Shang-Chi and the Legend of the Ten Rings, ya da Türkçe adıyla Shang-Chi ve On Halka Efsanesi nihayet vizyona girdi. Marvel’ın sinema dünyasında devrim yarattığı MCU film evreninin yirmi beşinci filmi olma etiketini taşıyor Shang-Chi. Peki yirmi beşinci filmi olması ne anlama geliyor? Elbette, Marvel’ın benzer formülleri kullanarak geçmişte yirmi dört tane daha film çektiğini gösteriyor. Birbirine bağlı kısa hikayelerin birleşiminden oluşan uzun soluklu bir romandan bahsediyorsak, bir durup soluklanmak lazım. Tüm filmleri ve dizileri düşündüğümüzde, bu kadar büyük ölçekli bir tutarlılığı yakalamak ve sürekliliği sağlamak kolay iş değil gerçekten.
Peki yirmi dört film sonrası, Marvel bizi bu sefer ne gibi bir sürprizle karşılamış olabilir? Bunca filmin ardından ellerindeki tüm cephaneyi kullanmış olmaları gerekmez mi? (Eklemekte fayda var, ünlü yönetmen Denis Villeneuve MCU filmlerinin kopyala yapıştır filmler olduğunu belirttiği zehir zemberek bir açıklama yaptı yakın zamanda. Bu konuya yazının sonunda tekrar değineceğim.)
Doğruyu söylemek gerekirse, Marvel her yeni filminde bizi şaşırtmayı başarıyor. Ezberlediğimiz klişelerini görmezden gelmemizi sağlayıp, her yeni filmde seriye yeni bir soluk getiriyor. MCU evreninin yeni üyesi Shang-Chi hiç farklı değil. Hayatımıza Asya kökenli bir süper kahraman eklediği kadar, merak uyandırıcı yepyeni hikayelere kapı açmayı da başarıyor.
Shang-Chi Tam Bir Disney Filmi
Kısa bir tanım yapmak gerekirse, Shang-Chi, Marvel’ın bugüne kadar çektiği en “Disney” filmi olmuş diyebilirim. Hatta biraz ileri gidip, live action (canlı çekim) bir film yerine Disney’in yaptığı fantastik/masalsı bir animasyon filmi olsa kimse yadırgamazmış. Çünkü filmdeki MCU referanslarını çıkardığınızda geriye tam bir Disney masalı iskeleti kalıyor. Gerek kullanılan renk paleti gerekse de uzak doğu Asya esintili hikayesi ve ona uyumlu etnik karakterleriyle, farklı bir Marvel tecrübesi var karşımızda. Biraz Black Panther’i andırıyor ama ondan da ayrıştığı mistik ve büyülü bir havası var. Sanki perdeye Kung Fu Panda’lar fırlayacakmış gibi hissediyor insan. Bunun olumlu yönleri olduğu kadar, ters tepebilecek yanları da var. Dengeyi iyi kurmak lazım.
MCU Dördüncü Fazında İşler Karışıyor
Marvel, MCU evreninin dördüncü fazıyla birlikte filmlerini uzay-zaman ölçeğinde epey bir eğip bükmeye başladı. Daha karmaşık ve çok katmanlı bir evren artık MCU. Çok büyük ihtimalle, bir sonraki MCU filmi olan Spider-Man: No Way Home ile bu konu çok daha belirgin olacak. Eternals da keza algılarımızı genişletme açısından önemli bir rol üstleneceğe benziyor. Yani dördüncü faz ile birlikte Marvel izleyicileri şaşırtmak için yeni kahramanlar ve yeni hikayeler çıkartacak karşımıza. Bunu yaparken, nostaljik bünyelerin kalbini çalmayı sürdüreceğini de unutmayalım. Spider-Man: No Way Home bu anlamda büyük sürprizlere gebe olacak diye beklerken Shang-Chi ile geçmişe kısa bir yolculuk yapmamızı sağlamış Marvel. Son derece hoş göndermeler ve sürpriz yumurtalar var filmde. Özellikle de Iron Man döneminden kalma önemli bir karakterin tekrar aramıza dönüşü çok hoş olmuş. Filmi izlerken bu sahnelerde büyük keyif alacağınıza eminim. O anlarda oyunculuk da enfes.
Filmin Öne Çıkan Yönleri
Peki Shang-Chi’nin en akılda kalıcı yanı neydi diye soracak olursanız, müthiş koreografiler eşliğinde gerçekleşen otobüs ve iskele sahneleri derdim. Gerçekten tadı damağımda kaldı o dövüş sahnelerinin. Filmi bir daha izlersem, sırf o sahneler için olacaktır. Onun dışında Shang-Chi tekrar izlenebilirliği, en azından benim açımdan, son derece düşük bir filmdi. MCU içerisinde kendini tekrar izletecek yüksek kalitede öyle filmler var ki, Shang-Chi’ye sıra gelene kadar ohooo…
Eleştiriler de Olumlu
Filmin eleştiri puanlarının yüksek olduğunu görüyoruz. Fakat ilginçtir, film büyük ihtimalle Çin’de vizyona giremeyecek. Filmin ana hedef kitlesini barındıran ülkelerden birinden gelen bu boykotvari tavır filmin gişe başarısını gölgeleyecektir.
