Far Cry oyun serisi hepimizin malumu. Cevat, Avni ve Faruk Yerli’nin 1999 yılında Almanya’da kurdukları Crytek‘in geliştirdiği Far Cry, daha sonra Ubisoft’un üretim bandına girdi. Bugüne geldiğimizde ise artık saymayı bıraktığımız kadar oyun barındıran devasa bir fikri mülk olarak karşımıza çıkıyor Far Cry.

Artık serinin kaçıncı oyununda olduğumuzu hatırlamadığımız bu yapımın çıkış oyununu anımsıyor musunuz? Evet, ilk Far Cry’dan bahsediyorum. 2004 yılının mart ayında bilgisayarlarımıza teşrif eden, tropik bir adadan kaçmaya çalışan Jack Carver’ı kontrol ettiğimiz oyun. Crytek’in geliştirdiği ilk ve tek Far Cry oyunu.

Far Cry’da düştüğü adadan kurtulmaya çalışan Jack’i yönetiyoruz. Geçmişte birçok kez yeltenmiş olsam da, oyunu bitirmeyi başaramamıştım. Kısmet bu seneyeymiş.

Far Cry ve Ben

Açıkçası bugüne kadar Far Cry ile inişli çıkışlı bir ilişkim oldu. Birkaç kez kendisini bitirmeye yeltendim ama her seferinde başarısız oldum. Velhasılıkelam, 2020 yılında gerçekleştirdiğim son denemede gülen taraf ben oldum ve 20 saat harcayarak oyunun credits ekranını görmeyi başardım.

Çıkışının üzerinden on altı yıl geçmiş bir yapım olan Far Cry, bazı açılardan fena eskimemiş gibi görünse de, özellikle hikaye anlatımı ve yapay zeka konularında çağımızın ihtiyaçlarının bir hayli gerisinde kalmış durumda. Bu yüzden de kimi yerlerde “Ben neden bu oyuna vakit harcıyorum ki?” diye kendimi sorguladığımı fark ettim. Fakat oyun serilerine mümkün olan en eski oyunlardan başlama huyum bir kez daha kendini gösterdi. Neticesinde Far Cry’ı pes etmeden oynadım ve bitirdim. Kabul ediyorum; 2004 yılından kalma bir oyunu bugün eleştirmek haksızlık olarak görülebilir. Fakat ben çıkış tarihini de hesaba katarak oyun hakkında bir değerlendirmede bulunmak istiyorum. Sonuçta World of Warcraft da 2004 çıkışlı bir oyun ve bugün hala dünyanın en ön plandaki oyunlarından birisi. Saygılar Blizzard.

Far Cry’ın Kuvvetli ve Zayıf Yönleri

Sözlerime Far Cry’ın klişe bir senaryosu olduğunu söyleyerek başlamak istiyorum. Tropik bir adaya düşeriz ve bir şekilde oradan çıkmaya çalışırken adadaki askeri gücü, bu gücün arkasındaki elleri ve emellerini anlamaya çalışırız. Son derece tek boyutlu bir hikâye anlatımından bahsediyorum. Ne karakterlerin kişiliklerini anlatmakla vakit harcanmış, ne de geçmişlerine inmekle uğraşılmış. Tutacağı düşünülen bir fikir üretilmiş ve üzerine bölümler tasarlanmış, hikaye yazılmış. Bu noktada oyunun ana hedefinin durmadan aksiyon pompalamak ve düşman dalgalarını üzerimize salmak olduğunu göz ardı etmemek gerek. Bu açıdan, klişe hikâyesinden dolayı oyunu yerden yere vurmak hata olacaktır. 2000li yılların başında anlamlı bir hikâye barındıran FPS oyun bulmak gerçekten kolay değildi nitekim. Öyle değil mi? (Öhöm Half-Life 2, F.E.A.R. öhöm…)

Evet hikaye ve senaryo konularında çok büyük bir beklenti içine girmememiz gerektiğini öğrendikten sonra oyunun kendine en çok güvendiği çatışma mekaniklerine bakalım:

Oyunda iki ana mekanik var. Ya çiçek böceğin arkasına saklanıp düşmanlarınızı sessizce indireceksiniz -ki bu her düşmana işlemiyor- ya da bayağı rambo gibi dalacaksınız ortaya. Ben her yeni bölüme başladığımda rambo gibi ortaya atlayıp düşmanlar nerede, ne yapıyor anlamaya çalıştım. Sonraki denemelerimde yerlerini öğrendiğim düşmanları olabildiğince sinsi sinsi ekarte etmeye çabaladım. Çoğu sefer bu yöntem güzel sonuç veriyor ama oyun bazı yerlerde abartı zorlaşıp sizi taktik geliştirmeye itiyor. Yapay zeka zayıf olmasına rağmen çok sayıda düşman kısa sürede üzerinize çullanabildiği için, olabildiğince ortalığı az ayağa kaldırarak ilerlemekte fayda gördüğümü söyleyebilirim. Fakat dediğim gibi, bazı bölümler gereksiz zorlama olmuş ve oyun mekanikleri çok kötü eskimemiş olmasına rağmen insana oyunu kapattırabiliyor.

