kez daha hatırladığı nemli geceler geçirdik. Cunda’nın şehir merkezinden hediyelikler aldık. Güzel zeytinler ve zeytinyağlarını denedik. Biraz bahçe işleriyle uğraştık, denize girdik ve özlediğimiz aile bireylerimizle keyifli günler geçirdik.

Cunda’nın henüz yeni yeni turist akınına uğradığı ve akşam 9’dan sonra tüm marketlerin kapanması gibi kısıtlamalar yürürlükte olduğu bir döneme denk geldiğimiz için, Cunda’nın eski enerjisinin yerinde yeller esiyordu. Umarım yasakların tamamen kalkmasıyla eski neşe dolu Cunda akşamları geri gelir.

Tekirdağ'dan bir doğa manzarası
Tekirdağ’dan muhteşem bir doğa manzarası. Katar’dayken özlediğimiz görüntüler…

Tekirdağ

Ayvalık’tan sonraki durağımız Tekirdağ’ydı. Ayvalık’tan Tekirdağ’a giderken çocukluğumun birçok yaz gününün geçtiği Çanakkale Odunluk İskelesi’ndeki akrabalarımızın yanında kısa bir mola verdik ve onlarla özlem giderdik. Tekirdağ’a vardığımızda bizi yeşillikle dolu birkaç gün bekliyordu. Oğlumuz Doha’da kaldığı iki yıl boyunca bahçe ve yeşillik ile yeterince oynama fırsatı bulamamıştı. Tekirdağ’da bahçede oynamaktan eve sokamadık keratayı. Kediyle köpekle oynayıp kurumuş dalları kesti. Merdivene çıkıp ağaçlardan kendi elleriyle meyveler topladı. Onun için unutulmaz bir deneyimdi ve dopdolu anılar biriktirdi. Biz de biraz soluklanma fırsatı bulmuştuk.

Sapanca Gölü'nden bir sahne
Kuzey Marmara Otoyolu’nu kullanıp aracımızı Sapanca’ya doğru sürdük.

Kuzey Marmara Otoyolu

Tekirdağ’daki eğlenceli birkaç günün ardından Sapanca’ya doğru düştük yola. Sapanca’ya gitmek için Kuzey Marmara Otoyolu‘nu kullandık. Otoyol neredeyse bomboştu. Bir tek havalimanının olduğu kısımlarda tek tük araçlar gördük. Onun dışında uçsuz bucaksız geniş yollarda rahatça sürdük aracımızı. İstanbul trafiğine girmeden çabucak vardık Sapanca’ya ve tatilimizin son iki gününü geçireceğimiz Elite World Hotel‘e giriş yaptık.

Elite World Hotel gerek olanaklarıyla gerekse de odalarının konforuyla bizden tam not aldı. Tek eleştirimiz resepsiyon ve oda servisi hizmetlerinin beklediğimizden biraz düşük seviyede kalmasıydı.

Sapanca ve Elite World Hotel

Elite World’ün yeni bir otel olması bizim için oldukça cezbediciydi. Hafta içi nispeten uygun fiyata (Türkiye şartlarında yine pahalı bana kalırsa), sakin ve nezih bir tatil hedefliyorduk. Elite World aradığımız hemen her şeyi bize verdi. Yarı-açık büfe kahvaltı ve akşam yemekleri keyifliydi. Sapanca Gölü manzaralı odamız son derece güzel dekore edilmiş, ferah bir konaklama sundu. Oteldeki küçük aquapark bizi bayağı eğlendirdi. Havanın da güzel oluşuyla hoşnut kaldığımız ve dinlendiğimiz iki günlük bir kaçamak fırsatı yarattı bize Elite World.

Katar Sağlık Bakanlığı Türkiye’de sadece üstte belirtilen yerlerden alınan PCR testlerini kabul ediyor. Aklınızda bulunsun.

