Mizahi dilini bu kadar beğendiğim bir macera oyunu uzun zamandır oynamamıştım. Yalnızca mizahi dili de değil üstelik, Marvel’s Guardians of the Galaxy’nin birçok detayı epey hoşuma gitti. Yazının ilerleyen kısımlarında tek tek değineceğim bu ayrıntılara. Oyunun zayıf yönlerini de es geçmeyeceğim elbette. Zaten onları da çözebilselermiş bir başyapıt olurmuş bu sevgili oyunumuz. Ama şu tespiti yapmakta bir beis görmüyorum; bu haliyle bile çok keyifli bir aksiyon/macera oyunu olmuş Marvel’s Guardians of the Galaxy. Bonbon şeker gibi maşallah…
Unutulmaz Espriler, Şahane Hikaye Anlatımı ve Harikulade Müzikler
Oyunun en güçlü yanlarından başlayalım. Bu oyun komik. Hem de çok komik. Hele Guardians of the Galaxy ekibinin üyelerini seviyorsanız, esprilere bayılacaksınız demektir. Sürekli birbirlerine laf sokan, lakaplar takarak seslenen, olmadık olaylara hiç beklenmedik tepkiler veren acayip bir ekip var karşımızda. Karakterleri tek tek ele almak istemiyorum aslında. Hepsinin kişisel özelliklerinin oyuna çok güzel yansıtıldığını bilin yeter. Her birinin kendine has konuşma stili, davranış biçimleri özenle oyuna işlenmiş. Seslendirmeler de büyük oranda başarılı olunca oyun stand-up şovuna dönmüş resmen. Oyunu oynarken interaktif bir film izler gibi hissettiğim çok an oldu bu yüzden. Bıraktım kontrol cihazını koltuğun üzerine, karakterlerin birbirlerine atışmalarını dinledim.
Oyunun en başarılı bulduğum bir diğer yanı da müzikleri. Akıl almaz güzellikte bir soundtrack albümü var. 80’lerin en unutulmaz şarkılarından bir seçki yapmışlar. Oyunun resmi internet sitesinde şarkı listesini görebilir, dinleyebilirsiniz hatta. Spotify çalma listesini de şöyle bırakayım aşağıya:
Bu kadar güzel şarkıların çaldığı bir oyun ne kadar kötü olabilir ki? Kötü olsa dahi, sırf müzikler için katlanır insan valla. Zaten oyun müziklerine o kadar güveniyor ki, yapımcılar hikayenin ve mekaniklerin bir bölümünü onların üzerine kurgulamış. Çok da iyi güzel hoş olmuş, taam mı? Özellikle oyunun giriş bölümündeki müzik resitali ve hikaye anlatımı uyumu şapka çıkartılacak cinstendi. Son dönemde gördüğüm en iyi oyun açılış sekanslarından birisiydi diyebilirim. Oyunun içine çekildiğimi hissettiğim, uzun süre hatırlayacağım bir başlangıçtı.
Oyunun Olumlu Yönleri Bunlarla Sınırlı Değil
Marvel’s Guardians of the Galaxy’nin çok iyi yaptığı başka şeyler de var. Grafikler, animasyonlar, çevre ve mekan tasarımları, karakterler hepsi şahane görünüyor. Kendinizi bir uzay yolculuğunun parçası gibi hissediyorsunuz. Karakterlerle seyahat ediyor, ekibin bir üyesi gibi görüyorsunuz kendinizi. Yapımcı Square Enix ve oyunu geliştiren Eidos-Montreal stüdyoları iyi bir prodüksiyon kalitesi ortaya koymuşlar. Tebrik etmek lazım.
Oyunda ilerledikçe kontrol ettiğimiz karakterimiz olan Star-Lord’un tuttuğu günlük notlarını okumak da acayip eğlenceli. Çizimlerle bezediği günlüğünü oyun boyunca aklıma geldikçe okudum. Epey eğlenceli şeyler yazıyor Star-Lord başlarından geçenlere dair. Sevgili günlük, bugün yine ölümden döndük…
Bu kadar başarılı bir şekilde sizi kendine bağlayan bir yapımın, hikaye anlatımı kategorisinde The Game Awards 2021 ödülünü kazanması hiç şaşırtıcı olmasa gerek. Kral hak ettiği tacı almış durumda. Oyunun son derece sürükleyici bir senaryosu ve çok iyi işlenen karakterlerle bezenmiş bir hikayesi var ne de olsa.
Birkaç Büyük Sıkıntı
Marvel’s Guardians of the Galaxy bir single player macera oyunu. Multiplayer yok. Hiç mi yok? Hiç yok. Hatta Square Enix oyuna indirilebilir içerik eklemeyi dahi düşünmüyor. Gerçek parayla satın alabileceğiniz kozmetik ürünleri de yok. Kozmetik içerikler oyunda çeşitli yerlere gizlenmiş durumda. Yani oyunu bir kere bitirdiniz mi oyunun size sunabileceği içeriğin büyük bir kısmına erişmiş oluyorsunuz. New Game Plus seçeneği mevcut ama çok da şey etmedim ben açıkçası. Çünkü oyunun tek bir sonu var. Macera boyunca çoklu seçim konuşmalar arasında arzu ettiğinizi seçip devam edebiliyorsunuz ama bu seçimler oyunun kurgusunda büyük bir değişim yaratmıyor. Bu kararların iyi kötü etkilerini görüyorsunuz bir şekilde ama oyunun sonu değişmiyor. Bu açıdan RPG özellikleri oldukça kısıtlı kalmış Marvel’s Guardians of the Galaxy’nin. Düşman alt ettikçe ve bölüm geçtikçe tecrübe puanı kazanıp bunlarla yeni yetenekler açabiliyorsunuz ama bunlar ne kadar RPG havası katıyor oyuna, takdir size kalmış.
