Temmuz ayında Katar’ın Covid-19 pandemisiyle mücadelesini anlatan bir yazı kaleme almıştım. Aradan üç aydan fazla zaman geçmişken bu sefer diğer Körfez ülkelerini de işin içine katarak yeni bir değerlendirme yazısı yazmaya karar verdim.

Bu yazıdaki amacım Körfez ülkelerinin her birinin farklı değişkenlere sahip olduğundan yola çıkarak, eldeki veriler ışığında pandemi mücadelelerine genel bir bakış atmak olacak. Okudukça ve ülkelerin ne kadar farklı yaklaşımları olduğuna tanık oldukça körfez ülkelerine dair bakışınızda bazı değişiklikler olabileceğini düşünüyorum. Başlamadan, kullandığım verilerin 25 Ekim 2020 tarihli Worldometers sitesi verileri olduğunu belirtmek istiyorum.

İlk olarak temmuz ayındaki yazımda değinmiş olduğum Katar’dan başlayalım.

2011 yılından beri yaşadığım Katar'ın gelişimine kendi gözlerimle tanık oluyorum.
2011 yılından beri yaşadığım Katar, o günden bu güne büyük değişiklikler geçirdi. Covid-19’un ilk dalgasından nasibini alan Katar, ikinci bir dalganın ülkeyi vurmaması için gerekli adımları atmış görünüyor.

Katar’da Pandeminin Güncel Durumu

Önceki yazıma göz atarsanız Temmuz 2020 döneminde kademeli bir normalleşme sürecinin yaşanmakta olduğunu ve işlerin bir anlamda kontrol altına alınmaya çalışıldığını belirtmiştim. Aşağıda, Worldometers sitesinden aldığım 25 Ekim 2020 tarihli tabloda Katar’ın hedeflerine ulaştığını görüyoruz. Katar, salgını Ağustos’tan itibaren günlük 200-300 vaka sayısına sabitlemiş durumda.

Katar’da salgın, Mayıs 2020’de en yüksek noktadayken, bu tarihin ardından virüsün bulaşma hızı kontrol altına alınmış görünüyor.

Bu tablo bize Katar’ın dünyadaki birçok ülkenin yaşamakta olduğu ikinci dalgayı henüz yaşamadığını gösteriyor. Bu ileride yaşamayacağı anlamına gelmemekle birlikte, eldeki veriler ve uygulamalar ikinci dalganın yaşanmasının istenmediğini açık bir biçimde ortaya koyuyor.

Katar’ın toplam vaka sayısı grafiği hızlı bir artışın ardından, boynunu büküp yataya kayan bir eğri oluşturmuş.

Örneğin, Katar’a turist vizesi ile girişler halen kapalı. Ne zaman açılacağı da bilinmiyor. Ülkeye dönen vatandaşlar ve oturum iznine sahip gurbetçiler (expat), Katar’a seyahat edecekleri lokasyona göre değişen bir karantina sürecine girmek zorundalar. Katar hükümeti, tüm ülkeleri yüksek risk ve düşük risk olarak kategorize etmiş durumda. Katar’a uçacağınız ülke hangi kategorideyse ona göre bir karantina sürecine girmeniz gerekiyor.

Daha önceki yazımda bahsettiğim zorunlu maske takma ve Ehteraz uygulamasında yeşil renge sahip olma kriterleri hayatın olağan akışının bir parçası olmayı sürdürüyorlar. Bazı limitler dahilinde hayatın tamamen normale dönmüş olduğunu -pandemi dönemi ne kadar normal olabilirse o kadar- söyleyebiliriz.

Tabi tüm bu pembe tablo Katar’ın nüfusa oranla (Katar’ın nüfusu 2.8 milyondur) vaka sayısında dünyanın en tepesindeki birkaç ülkeden biri olduğu gerçeğini değiştirmiyor. İlk başta işin ciddiyetini biraz geç fark etmenin faturası diyebiliriz.