Dönüş Hazırlıkları ve PCR Test Koşturmacası

Dönüş hazırlıkları tatilin son günleri bizim için önemli bir yer tutar oldu. Katar’dan Türkiye’ye uçmak nispeten rahattı ama Türkiye’den Katar’a dönüşlerde evraklarımızı hazırlamamız gerekiyordu. Katar pandemi nedeniyle ülkeye gelişlerde işi halen sıkı tutuyordu. Bu yüzden Katar’a varışımızdan 72 saat öncesine kadar alınmış PCR testi yaptırmamız lazımdı. Tatilin başından beri bu testi nasıl ve nerede yaptıracağımız bizim için sorun teşkil ediyordu. Çünkü Katar her yerin testini kabul etmiyordu. Test için tüm Türkiye’de sadece dokuz test merkezi Katar tarafından onaylıydı. Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi de bu onaylı test merkezlerinden birisiydi. Bizim son durak olarak Sapanca’yı tercih etmemizdeki en önemli sebeplerden birisi de buydu aslına bakarsanız.

Test için randevu almak üzere hastaneyi aradık. Testi kendilerinin yapmadığını ve Sakarya Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi’ne yönlendireceklerini söyledi. Orayı aradık ve randevusuz, sadece pasaportumuz ile öğleden sonra 4’e kadar gelip test yaptırabileceğimizi belirtti. Bu bilgiler ışığında hastaneye vardığımızda korktuğumuz gibi bir manzara ile karşılaşmamaktan memnun olmuştuk. Hastane kalabalık değildi ve test işlemi hastanenin dışında kurulan konteynerlerde hızlıca hallediliyordu. Oğlumuzu ikna etmekte biraz zorlansak da hepimizin testini tüm işlemler dahil 30 dakika gibi bir sürede halledip bu sıkıntıyı da geride bıraktık. Test sonuçlarını internetten öğrenip, doğrudan çıktı alabileceğimizi öğrenince daha da sevindik. Hastaneye bir daha gelmemize gerek yoktu yani.

Testi aradan çıkarttıktan sonra Sakarya’daki Serdivan Alışveriş Merkezi’nde son alışverişimizi yaptık, alacaklarımızı aldık ve dönüş için hazırlıklarımızı tamamladık.

Yükselen Değer – Sapanca

Şimdi belki bazılarınız Katar’ın Türkiye’deki onaylı dokuz test laboratuvarından birinin neden Sakarya olduğunu merak edecektir. Hemen anlatayım. Katarlı yatırımcıların Türkiye’de en çok yatırım yaptığı ve mülk sahibi olduğu bölgelerin başında geliyor Sakarya. Hatta hastanede test için kaydolduğumuz sırada uçuşumuzun Katar’a olduğunu belirttiğim görevli, bölgede çok sayıda Katarlı olduğunu biraz da sitemkâr bir dille iletti bana. “Halk ekonomik sıkıntılarla boğuşurken yabancılar için cennet olan Türkiye’nin en güzel yerlerini sırf Katarlılar değil durumu müsait birçok Arap mesken tutmuş durumda,” dedi. Mesela Trabzon da bir diğer ilgi merkezi ve dolayısıyla da Katar tarafından onaylı bir test merkezi barındırıyor… Durum anlaşılmıştır sanırım.

Katar Havayolları
Katar Havayolları’nın Boeing 787-8 uçaklarındaki Business Class’ın koltuk dağılımı. Bugüne kadar yaşadığımız en rahat uçuş deneyimiydi. Keşke bu kadar pahalı olmasaydı. :(

Katar’a Dönüş

Tatilimizin sonu gelince el mahkûm Sapanca’dan ayrıldık ve Sabiha Gökçen’e doğru yola çıktık. Sabiha Gökçen’e varınca ilk iş olarak kiralık aracımızı teslim ettik. Sixt’in otoparkta yer alan ofisi yine kalabalıktı. Fakat bu sefer çalışan sayısının daha fazla olduğunu fark ettik. Yoğunluktan dolayı görevli sayısını arttırmış olmalıydılar. Biz aracı boşaltıp teslim işlemleriyle uğraşırken rezervasyonlarını tamamlamak isteyen kişilerin beklemekten tepki gösterdiklerini gördük. Sıkıntısız bir araç tesliminin ardından bizi uğurlamaya gelen akrabalarımızla vedalaştık ve havalimanına girdik. Check-in işlemlerinin henüz başlamadığını gördüğümüzde havalimanına erken gelmiş olduğumuzu anladık.

