CODA, Amerikan orta ve dar gelir sınıfının sorunlarına, toplumsal hayata karışmakta zorlanan bireyler ve onların sorunlu aileleri üzerinden eğilen bir film.

Bugüne kadar sayısız kez karşımıza çıkan “Dar gelirli Amerikalıların yaşadığı zorluklar” temalı filmlerden sonra CODA neden ilgimi çeksin ki demeyin. Çünkü ortada daha önce karşılaşmadığımız bir duygusal derinlik ve toplumun yok saymayı tercih ettiği bir grubunun, halının altına süpürdüğümüz temel sorunları var. Doğruyu söylemek gerekirse, bu klişe temaya güzel işlenmiş bir senaryo ile bakmak bana epey rahatlatıcı geldi. Harikulade oyunculuklar eşliğinde yer yer güleceğiniz, yer yer göz yaşlarınızı tutamayacağınız ve en önemlisi de empatinin doruklarında izleyeceğiniz bir film bekliyor sizi. Sizi kıskanıyorum biliyor musunuz, çünkü CODA’yı bir kez daha hiçbir şeyden haberim olmayarak izlemeyi çok isterdim.

Fotoğrafa bakıp bu ailenin problemini tahmin edebilir misiniz? Hayır edemezsiniz.

CODA’yı Nereden Hatırlıyoruz?

CODA deyip duruyorsun, ben bu CODA’yı nereden hatırlıyorum diye sorabilirsiniz kendinize. 2022 Oscar Ödülleri’nde en iyi film dalında ipi göğüslediğini anımsatmam yeterli olacaktır. Evet CODA, 2022 Oscar Ödülleri’nde en iyi film seçildi ama bununla da sınırlı kalmadı. En iyi Uyarlama Senaryo ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu adaylıklarından da zaferle döndü. Yani 3 Oscar’lı bir film var karşımızda.

Filmin yönetmeni ve aynı zamanda senaristi olan Sian Heder, 2014 yılında Fransız-Belçika ortaklığından çıkan La Famille Bélier isimli filmi yeniden uyarlamış ve CODA olarak bizlere sunmuş. Yani ortada büyük bir orijinallik yok. Ama iyi bir uyarlama senaryo, başarılı oyunculuklar ve müthiş bir duygu yoğunluğu var. O duygu yoğunluğunun büyük bir kısmı da sizin karakterlere yönelik yapacağınız empatiden kaynaklanıyor. Bu da doğal, kendiliğinden oluşmuş bir samimiyet yüklemiş filmin atmosferine. Çok sıcak ve sempatik bir durum bu.

Ben filmin ne konusuna ne de içeriğine dair tek kelime bilmeden filmi izledim. Bu da benim filmden daha çok etkilenmemi sağladı. Siz de filmin konusuna dair hiçbir şey okumayın ve o şekilde izleyin. Böylece karakterlerin yaşadığı toplumsal yalnızlığı onlar yaşadıkça siz de içselleştirirsiniz. Sanki yolda yürürken bu insanlarla karşılaşmışsınız gibi düşünün. İnanın bu şekilde filmin duygu yoğunluğunu daha fazla yaşayacak ve kendinizi karakterlere daha yakın hissedeceksiniz.

Herkes ne kadar mutlu görünüyor. Ne izliyorlar ve dinliyorlar acaba? Filmin en vurucu sahnelerinden birisi yaşanıyor aslında…

Müzik Kullanımının Filmdeki Önemi

Gelelim benim bu filmi izlemeyi isteme nedenime. Daha önceden size Sing Street‘ten bahsetmiştim. Bir duygusal komedidir ve müziğe filmin her sahnesinde yer verilmiştir. Sing Street’te başrolde oynayan Ferdia Walsh-Peelo’nun oynadığı filmleri incelerken CODA’da oynadığını fark ettim. Dedim bu çocuk kesin burada da şarkı söylüyordur, gitar çalıyordur, vardır müzikal bir şey içinde. O amaçla izledim CODA’yı ve haklıydım da. Müzik, CODA’nın olmazsa olmaz bir parçası. Sing Street’teki gibi her saniye karşımıza çıkmıyor. Buna rağmen filmin mayası ve olay örgüsünün ilerlemesini sağlayan önemli bir elementi olarak kurgulanmış. Çok yakışmış ve harika bir hava katmış filme. Zaten bu filmin bu kadar beğenilmesinin ve Oscar kazanmasının en önemli nedeni insanların kalplerine dokunabilmesi. Beynimize değil, kalbimize oynaması. Ve bunu son derece samimi, içten ve usulca yapması. Bu durum o kadar doğal gelişiyor ki anlatamam size. Bu da senaryonun başarısı aslına bakarsanız. Sahneler çok iyi kurgulanmış. Diyaloglar, yaşananlar hayatın kendisi kadar gerçek geliyor insana. Tekrar edeyim oyunculuklar mükemmel ötesi. Herkese şapka çıkartmak lazım. Oyunculuğu överken En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazanan Troy Kutsor’a ayrı bir parantez açmak şart. Olağanüstü bir performans hakikaten.

Filmin her sahnesinden samimiyet ve içtenlik yayılıyor. İşte o anlardan birisi…

Son Sözler

Sonuç olarak, son derece doğal bir şekilde ilerleyen, bizi atmosferinin içine çeken, hayatın zorluklarının içinde umutlar ve hayal kırıklıkları barındırdığını bize anımsatan sımsıcak bir film CODA. Çok ama çok beğendim. Bir kez daha izlemek için sabırsızlanıyorum.

Son bir not olarak filmin dağıtımcısından bahsedelim. Apple, evet bildiğimiz Apple. Film 13 Ağustos 2021’de hem sinemalarda hem de Apple+ üzerinden seyirciyle buluştu. CODA, bir internet tabanlı yayıncıdan (Streaming Service) çıkan ve En İyi Film Oscar’ını alan ilk film olma özelliğini de taşıyor. Gelecekte birçok örneğini göreceğimizi tahmin etmek güç değil.

CODA gibi daha birçok filmin karşımıza çıkması dileğimle… Sinemada her şey CGI değildir, CODA buna güzel bir örnek.


CODA gibi güzel bir filmden sonra tempoyu kaybetmeden Joker’e dair düşüncelerimi okuyabilir ya da sinemalara ses hızını aşarak bir giriş yapan Top Gun’a ilişkin değerlendirmeme göz atabilirsiniz.

Bir Cevap Yazın