Üstteki rakamlarda görebileceğiniz gibi Katar yüksek vaka sayısına rağmen düşük ölüm oranıyla diğer ülkelerden sıyrılmayı başarıyor. Fakat bu durum, nüfusa göre ölüm oranında yüksek bir sayıya tekabül ettiği gerçeğini değiştirmiyor. Sonuç olarak Katar’ın dünyada ikinci dalganın patlak verdiği bu dönemi nispeten kontrollü bir şekilde geçirmekte olduğunu söyleyebiliriz.

Birleşik Arap Emirlikleri’nin turizm başkenti Dubai, Covid-19 salgını nedeniyle ciddi bir ekonomik kayıp yaşadı.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde Pandeminin Güncel Durumu

Katar’ın ardından Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Covid-19 mücadelesini analiz etmeye başlayabiliriz.

Körfez bölgesinde pandeminin erken vurduğu ülkelerden olmuştu BAE. Fakat riske girmemiş; sokağa çıkma yasakları, evden çalışma kuralları, sokağa çıkmak için izin belgesi almak gibi önlemlerle salgının ilk dalgasını nüfusuna oranla (10 milyon) iyi atlatmıştı.

BAE’nin salgının ilk dalgasını gayet iyi yönettiğini grafiğin ilk bölümünden görebiliyoruz. Sonrası biraz problemli sanki…

Fakat ilk dalgayı savuşturduktan sonra ekonomik olarak girdiği sıkıntıları aşmak için ülkeyi tekrar açmak zorunda kaldılar ve Ağustos itibariyle vaka sayısında gözle görülür bir artış yaşanmaya başladı. Hatta günlük vaka sayıları öyle arttı ki, ilk dalgadaki sayıları da geçmiş durumda.

Toplam vaka sayısı grafiğinin ikinci kısmı biraz can sıkıcı…

Fakat son günlerdeki artışı göz ardı ettiğimizde nüfusuna oranla BAE’nin vaka ve ölüm oranlarının bir başarı ortaya koyduğunu söylemek mümkün.

Asıl övgüyü hak eden uygulamalarıysa agresif test uygulamalarıydı. Nüfusa oranla test sayısında, dünya sıralamasında ilk 10’da yer alıyor BAE. Bunun stratejik br adım olduğu çok açık. Bugün alışveriş merkezlerinde bile test standı açmış durumda BAE. Ekonomiyi canlandırma adına hayatı tekrar akmaya bırakan BAE, agresif test metoduyla vakaları yakalayıp, filyasyon ekipleriyle virüsün bulaşmış olabileceği kişileri tespit edip, izole etmeyi planlamışa benziyor.

BAE’nin Covid-19 salgınının bu ikinci dalgasında nasıl bir politika izleyeceğini göreceğiz. Altyapısı kuvvetli bir ülke olduğu için kapasitelerini aşmayan günlük vaka sayılarını kabul edebilirler diye düşünüyorum. Ama eğer rakamlar kontrolden çıkarsa kısıtlamalar tekrardan başlayabilir.

Nüfusa göre ölüm oranlarının azlığı BAE yönetiminin bir diğer başarısını gözler önüne seriyor. Fakat bu ikinci dalganın ölüm oranlarına nasıl bir yansıması olacağını ilerleyen günlerde tekrar değerlendirmek gerekecek.

Kuveyt, Körfez ülkeleri arasında en sert kısıtlamaları, en kısa sürede uygulamaya koyan ülkeydi.

Kuveyt’de Pandeminin Güncel Durumu

Kuveyt’in tablosunu size göstermeden önce Kuveyt özelinde söylemek istediğim birkaç önemli nokta olacak.