Katar’ın ülkeye dönüş prosedürlerinin gereği olan bazı evraklar tutuşturuldu elimize sırada beklerken. Onları doldurduk ve check-in işlemini gerçekleştirdik. Hayatımızda ilk defa Business Class uçacaktık. Qatar Airways online check-in sırasında bize bir fırsat tanımıştı ve uygun bir fiyata biletlerimizi yükseltmişti. Biz de ilk defa bu şansı deneyimleyelim dedik. Açıkçası havalimanında büyük bir ayrıcalığını göremedik Business Class’ın. Bizim dahil olduğumuz Business kategorisinin lounge hakkı olmadığını öğrenince moralimiz de bozuldu. Neyse dedik ve check-in işlemlerinin ardından pasaport kontrolünden geçtik. Uçağın kalkışına uzun bir zaman olduğu için kredi kartlarımızın bize sağladığı ayrıcalığı kullanıp lounge’a girmeye karar verdik. Vardığımızda bizi bir başka hayal kırıklığı bekliyordu. Meğer Sabiha Gökçen’de bulunan Plaza Premium Lounge’un yurtdışı kredi kartlarıyla olan sözleşmesi 1 Temmuz itibariyle sona ermişti ve içeri girişler için ücret ödemek gerekiyordu. Önce Business’tan doğan hakkımızı kullanamamıştık şimdi de bu çıkmıştı karşımıza. Talihsizdik ama yorgunduk da. O yüzden ücretini cebimizden verip lounge’a girdik. (Eğer Smart Traveller üyeliğiniz varsa -üyelik ücretsiz- kişi başı 255tl) İçeride neredeyse bizim dışımızda kimse yoktu. Gayet sakindi. Ücretin yüksek olmasının bir sonucu olduğunu düşünüyorum. Ayrıca içeride sunulan yiyecek ve içecekler de son derece sınırlı ve vasattı. Zorda kalmadıkça kullanmayacağımız bir lounge deneyimiydi işin açıkçası. Katar’daki tecrübemizle kıyas bile kabul edilemezdi. Daha önceleri Sabiha Gökçen’de kullandığımız ISG Lounge’un tadilat ve yenileme sürecinde olduğu için kapalı olduğunu da eklemek lazım.

Qatar Airways Boeing 787-8 Business Class Deneyimi

Uçağın kapılarının açıldığını öğrenince hemen kapıya gittik. Business’ın avantajıyla en ön sırada kendimizi uçağa attık. Qatar Airways’in bu uçuşunda, tıpkı bizi Türkiye’ye getiren gibi, Boeing 787-8 tipi bir uçak kullanılıyordu. Ekonomi kısmındaki koltuk aralığının dar olduğu bu uçağın Business kısmı bir hayli rahattı doğrusu. İlk defa Business uçtuğumuzdan mı böyle hissettik bilmiyorum ama hayatımızın en rahat ve keyifli uçuşuydu diyebilirim. Oğlumuz bile kendi koltuğunu yatak haline getirip büyük bir rahatlıkla ve keyifle yeri geldi tv izledi yeri geldi uyudu ve son derece huzurlu bir yolculuk gerçekleştirdi. Gerçekten güzel bir deneyimdi. Bütçemize uygun biletler bulursak bundan sonra Business kovalama kararını almamıza sebep olacak kadar ayrıcalıklı bir uçuştu. Yemek ve içecek servisi iyiydi. Açıkçası bir tık daha iyi beklerdim çünkü talep ettiğimiz birçok içecek ve yiyecek kalmamıştı. Onlar da olsa daha da memnun kalabilirdik.