Buna rağmen, demek ki izleyiciler Marvel’ın girdiği bu yeni yolu heyecan verici buluyor. Uzay-zaman, boyutlar arası geçişler ve gizli evrenler gibi konular Marvel’ın çizgi romanlarda girmekten hiç çekinmediği ama film evreninde ilk aşamada temkinli yaklaştığı konulardı. Fakat Thanos’un parmak şıklatma travması sonrası MCU’nun kökünden değiştiğine tanık oluyoruz. Artık her şey mümkün.
Shang-Chi’nin MCU’nun Geleceğine Katkısı
Ben MCU’nun gitmekte olduğu noktayı heyecan verici buluyorum. Özellikle Loki dizisinin açtığı kapılar merak uyandırıcı. Shang-Chi’nin pek kendini belli etmeyen benzer bir misyonu var. Aile içi karmaşık ilişkiler, geçmişle yüzleşme, kendini tanıma ve kahramanın yolculuğu gibi noktalarda önemli mesajlar veriyor film. Bunu yaparken bazı anlarda süreyi iyi kullanamadığını ve bazı karakterlerin biz ikna olmadan beklentiyi aşan tavırlar sergilediğini görüyoruz. Buna alıştık MCU filmlerinde maalesef. Deus Ex Machina devreye giriyor ve bir şekilde istenen kişi istenen şeyi yapıveriyor. Biz de yiyoruz…
Shang-Chi sonrası aklıma gelen ilk şey dördüncü fazda şu ana kadar izlediğimiz film ve dizilerin bir şekilde bu filmle bağlantılı olabileceğiydi. Wandavision bile buraya bağlanabilir. O derece. Bunu zaman gösterecek ama Shang-Chi’nin sonunda gördüğümüz iki post credit sahnesinden en dikkat çekici olanı beni haklı çıkaracak cinstendi. Shang-Chi ekibe çok hızlı dahil olacağa ve kendini aksiyonun içinde bulacağa benziyor.
Gelelim Kamera Önündeki ve Arkasındaki İsimlere
Dikkat ederseniz yönetmenden ya da oyunculardan bahsetmedim buraya kadar. Simu Liu’nun stock foto figüranlığından böyle büyük bir yapımın baş rolüne uzanan yolculuğu dikkate değer bir Amerikan rüyası örneği. Role de yakışmış. Tony Chiu karakteri çok iyi yansıtmış. Aslına bakarsanız bu onun filmiydi, Shang-Chi’nin değil. Onun macerasıydı izlediğimiz bir anlamda.
Yönetmen Destin Daniel Cretton
Filmin yönetmenliğini Destin Daniel Cretton yapıyor. Kendisini Just Mercy ve The Glass Castle gibi genel olarak başarılı bulunan filmlerden hatırlıyoruz. Birkaç farklı kamera açısı denemesi ve fena olmayan mekân tasarımlarıyla dokunuşunu göstermiş. Kendisinin senaryoda da katkısı olduğunu söylemek lazım. Ben genel olarak başarılı bir yönetmenlik gördüğümü söyleyebilirim. Belki filmin temposunda ufak bir ayar yapılabilirdi. Bazı noktalarda karakter gelişimi için çok fazla süre harcanmış ama karakter bir adım ilerleyememiş.
Son Sözler
Toparlarsak, ortada MCU içerisinde fena sayılmayacak bir film var. Özellikle Çinli sinemaseverlerin filmi beğeneceklerini söylemek mümkün. Eğer film vizyona girerse elbette. Amerika’da yaşayan göçmenlerin de filmde kendi hayatlarından bir parça bulacakları belli. Bu şekilde filmin hedef kitlesi genişletilmiş.
Marvel açısından önemli bir projeydi Shang-Chi. Üstesinden gelebilmişler ve kendilerini memnun edecek bir film çıkmış şeklinde yorumladım yapımı. Şimdi sırada çok daha büyük bir etki yapması kesin Spider-Man: No Way Home var. Bakalım orada bizi ne gibi sürprizler karşılayacak.
Gitmeden Önce
Yazıyı noktalamadan, en tepede bağlantısını verdiğim Denis Villeneuve’ün Marvel filmlerine ilişkin yaptığı kopyala yapıştır eleştirisini bir daha düşünmenizi istiyorum. Hatırlarsanız iki yıl önce efsanevi yönetmen Martin Scorsese da Marvel filmlerini eleştirmiş ve filmleri eğlence parkına benzetmişti. Anlayacağınız MCU tam yol devam ediyor ama bu yol herkese göre değil. Eleştirilerde haklılık payı var mı, kararı size bırakıyorum…
Sinemayla kalın.
Bu incelemenin ardından, yakın zamanda MCU’ya dahil olmasını dört gözle beklediğimiz Deadpool’un ikinci filmine dair düşüncelerime göz atabilir, ya da MCU’nun üçüncü fazının zirve filmlerinden olan Infinity War’un incelemesini okuyabilirsiniz.