Kuveyt mart ayındaki ilk dalganın kendisini göstermesiyle, katı kısıtlamaları devreye sokan, havalimanlarını ve sınır kapılarını kapatan ve ülkede hayatı durma noktasına getiren sokağa çıkma yasakları gibi manevraları uygulayan ilk körfez ülkesiydi. Çin’in yaptığına benzer, hareketi minimuma indirme ve insanların birbirlerine hastalığı bulaştırma riskini azaltma stratejisini uygulamayı denedi. Bu yaklaşımı birçok ülke için örnek teşkil ediyordu. Bakalım bu yaklaşımın sonuçları nasıl olmuş:

Kuveyt’in günlük vaka sayıları grafiği, Covid-19 salgınında sabir kur sistemine (!) geçtiklerini gösteriyor…

Kuveyt’in katı uygulamalarının vaka sayısında keskin bir düşüşe neden olmadığı gibi, bu kısıtlamaları kaldırmanın vaka sayılarında bir artışı da peşinden getirmediğine şahit oluyoruz. İlginç bir durum, değil mi? Bu anlamda tablo Katar ve BAE ile büyük farklılıklar gösteriyor. Sanki Kuveyt pandeminin ilk dalgasını hiç aşamamış ama salgının belirli bir büyüklüğün üzerine çıkmasına da müsaade etmemiş gibi görünüyor. Lineer artan eğriyi alttaki toplam vaka grafiğinde daha net görebiliyoruz:

Kuveyt’in toplam vaka sayıları grafiği sanki 45 derecelik bir açı ile sabit hızda gidiyor gibi…

Kuveyt’in ortaya koyduğu bu performans birçok Körfez ülkesinin birinci dalganın başlarında başvurmayı düşündüğü sokağa çıkma yasağı uygulamasının verimli sonuç vermediğinin ispatı adeta. Bu durumun nedenlerini temmuz ayındaki yazımda belirtmiştim. Kısaca hatırlatmak gerekirse; Körfez ülkelerinin barındırdığı ucuz iş gücü olarak tanımlayabileceğimiz, çoğu Uzakdoğu Asya ve Afrika kökenli mavi yaka personelin birbirlerinden sosyal mesafe kuralları çerçevesinde uzak durması pek mümkün değil. Bu da Çin’in uyguladığı her bireyi olduğu yerde tutma sisteminin körfezde işlememesine neden oluyor. Ben Kuveyt deneyinin başarısızlığını buna bağlıyorum.

Kıyaslarsak; Katar sokağa çıkma yasağı hiç uygulamadı ama attığı adımlarla (camileri kapatmak, dükkanları belirli bir saatten sonra kapatmak, araç içi yolcu sayısını düşürmek gibi) hareketi kısıtladı, BAE kısmi sokağa çıkma yasakları ile yayılımı kontrol altına aldı. Sonrasında bunu destekleyen uygulamalarla da bulaş ihtimalini iyice limitledi. Kuveyt’in bu noktada salgının yayılımını düşürecek ikinci adımı atamadığını anlıyoruz.

Kuveyt’in ölüm oranlarında da Katar ve BAE’den daha kötü bir tablo çizdiğini eklemek lazım. Katar’ın 1,5 katı büyüklükte bir nüfusa (4.2 milyon) sahip olan Kuveyt’in toplamda Katar’dan az vaka bildirmesine karşın, hem vaka başına hem de nüfus başına ölüm oranlarında Katar’ın gerisinde kaldığını görüyoruz. Bu da bana Kuveyt’in vakaları tespit etmede biraz zayıf kalmış olabileceğini işaret ediyor.

Bunu kontrol etmek için test sayılarına baktım ve Katar’ın nüfusa düşen test oranında Kuveyt’in 1,5 katı daha fazla test uygulamış olduğunu gördüm.

Umman’ın Covid-19 mücadelesi biraz karışık seyrediyor…

Umman’da Pandeminin Güncel Durumu

Kuveyt’in ardından bir diğer enteresan sonuçlar veren körfez ülkesi olan Umman’a geçiyoruz. Umman düzenli veri akışı sağlama noktasında körfez ülkeleri içerisinde en sıkıntılısı gibi görünüyor. Günlük vaka açıklama sistemi biraz farklı çalışıyor. Ne demek istediğimi alttaki tabloda anlayacaksınız.