Katar’ın Ülkeye Giriş Uygulamaları

Katar’a vardığımızda Katar’ın Türkiye’ye kıyasla ne kadar düzenli ve disiplinli bir ülkeye giriş politikası izlediğini gördük. Otel karantinası için bir şerit ayrılmıştı. Ev karantinası ve aşılılar için de ayrı ayrı şeritler yapılmıştı. Her yerde sizi yönlendiren tabelalar ve çalışanlar vardı. Oğlumuzun ev karantinası olduğu için o yönde ilerledik ve son derece muntazam bir şekilde adım adım işlemleri yaptık ve bagaj kısmına ilerledik. Ardından son kontroller yapıldı ve havalimanından ayrıldık.

seyahat kavanozu
İki yıllık seyahat kısıtlamasının ardından iki haftalığına da olsa Türkiye’ye gitmek bize çok iyi geldi.

Tatilin Özeti

Özetlemem gerekirse; iki yılın ardından ülkemizi ziyaret etmekten ve ailelerimizle özlem gidermekten memnunduk. On yılı aşkın süredir yurtdışında yaşayan insanlar olarak Türkiye’nin her geçen gün gerilediğini de söyleyebiliriz. Umarım 2023 seçimlerinde ya da ne zaman yapılacaksa artık, o seçimlerle birlikte ülke daha doğru bir yola döner. Hem ekonomik hem toplumsal hem de politik sorunlar ayyuka çıkmış bir Türkiye manzarası ile karşılaştık. Pandeminin etkileri hayatın her noktasına nüfus etmişti. Bu sadece Türkiye’nin sorunu değil elbette ama Türkiye’de etkilerinin daha derin hissedildiği bir gerçek.

Dikkatimizi çeken bir diğer nokta da ürün yelpazesinin kalitesinin düşmüş olmasıydı. Migros, Carrefour gibi eskiden Sony, Samsung gibi markaların televizyonlarının, yine önde gelen markaların beyaz eşya ürünlerinin sıralandığı reyonlarda artık Çinli firmalar ve ünlü markaların yan ürünleri yer alıyordu. Katar’da bu gibi alt seviye ürünleri genelde büyük alışveriş merkezlerinde değil de, gelir düzeyinin bir tık daha düşük olduğu semtlerdeki marketlerde görmeye alıştığımız için, Türkiye’nin resmen sınıf düştüğü şeklinde yorumladık biz durumu. Üzücü bir görüntüydü bizim için. Halkın maddi gücünün ancak bu ürünlerin satışına ve alımına olanak verdiği belliydi. Aynı durumu oyuncak reyonlarında da gördük. Oyuncakların bile kalitesi düşmüş, fiyatları uçmuştu.

Birçok şehri ziyaret edip gözlemleme fırsatı bulabildiğimiz bu kısa tatil bize kesinlikle yetmedi. Keşke daha uzun kalabilsek ve ailelerimizle daha uzun vakit geçirebilseydik. Ama tünelin ucundaki ışık görünüyor, salgın aşıların da devreye girmesiyle sona erecek (umarım) gibi görünüyor. Katar 12 Temmuz 2021 itibariyle iki yılın ardından sınırlarını turistlere ve aile vizesine, belirli kriterler ışığında, açmaya karar verdi. Artık Katar’a ziyaretler gerçekleşebilecek. Biz de ailelerimizi Katar’a tekrardan davet edebileceğiz.

Sorunların çözüme kavuştuğu daha keyifli tatiller geçirebileceğimiz günlerde yeni bir tatil yazısıyla buluşmayı umuyorum. Benden bu kadar. Aklınıza takılan bir soru ya da merak ettiğiniz bir konu olursa çekinmeden sorabilirsiniz. Sizlere şimdiden iyi tatiller!

Sağlıkla kalın.

Bir Cevap Yazın