İnternet üzerinden yayın yapan (streaming) servislerin yaygınlaşmasıyla birlikte artık izleyebileceğimiz o kadar çok yapım var ki, insan hangisine öncelik vereceğini karar vermekte zorlanabiliyor. Bu noktada, “bunu mutlaka izlemelisin,” şeklindeki arkadaş tavsiyelerine, sosyal medyada karşımıza çıkan bir tanıtıma ya da tamamen rastlantı sonucu ilgimizi çeken bir yapıma takılmış bulabiliyoruz kendimizi.

Benim The Lincoln Lawyer ile tanışmam da benzeri bir tesadüf eseri oldu. İzleyecek bir şey ararken Netflix’in ana sayfasında “Bak bu yeni, sana da uygun görünüyor, biz bak istersen,” şeklindeki tanıtımı çıktı karşıma. Son dönemde Johnny Depp ve Amber Heard davasını hepimizin yakından takip etmesi ve kendi mesleğimin oluşturduğu ilgi alanım nedeniyle (Sözleşmelerle, bütçelemelerle, yazışmalarla, anlaşmazlıkların çözümüyle uğraşan bir inşaat mühendisiyim), The Lincoln Lawyer’ın oltasına geldim diyebilirim.

İlk bölümün daha ilk 5 dakikasında The Lincoln Lawyer’ın tam benlik olduğunu anladım ve birinci sezonu bir çırpıda bitiriverdim. Hazır diziyle ilgili düşüncelerim tazeyken, aklımdan geçenleri ve diziye dair yaptığım kısa araştırmadan elde ettiğim bilgileri sizinle paylaşmak istedim.

Dizi ya da film benzeri eserleri izledikten sonra kamera arkasında neler yaşandığını ve yapımın ortaya çıkış sürecini düşünmeyi çok severim. Madalyonun diğer yüzünde yapımın kendinden bile daha merak uyandırıcı hikayeler çıkabiliyor bazen. Bu araştırma sürecinde The Lincoln Lawyer dizisinin bahsetmeye değer bir sürü noktası çarptı gözüme. Bu nedenle, basit bir dizi incelemesinden çok, dizinin uyarlandığı kitap serisine de değineceğim kapsamlı bir yazı yazmaya karar verdim. Ayrıca dizinin başrolündeki Manuel Garcia-Rulfo’nun ilginç hikayesini de değineceğim.

Hoşunuza gidecek, bilgi ve yorumlarla dolu bir yazı sizleri bekliyor. Hadi başlıyoruz!

Mickey Haller, tanıştırayım, Mickey Haller.

Dizinin Uyarlandığı Kitaptan Başlayalım

The Lincoln Lawyer dizisi Amerikalı ünlü polisiye kurgu yazarı Michael Connelly’nin on dokuzuncu kitabı olan The Brass Verdict’in (Türkçe’ye Altın Kitaplar baskısıyla Son Hüküm adıyla çıkmış) bir uyarlamasıdır. 2008 yılında piyasaya sürülen The Brass Verdict, Michael Connelly’nin yazdığı The Lincoln Lawyer kitap serisinin ikinci kitabıdır aynı zamanda. Michael Connelly bugüne kadar bu seri için 6 kitap çıkartmış durumda. Serinin ilk kitabı olan 2005 tarihli The Lincoln Lawyer’ın sinema uyarlaması 2011 yılında seyirciyle buluşmuştu. Brad Furman’ın yönettiği filmin başrolünde Amerikalı ünlü oyuncu Matthew McConaughey yer almış ve film büyük oranda beğenilmişti (IMDb puanı 7.3).

Netflix’in The Lincoln Lawyer’ı dizi olarak uyarlaması aslına bakarsanız riskli bir hamle. Yalnızca aynı eserin daha önceden filme uyarlanması değil problemli kısım. Michael Connelly’nin bir diğer ünlü roman karakteri olan Harry Bosch’un dizi uyarlaması da uzun süredir Amazon bünyesinde yayında. Kitaplara göre, Harry Bosch ve The Lincoln Lawyer’ın baş karakteri avukat Mickey Haller üvey kardeşler. Yani ortada gri alanlar, lisans hakları karmaşası var. Netflix’in tüm bu kısıtlayıcı duruma rağmen projeyi hayata geçirmesi The Lincoln Lawyer’a ne kadar inandıklarını gösteriyor.

Dizinin mahkeme sahneleri içinde bulunan teknik terimlere rağmen gayet akıcı ve sürükleyici olmuş. Takip etmesi heyecan veriyor.

The Lincoln Lawyer Dizi Uyarlaması

The Lincoln Lawyer, avukat Mickey Haller’ın hayati tehlike atlattığı bir kazanın ardından içine düştüğü içki bağımlılığını atlattıktan sonra kendini tekrardan adliye koridorlarında bulduğu bir dönemi, ele aldığı davaları ve geçmişte yaşadığı ilişkilerinin bugüne yansımalarını konu alıyor.