Umman’ın günlük vaka grafiğindeki boşluklar dikkat çekiyor.

Gördüğünüz gibi Umman bir noktadan sonra her gün vaka açıklamaktan vazgeçmiş. Bunun takriben atlatılan ilk dalganın sonuna denk geldiğini söyleyebiliriz. Belki de ikinci bir dalganın ayak seslerini duyunca böyle bir stratejiye geçmiş olabilirler. Bu düzensizlik toplam vaka sayısına baktığımızda dalgalı bir eğri ortaya çıkartıyor:

Umman ilk dalganın bitimiyle birlikte her gün düzenli vaka açıklamayı bırakmış. Bu da grafikte ani iniş çıkışlarla kendini belli etmiş.

Umman da komşu ülkeler gibi kısmi sokağa çıkma yasakları, evden çalışma, havalimanlarını kapatma gibi uygulamalarda bulundu. Hatta havalimanlarını geç diyebileceğimiz, 1 Ekim 2020 tarihinde tekrar yolculara açtı.

Umman’ın pandemiyi kontrol altına almada kararsız bir strateji uyguladığı gibi bir kanıya sahibim. Sanki belirlenmiş bir stratejiden çok, gidişata göre hareket ediyorlarmış gibi geliyor bana. Bu tamamen benim sübjektif görüşüm. İçeride durum bambaşka olabilir.

Umman’la ilgili değinebileceğimiz bir diğer nokta, test sayılarının diğer Körfez ülkelerine kıyasla düşük oluşu olacaktır. Kuveyt’ten daha büyük bir nüfusa sahip olan ülkenin (5.1 milyon) Kuveyt’in neredeyse üçte biri kadar nüfus/test sayısı verdiğini görüyoruz. Bu da aşağıda göreceğiniz, vakaya oranla yüksek ölüm oranını açıklayan bir tablo olacaktır:

Şu ana kadar incelediğimiz ülkelerin hepsinden az vaka açıklayıp, hepsinden fazla ölü sayısına sahip olan ve hepsinden az test oranı gördüğümüz Umman’ın pandemi yönetiminin üstteki ülkelere kıyasla biraz daha zayıf kaldığını düşünüyorum.

Bahreyn, Körfezin en düşük nüfusa sahip ülkesi.

Bahreyn’de Pandeminin Güncel Durumu

Gelelim 1,7 milyonluk nüfusuyla, inceleyeceğimiz en düşük nüfusa sahip ülke olan Bahreyn’in salgın mücadelesinin görünümüne.

Bahreyn’in ikinci bir dalganın etkisini kırmaya çalıştığı günlerdeyiz.

Günlük vaka tablosundan görebileceğiniz gibi Bahreyn tam anlamıyla birinci dalgayı üzerinden atamadan, ikinci bir dalga yemiş ve onu atlatmanın mücadelesini verir bir görüntü çiziyor. Toplam vaka sayısı grafiğinde bunu çok daha net görebileceğiz:

Bahreyn’in toplam vaka grafiği, ikinci dalgayı toparlama eğiliminde.

Tam toparlama yolunda giderken ortaya çıkan yeni bir yükseliş Bahreyn’in ilk dalgayı atlatmasının önüne geçmiş. Katar gibi nüfus başına vaka sayısında dünyanın en sıkıntılı ülkeleri arasında yer alan Bahreyn’de nüfusa düşen yüksek test sayısı, vakaların zamanında tespit edilmesini sağlamış görünüyor. Şu ana kadar incelediğimiz en düşük vaka sayısına sahip ülke olan Bahreyn, buna rağmen kendisinin 1.5 katından fazla vaka bildiren Katar’dan 1,5 kat fazla ölü sayısına sahip. Burada bir terslik var gibi…

