Apple’ın Severance gibi bir diziye neden onay verdiğini ve dizinin yayınlanmasının ardından ışık hızıyla neden ikinci sezon onayını aldığını anlayabiliyorum. Günümüz toplumlarında en büyük tüketici grubu olarak tanımlayabileceğimiz (ve Severance’ın da birincil hedef kitlesi olan) orta direk beyaz yakanın iş hayatında yaşadığı zorlukların ve karşılaştığı saçmalıkların sert bir eleştirisi hiç bu kadar tematik ve gizemli yapılmamıştı. Bu yüzden de beyaz yaka orta sınıf bu dizide kendi iç dünyasından bir şeyler buluverdi ve kendi içinde yaşayıp başkalarına anlatamadığı düşüncelerini Severance’ta görünce diziye kapılıp gitti.

Oysa Severance’ın merkezinde çarpıcı bir dram var. Ama bu dram izleyiciye gizem diye yutturuluyor. Ben bu gizem örtüsünün altına gizlenmiş insani dram fikrinin iyi bir uygulamasını en son Lost’ta görmüştüm. O yüzden de Severance izlerken kendimi sürekli Lost’u hatırlarken ve iki diziyi karşılaştırırken buldum. Bunda işin gizem yönünün iki yapımda da ustaca işlenişinin payı çok büyük. Fakat Severance’ın bu usta işi yaklaşımında birkaç sıkıntılı taraf var. Onlar da olmasaymış ortada bir şaheser var diyebilirmişiz. Fakat bu haliyle bile çok çok iyi bir dizi olarak karşımıza çıkıyor Severance. Gelin şimdi bu başarılı dizinin detaylarına birlikte değinelim.

Severance her sahnesiyle sizi irite etmeyi başaran ve bilinçaltınıza oynayan bir dizi. Rahatsız oluyorsunuz ama izlemeyi bırakamıyorsunuz. Beynimiz bizimle dalga geçiyor resmen…

Severance’ın Künyesi

Severance 2022 yapımı bir psiko-bilimkurgu gerilim draması şeklinde özetlenebilir. (O da ne ki demeyin. Az sonra genel hikayesini anlatınca anlayacaksınız. Ya da anlamayacaksınız. Dizi zaten mütemadiyen kafanızı karıştırmaya çalışıyor.)

Severance Şubat 2022’de Apple+ üzerinde yayınlandıktan kısa bir süre sonra ikinci sezonunun siparişini almış bir yapım. Dizinin ilk sezonuna dair gelen eleştiriler ve değerlendirmeler çok olumlu. En iyi dizi dahil birçok dalda Emmy ödülüne aday gösterildi ama yalnızca en iyi açılış jeneriği ve müziği ödüllerini alabildi. Bu çizgisini korur ve ilk sezondaki sıkıntılarını aşabilirse ikinci sezonunda daha fazla ödül alması işten bile değil.

Severance izlerken karakterlerle empati kurarak kafalarından geçenleri anlamaya çalışmak epey eğlenceli. Ama o da bir yere kadar… Sonrası karanlık, bilinmezlik ve sürprizlerle dolu…

Severance’ın Ortaya Çıkış Hikayesi

Yapımın fikir babası olarak karşımıza Dan Erickson çıkıyor. Nefret ettiği işini düşündükçe Severance fikri oluşmaya başlamış kafasında (Biz de işimizden nefret ediyoruz ama böyle orijinal fikirler üretemiyoruz). Bundan beş sene önce projeyi Ben Stiller’ın yapımcılık firması olan Red Hour Productions’a götürmüş. Onlar da fikri beğenmişler. Ben Stiller katıldığı tanıtım etkinliklerinde üzerinde en uzun süre kafa yorduğu projenin Severance olduğunu itiraf etmekte bir sakınca görmeyecek kadar inanmış diziye.

Evet komedyen Ben Stiller’dan bahsediyorum. Bilmiyor olabilirsiniz ama kendisi aynı zamanda bir yapımcı ve yönetmen. Oyunculuğu bırakmadığını söylüyor ama kamera arkasından da çok hoşlanıyormuş. Zaten dokuz bölümlük Severance’ın ilk sezonunda altı bölümün yönetmeni olarak karşımıza çıkıyor başarılı sanatçı. Aynı zamanda bence dizinin ilk sezonunun en etkileyici bölümü olan dokuzuncu ve son bölümü The We We Are ile en iyi yönetmen dalında Emmy’ye de aday oldu. Yani iyi bir komedyenlikten iyi bir yönetmenliğe geçtiğini herkese kanıtlamış oldu.

Ben Stiller gibi bir sinemacının bu kadar üzerine düşmüş olması bile Severance’a bir şans vermek için yeterli bir neden. Ben Stiller’dan benzer projeler bekliyorum artık.