Sadece dizi uyarlamasına bakarak Michael Connelly’nin kitabında iyi bir kurgu ortaya koyduğunu belirtmek lazım. Katman katman ilişki ağları arasında kalmış yüzeysellikten uzak karakterlerin bireysel hikayelerini de kurgunun içine yedirmiş ve acayip keyif veren bir macera ortaya çıkartmış. Dizi, romanın bu güçlü yönlerini bize olduğu gibi yansıtmayı başarıyor. Zaten diziyi izledikten sonra ilk yaptığım şey gidip Amazon’dan The Lincoln Lawyer serisinin ilk kitabını almak oldu. Neyse ki Kindle Unlimited ile ücretsiz edinilebiliyormuş. Ekstra para ödemek zorunda kalmadan sahip oldum.

Dizinin başarılı bulduğum bir diğer yönü de oyuncu, mekan ve sanat yönetimi seçimleri oldu. Sahneler, dekorlar, araçlar, kıyafetler, kamera açıları, çekimler, renkler her şeyiyle tam yerinde bir prodüksiyon olmuş. Beni rahatsız eden ne bir sahne oldu ne de bir performans. Bazı izleyiciler Mickey Haller karakterine can veren Manuel Garcia-Rulfo’nun performansını eleştirmişler. Ben bu gruba dahil değilim. Ben karakter ile oyunculuğu özdeşleştirebildim. Sonuçta geçmişinde çok sıkıntılar yaşamış, psikolojisi çok da yerinde olmayan bir karakterin biraz donuk oluşu bana hayatın olağan akışına uygun geldi. Biraz Keanu Reeves ve Matrix’teki şaşkın Neo durumu yani. Sudan çıkmış balık donukluğu…

Bakalım bu üçlü konuşmanın içinden nasıl çıkacaksın Mickey…

Manuel Garcia-Rulfo’nun Rolü Alışı ve Çalışmaları

Hazır başroldeki aktörden bahsediyorken rolü alışının öncesi ve sonrasından da biraz konuşalım. Dizide Mickey Haller olarak karşımıza çıkan Manuel Garcia-Rulfo aslen Meksikalı bir aktör. Oyunculuk dışında bir sürü işe girişmiş. Çiftçilik, fotoğrafçılık gibi… Ana dili İngilizce değil. Bu kadar hukuksal terim barındıran repliklere aşina olmak ve doğru tonlama ve mimiklerle oynamak için çok sayıda dava izlemiş ve kitaplar okumuş (Michale Connelly romanlarını da okumuş elbette). Tanıdığı avukatlarla ve hukuksal konularda uzman kişilerle fikir alışverişinde bulunmuş. Tüm bunlara rağmen çekimler başlarken işi kotaramayacağını düşünmüş ve epey paniklemiş. Neyse ki kamera arkası ekibi ve oyuncu kadrosunun destekleriyle işin üstesinden gelebilmiş. Hatta ana dilinin İspanyolca oluşu nedeniyle dizinin İspanyolca dublajında da kendi karakterine ses vermiş.

Daha önce 6 Undergound ve Magnificent Seven gibi filmlerde karşımıza çıkan aktörün, Mickey Haller ile turnayı gözünden vurduğunu söylemekte bir sakınca olmasa gerek. Nitekim The Lincoln Lawyer ikinci sezon onayını da almış durumda. Mickey Haller yeni maceralarıyla aramıza geri dönecek.

Yapımda yer alan yardımcı oyuncular çok iyi seçilmiş. Kadro iyi olunca işin kalitesi de yükselmiş.

Merak Uyandırıcı Bir Kurgu ve Heyecan Dolu Bir Hikaye

Tüm bu parçaları birleştiren iyi bir kurgu de işin içine katılınca The Lincoln Lawyer gayet keyifli bir seyirlik halini almış. Mickey’nin baktığı davalar ilgi çekici. Onları çözüş biçimleri akılda kalıcı. Pragmatik yaklaşımı ve sempatik halleri de karakterle duygusal bağ kurmamızı sağlıyor. Biz de onunla birlikte davalara katılıyor ve çıkış yolları arıyoruz.

Son olarak yan rollerdeki oyuncu seçimlerinin de beni fazlasıyla tatmin ettiğini eklemek istiyorum. Neve Campbell Maggie McPherson rolünde nefis bir iş çıkartmış ve diziye çok yakışmış. Becki Newton, Lorna olarak diziye enerji katmış. Angus Sampson, keşke benim de böyle bir yardımcım olsa diyeceğiniz bir Cisco performansı koymuş ortaya. Saydığım örneklerdeki gibi karakterlerine girebilmiş başarılı oyuncular dizinin kalitesini epey arttırmış.

Sonuç olarak benim epey beğendiğim ve ikinci sezonunu sabırsızlıkla beklediğim bir dizi oldu The Lincoln Lawyer. Yeni sezon gelene kadar kitap serisini bitirmeyi kafaya koymuş durumdayım. Vaktiniz varsa ya da izleyecek yeni bir şeyler arıyorsanız bir şans vermenizi öneririm. Bu gibi diziler herkese hitap etmeyebilir ama hiç belli olmaz, siz de benim gibi diziden epey keyif alabilirsiniz. This case is closed.


The Lincoln Lawyer değerlendirmemi beğendiyseniz, bu yazının ardından Top Gun: Maverick incelememi okuyabilir ya da hatalar yapan toy bir Batman’i izlediğimiz The Batman filmine dair fikirlerime göz gezdirebilirsiniz.

Bir Cevap Yazın