Vaka/ölüm oranında yüksek bir sayıya sahip olan Bahreyn’de ölümlerin son dönemde artmış olduğunu görüyoruz. Yani ikinci dalga Bahreyn’i kötü vurmuş. Yüksek test oranı, yüksek vaka oranı, yüksek ölüm oranı gibi verilere sahip Bahreyn’in ekonomik nedenlerle kısıtlamaları erken açmış olabileceğini, bunun da virüsün yayılımına neden olmuş olabileceğini ve efektif hastane kapasitesinin üzerinde bir vaka ile uğraşmak zorunda kalmış olabileceğini düşünüyorum. Bahreyn’in tablosunu daha iyi yorumlayabilecek birileri varsa, görüşlerini duymak isterim açıkçası.

Bahreyn’deki ölü sayıları ikinci dalgada ilkinden daha kötü görünüyor.
Suudi Arabistan sıkıntılı günleri geride bırakmışa benziyor.

Suudi Arabistan’da Pandeminin Güncel Durumu

Gelelim Körfezin iki amiral gemisinden biri olan Suudi Arabistan’ın tablolarına. Suudi Arabistan’da kısıtlamalar, sokağa çıkma yasakları uygulamış bir ülke. Birinci dalgayı problemli geçirmiş ama sonrasında aldığı önemlerle toparlamış ve bugün itibariyle geminin burnunu düzeltmiş gibi bir görüntü çiziyor.

Suudi Arabistan, salgını kontrol altına almış gibi görünüyor.

Tablodan Suudi Arabistan’ın ikinci bir dalgaya izin vermemek adına gerekli adımları atmış ve onları korur bir konumda olduğunu anlıyoruz. Üstteki tablo Katar ile benzerlik taşıyor dikkat ettiyseniz. Aşağıdaki toplam vaka tablosu da bunu doğruluyor:

Suudi Arabistan’ın toplam vaka grafiği Katar’ınkine çok benziyor.

35 milyon nüfuslu Suudi Arabistan’ın nüfusa göre test oranının Kuveyt seviyesinde olduğunu görüyoruz. Kuveyt’in 7 katı büyüklükten bir nüfusa sahip olan ülke, Kuveyt’in üç katı vaka bildirmiş durumda. Ölü sayısı ise Kuveyt’in 7 katı olarak dikkat çekiyor. Bu noktada acaba Suudi Arabistan salgının ilk zamanlarında yeterince yaygın test yapamadığı için vaka sayısını da efektif bir şekilde tespit edememiş olabilir mi diye sorası geliyor insanın.

Son noktada, Suudi Arabistan’ın Covid-19’u kontrol altına aldığını ve ikinci bir dalganın yaşanmaması için çabaladığı yorumunda bulunmak yanlış olmayacaktır.

İran sadece Körfezde değil, dünya ölçeğinde pandemiden en çok etkilenen ülkelerin başında geliyor.

İran’da Pandeminin Güncel Durumu

Gelelim Covid-19 salgınının en kötü vurduğu Körfez ülkesi olan İran’a. Şu ana kadar baktığımız tabloların bazılarında durum iç açıcı olmasa da iyiye yorabileceğimiz noktalar vardı en azından. Fakat İran’ın grafikleri gerçekten endişe verici ve her geçen gün kötüye gidiyor. Öncelikle günlük vakalardan başlayalım:

İran’ın Mayıs ayı gibi salgını kontrol altına aldığını ama kısıtlamaları kaldırdıktan sonra ipin ucunun kaçtığını anlıyoruz.

Hatırlarsanız pandeminin patlak verdiği ilk zamanlarda Çin’in ardından salgının vurduğu ilk ülkeler Güney Kore, İtalya ve İran’dı. Kısa sürede çok sayıda Covid-19 vakası ile boğuşmak zorunda kalan İran belki de tsunaminin ilk darbesini yiyen ülkelerin başında geliyordu. Pandeminin çok bilinmeyenli bir denklem olduğu o günlerde İran’ın ağır bir darbe aldığını gördük. Zaten üzerindeki ambargolar nedeniyle zor günler geçiren İran, zar zor da olsa ilk dalgayı atlattıktan ve ekonomisinin yaralarını sarmakla uğraşırken, eylül itibariyle ilkinden de kuvvetli bir ikinci dalga ile boğuşmak zorunda kalmış durumda.