Severance’ın İlginç Senaryosu

Oyuncu kadrosuna geçmeden önce bu gizemli dizinin hikayesinden de biraz bahsetmek istiyorum. Lumon Industries isimli bir firma insanların hafızalarının iş ve geri kalan hayat şeklinde ikiye ayrılmasını sağlayan bir çip icat etmiştir. Bu sayede işe gelen bir çalışan iş dışı hayatı hakkında hiçbir şey hatırlamamaktadır. Aynı şekilde, işten çıktığı anda da işte geçirdiği zaman dair hiçbir anısı kalmamaktadır. Dizinin ilk sezonu bu enteresan ama ilgi çekici hafıza ayrımı uygulamasının Lumon’da çalışan bazı kişilerin hayatlarına yansıması üzerine yoğunlaşmış.

Hikâye hakkında daha fazla detay verip işin sihrini kaçırmak istemiyorum. Konunun bu kadarını bilmeniz fazlasıyla yeterli. Zaten bu kadarcık bilgi bile dizinin ne kadar rahatsız edici bir temele oturduğunu ve bilinmezlik konsepti üzerine yoğunlaştığını anlamanıza yetecektir. Bu konsepti yapımlarında çok sık kullanan başka bir sinemacı daha var. Evet J.J. Abrams. Ve bir daha evet, kendisi Lost’un yaratıcısı.

Dizinin her sahnesi steril bir ortamda çekilmiş gibi. Her şey gerçek olamayacak kadar mantıksız… Yoksa???

İşini Layıkıyla Yapan Oyuncu Kadrosu

Bu kadar bilinmezlik ve gizem içeren bir bilimkurgu dramasında oyunculuk çok önemli yer tutar haliyle. Nitekim Severance’ın oyuncu seçimleri de cuk oturmuş. Başrolde karşımıza çıkan Adam Scott karakteri oynamamış resmen yaşamış. John Turturro ve Christopher Walken gibi ustalar da iyi iş çıkartmışlar. Yan rollerde karşımıza çıkan diğer oyuncular da bu psikolojik gerilim sınırlarına dahi dokunan yapımda hiç sırıtmamış diyebiliriz.

Severance Emmy töreninden umduğunu bulamadı ama gelecek seneler için umtlu olmak için yeterli sebebi var.

Duygularımızı Çarpıştıran ve Zihnimizi Zorlayan Bir Dizi

Rahatsız edici mekan tasarımları ve onlara işlenmiş alt metinler izleyiciyi histerik bir kahkaha atmaya itiyor ve diken üstünde tutmayı başarıyor. Dizide gördüğünüz her şeyin orada olmasının bir sebebi olduğunu anlayabiliyorsunuz. Ama orada olma sebebini anlamakta epey güçlük çekebiliyorsunuz. İşte bu da diziyi izlerken gördüklerinizi değerlendirip yorumlama ihtiyacı hissetmenize ve bir süre sonra kafanızın fazla çalışmasına neden olabiliyor.

Bu anlamda dizi patlamış mısır eşliğinde bir oturuşta bitirip çıkılacak bir yapım değil kesinlikle. Son derece ağır tempoda ilerleyen ve son bölümlerine kadar izleyiciye hiçbir sürprizini göstermeyen enteresan bir kurgusu var. Ama son iki bölümde dizinin öyle bir açılıyor ki anlatsam inanmazsınız, kendi gözlerinizle görmeniz lazım.

Evet, dizinin temposu bazılarını rahatsız edecek kadar yavaş. İkinci sezonda bunu biraz daha hızlandıracaklarını düşünüyorum. Hikâyenin kaldığı yer de epey merak uyandırıcı. İncelenecek, derinleştirecek çok konu var. Buradan bayağı ekmek çıkar yani.

Toparlarsak, sanat yönetimiyle, ilgi çekici hikayesiyle, oyunculuklarıyla, müzikleri ve farklı atmosferiyle çok iyi bir dizi Severance. Ağır temposuna katlanabilirseniz finalde size sunduğu ödül hakikaten yılın en iyisi olabilecek seviyede. İkinci sezonu iple çekiyorum ve karakterlerin başlarına neler geleceğini merakla bekliyorum. Kaçırmayın derim.

Ufuk’un Notu: 8.5/10


Severance dizi incelemesinin ardından yine diziden devam edebilir ve yakın dönemde yayınlanmış ve yine beğenerek izlediğim bir dizi olan Lincoln Lawyer’a dair incelememi okuyarak Düşlerden Gerçeğe sayfalarındaki gezintinize devam edebilirsiniz.

Bir Cevap Yazın