Aslında düz çizgide ilerlediğimiz bir macera oyunu var karşımızda. Açık dünya değil. Her şey belirli bir program, script, dahilinde gelişiyor. Gitmeniz gereken yerler belli. Bu da oyunun tek atımlık bir kurşunu olduğunu gösteriyor bize. Oynuyorsun, bitiyor ve siliyorsun. Öyle.
Tekrarlayan Oyun Mekanikleri
Yapımın bir diğer günahı mekaniklerinin tekdüzeliği ve hiç tat vermemesi. Bir kere yalnızca Star-Lord’u kontrol edebiliyoruz oyun boyunca. Ekibin geri kalanı yapay zeka. Biz yalnızca düşmanlarla kapışırken ya da ekip üyelerinden birinin spesifik yardımına ihtiyaç duyarken talimatlar verebiliyoruz ekip üyelerine. Git şu adama şu hareketi yap, ya da şu duvarı parçala diyebiliyoruz örneğin. Gönül isterdi ki, istediğimiz anda istediğimiz ekip üyesini yönetebilelim. Oyun buna izin vermiyor maalesef. Bence büyük bir eksik olmuş bu. Karşısında gördüğü karakterlerin hepsini yönetmek istiyor insan doğal olarak.
Yine oyun mekanikleri açısından bir diğer problem de çatışmaların sürekli kendini tekrar etmesi. En baştan en sona Star-Lord ile ateş ediyor ve ekip üyelerine bir şeyler yapmalarını söylüyorsunuz. Başka bir numara yok. Bir süre sonra düşmanlar da birbirine benzemeye başlıyor ve sürekli benzer şeyleri yaptığınız sıkıcı bir hal alıyor. Bu da aksiyon anlarının keyfini epey bir azaltıyor. Boss dövüşleri de keza…
Keşke vakti zamanında PSP’de bayıla bayıla oynadığım X-Men Legends II’deki gibi, arzu ettiğim anda istediğim karakteri kontrol edebildiğim bir oyun olsaydı Marvel’s Guardians of the Galaxy. Eminim çok yakışırdı bu şekilde bir yaklaşım. Muhtemelen akıllarından geçirdiler ama oyunun çıkış tarihini epey ileri atacağı için vazgeçtiler…
Bugs, Lots of Bugs
Tüm bu problemlerin yanı sıra oyunda çok sayıda bug da bulunuyor. Star-Lord bir yere sıkışıp kalıyor, ya da bir anda tüm kaplamalar ve objeler kayboluyor ve kendinizi boşlukta asılı kalmış buluyorsunuz. Buna benzer oyunu devam etmemi engelleyen sayısız bug ile karşılaştım. Neyse ki oyunun kaydetme sistemi verimli çalışıyor. Bu sayede çok fazla geriye gitmek zorunda kalmadan devam edebiliyoruz maceraya. Ama sinir bozucu bir durum tabi. Oyunu PS5’te oynamama ve tüm güncellemeleri yüklemiş olmama rağmen bu bugların halen çözülememiş olması üzücü. Square Enix’in oyundan arzu ettiği geliri elde edemediğini duyduğum anda bu hataların neden düzeltilmediğini daha iyi anladım. Zarar eden ya da arzu edilen geliri elde edemeyen bir yapıma daha fazla masraf etmek istemiyorlar belli ki. Bu durum oyuna yeni DLC çıkartmama kararını da açıklıyor.
Öte yandan oyunu PC’de oynayan arkadaşlarım benim yaşadığım sorunları yaşamamışlar. Oysaki oyunun PC versiyonu bir port. Oyun aslında konsollar için geliştirilip daha sonra PC’ye adapta edilmiş. Konsolda bug havuzunda yüzerken PC’de stabil çalışması, bu açıdan enteresan bir durum.
Keyifli Bir Maceranın Bitişinde Hissettiğimiz Buruk Mutluluk
Sonuç olarak oldukça keyif alarak, bayıla bayıla oynadığım bir oyun oldu Marvel’s Guardians of the Galaxy. Teknik sorunlarına rağmen sürükleyici hikayesi beni oyunun içinde tutmayı hep başardı. Normal zorlukta, oyunun beni aşırı zorlamasına izin vermeden, kimi yerde yapmam gerekeni çözene kadar birkaç kere ölerek bitirdim bu macerayı.
Oyunun bu ay içinde PC ve Xbox için Game Pass’a geldiğini de hesaba katarsak, yakın zamanda daha çok sayıda oyuncu bu keyifli maceranın tadına bakacaktır. Umarım geniş kitlelere ulaşınca kıymeti daha iyi anlaşılır.
Siz de oyunu oynadıktan sonra buraya gelip yorum bırakırsanız fularlarımızı takar oyun üzerine bir güzel tartışırız. Ne dersiniz?
Bu incelemenin ardından Marvel’ın mistik ve fantastik filmi Shang-Chi’ye dair görüşlerimi okuyabilir, ya da RPG denince aklan gelen ilk oyunlardan olan Baldur’s Gate’in Enhanced versiyonuna dair düşüncelerime göz gezdirebilirsiniz. Daha sonra kapı kapıyı açar kendinizi bambaşka yazılarda kaybolmuş bulursunuz belki, kim bilir…