İlk dalganın iki katına yakın günlük vakalar bildirmeye başladı İran. Vaka başına ölüm oranında çok yüksek bir noktada. Bunun ana nedeni olarak test sayısının yetersizliği yüzünden vakaları yakalayamamasını gösterebiliriz.

Nüfusa göre (84 milyon) Suudi Arabistan’ın neredeyse dörtte biri seviyelerinde test sayısına sahip İran. Yani az test yaptığı için gerçek vaka sayılarının altında vaka bildiriyor. Buna karşın Covid-19’dan ölen kişi sayısı fazla olması, vakalar tanımlamadan ölüyor olabilir şeklinde yorumlanabilir. Oysaki ben İran’ın yetersiz test kapasitesi nedeniyle çok sayıda hafif geçiren ya da semptomsuz kişiyi kaçırdığını düşünüyorum. Bu vakalar tespit edilebilmiş olsa, vaka sayısına göre ölüm oranı biraz daha iyimser bir noktaya çekilebilirdi.

Suudi’nin 2,5 katı nüfusa sahip olup, onlardan neredeyse %75 fazla vaka bildirip, 7 katı ölüm bildirmesinin ardından bu test kapasitesi sorununun yattığını düşünüyorum.

Elbette İran’ın ambargolardan dolayı hastaları iyileştirmede zorlandığını da hesaba katmak gerekiyor.

İran’daki toplam vaka tablosu hiç iç açıcı değil.

İran’ın tekrardan yükselmeye başlayan toplam vaka grafiği de endişe verici.

Türkiye, pandeminin ilk dalgasını başarılı bir şekilde atlattıktan sonra raporlama biçimini değiştirerek düşük vaka bildirmeye başladı.

Bonus Ülke – Türkiye’de Pandeminin Güncel Durumu

Körfez ülkelerini incelediğim yazıda, tüm bu bilgiler ışığında bir de Türkiye’nin tablosuna bakmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Her ne kadar Türkiye ekonomik çıkarlar uğruna şeffaflıktan ödün vererek sadece semptomlu vakaları açıklıyor olsa da, grafikleri karşılaştırmakta bir sakınca olmayacaktır.

Türkiye’nin tam olarak ne zaman vaka açıklamayı bırakıp hasta açıkladığını kesin olarak bilemiyoruz. Bu durumun tablolara yansıması da net değil bu yüzden.

Nitekim günlük vaka (hasta mı vaka mı?) sayısı tablosu bize Türkiye’nin sanki ilk dalga sonrası iyi bir görüntü çizdiği gibi bir algı oluşturuyor. Fakat tam olarak ne zaman sadece hastalar bildirilmeye başlandı, işte onu tam bilemiyoruz. Fakat aşağıdaki tabloya da baktığımızda bir Körfez ülkesi ile benzerlikler göze çarpıyor.

Türkiye’nin toplam vaka sayılarının nüfusuna göre düşük kaldığını görüyoruz. Nedeni elbette ki şeffaf olmamak…

Gördüğünüz gibi Türkiye ilk dalganın ardından aynı Kuveyt’te olduğu gibi lineer vaka sayısı bildirir konumda. Yani ilk dalga atlatıldıktan sonra kısıtlamalar esnetilmiş ve bir şekilde Covid-19 salgını belirli bir oranda tutularak yayılımına müsaade edilmiş gibi görünüyor. Tabi biz yine de hasta/vaka karmaşası yüzünden olası bazı kırılımları kaçırıyor olabiliriz. Tablo bu anlamda toplam vaka sayıları özelinde İran’a benziyor da olabilir.

Türkiye’nin nüfusa düşen test oranında Suudi’nin %25 gerisinde ama İran’dan üç kat daha iyi olduğunu da eklemek lazım. Suudi ile hemen hemen aynı vaka sayısı vermişken onların yaklaşık iki katı ölü sayısı göstermemiz, bizim vaka sayımızda bir sıkıntı olduğunu net bir şekilde gösteriyor. Hatırlarsanız Kuveyt için de benzer şeyler söylemiştik. Kuveyt’te sıkıntı yetersiz testti, Türkiye’de ise verileri açıklamamak. Eğer Türkiye vaka sayılarını açıklıyor olsaydı, benim tahminim bugünkü sayının en az iki ile üç katı daha fazla vaka sayısı görüyor olurduk.


Evet, böylece ülkelerin güncel pandemi durumlarını Worldometer tabloları ışığında karşılaştırmış olduk. Kafanızda ülkelerin başarıları ve başarısızlıklarına dair bir resmin oluştuğunu ümit ediyorum. Ben tamamen kişisel gözlemlerim ve düşüncelerim çerçevesinde değerlendirmelerde bulundum. Konunun uzmanı değilim. Yanıldığım yerler elbette olabilir. Sizlerin de eklemek istediği yerler olursa, katkınızı almak isterim.

Son olarak benim gözüme çarpan bazı noktaların üzerinden kısa kısa geçmek istiyorum:

+Pandeminin ilk dalgasının en başarılı ülkesi bana göre BAE olmuş. En başarısızları da İran ve Katar olmuş.

+İlk dalgadan aldığı derslere en iyi çalışan ülke olarak Katar ön plana çıkıyor. Ardından Suudi Arabistan geliyor. İki ülkede henüz bir ikinci dalga tehdidi yok gibi görünüyor.

+Türkiye’nin yaptığı şeffaflıktan uzak veri saklama taktiğinin, Körfezde bir karşılığı olmadığını gördük. Türkiye’nin yaptığının muasır medeniyetler seviyesinde de bir örneği yok. Üzücü…

+İran ve BAE ikinci dalga ile boğuşmaya başlamış durumdalar. Umman ve Bahreyn de keza. Türkiye’nin de ikinci dalga yaşadığını tahmin ediyoruz ama ispatlayamıyoruz…

+Tüm ülkelerin kendi değerlendirmeleri çerçevesinde halk sağlığını koruyacak adımlar attığını görüyoruz. Kimse en baştan bir sürü bağışıklığı denemesine kalkışmadı. Ekonomisi çok yananların ilk dalga sonrası açılmak zorunda kaldıklarını ve bunun ikinci bir dalga olarak geri döndüğüne tanıklık ediyoruz.

+Kuveyt’in agresif kısıtlamalarının sonuçsuz kaldığını söyleyebiliriz. Bu sayede Çin’dekine benzer bir uygulamanın Körfezde uygulanamayacağını anlamış olduk. Belki yüksek test kapasitesi ve vaka izolasyonları ile birleştirilirse başarı gelebilir. BAE’nin salgının başında yaptığına benzer…

+Umman’ın veri açıklama sisteminin başarısız ve test kapasitesinin yetersiz olduğunu görüyoruz.

+Kuveyt, pandemiyi bitiremese de hızlanarak yayılmasının önüne geçmiş görünüyor. Sürü bağışıklığı diye bir şey olacaksa Körfezde ilk onlar ya da Bahreyn başaracak sanki…

+İran’ın ağır ambargolar altında, ekonomiyi ayakta tutmak ve insanları korumak arasında zor bir mücadele verdiğini görüyoruz.


Bu yazının ardından, Körfez ülkelerinde iş arayanlara tavsiyelerimi okuyabilir, Katar’a dair genel notlarımı inceleyebilir ya da yurtdışında yaşamak üzerine düşüncelerime göz atabilirsiniz.

1 Yorum

Bir Cevap Yazın