Far Cry 2004 yılının grafiklerine sahip olsa da bugün bile göze hoş görünen bir tropik ada deneyimi sunuyor. Crytek atmosfer yaratma noktasında iyi iş çıkartmış.

Far Cry – Cennet Adada Cehennemi Yaşamak

Oyundaki en keyifli noktalardan birisi elbette içinde bulunduğumuz tropik ada ortamı ve onun oyunun ilerleyen bölümlerinde zenginleştirilmiş detayları. Atmosfer bu oyunun en öne çıkan artılarından birisi gerçekten de. İnsanın adadan kurtulmayı bir kenara koyup, suya atlayıp balıklarla yüzesi geliyor. Fakat düşmanlar buna pek izin vermiyor. İki dakika rahat bıraksalar da serinlesek, değil mi?

Oyunun benim gözümdeki rahatsız edici yanlarından bir diğeri, gereksiz uzatılmış olmasıydı. Sonuçta açık dünya görünümlü ama öyle olmayan lineer ilerleyen bir ana görevi takip ediyorsanız, oyuncunun motivasyonunu korumasını sağlamak için ya hikayeyi ilgi çekici yapmanız lazım ya da oyunun keyif veren mekaniklerini farklı bölüm tasarımlarında tecrübe etme fırsatı vermeniz lazım. Crytek bölüm tasarımı çeşitliliği için uğraşmış ama fazla tekrara düşüp hem oyuncunun ilgisini kaybetmiş hem de öne çıkan güçlü yanlarını sıradanlaştırmış. Daha net ve nokta atışı bir kurguda bu mekanikleri oynamak ve bölümleri ufak ufak deneyimlemek beni daha çok memnun ederdi. Oyunun biraz daha uzun yapmak için seçilen bu yöntem maalesef geri tepmiş görünüyor.

Ses ve müzik konusunda aklımda kalan tek nokta, üstte paylaştığım oyunun ana menüsünde çalan fon müziğiydi. Onun dışında dürbünle takip ettiğiniz düşmanların kendi aralarında yaptığı konuşmalarla oyuna bir canlılık, bir derinlik katılmaya çalışılmış. Ayak seslerini takip etme, düşmanların çıkardığı seslerden yerlerini işaretleme, ara sahnelerdeki seslendirmeler ve diğer tüm ses ve müzikle alakalı öğelerin vasat ve vasatın biraz üstü olduğunu görüyoruz. Maalesef buradan da bir övgü çıkartamadık.

Far Cry – Yazıyı Toparlıyoruz

Neticede 2004 yılı için iyi sayılabilecek, fena eskimemiş grafiklere sahip, oyun mekanikleri görece tatmin eden, hikayesi yetersiz, bölüm tasarımları fazla tekrara düşen bir oyun Far Cry. Fakat potansiyelini ortaya koyduğu kesin bir gerçek. Üzerine bir oyun serisi inşa edilecek temelleri olduğu ve gerekli altyapıyı barındırdığı belli. Bunu hissediyorsunuz. Zaten Ubisoft’un bu potansiyeli görüp de üzerine bir oyun külliyatı yarattığını gayet iyi biliyoruz.

Toparlarsak, Crytek çok büyük bir başarı gösterip önemli bir fikri mülkün doğuşunu sağlayarak sektöre yeni bir soluk getirmeyi başarırken, bazı kritik noktalardaki sıkıntılar nedeniyle hedefi 12’den vurmayı ıskalamış.

Far Cry’ın ardından seriye ikinci oyunla devam etmek ve mümkün mertebe günümüz oyunlara doğru ilerlemek istiyorum. Bakalım ikinci oyunda yapımcılığı üzerine alan Ubisoft Montreal nasıl bir iş çıkartmış. Far Cry 2 incelemesinde görüşmek üzere!


Far Cry’ın ardından, CD Projekt şaheseri Whicher 3’e dair değerlendirmelerimi buradan, Bir diğer Ubisoft oyunu olan Assassin’s Creed serisinin oynadığım son oyunu olan Assassin’s Creed 3’e dair düşüncelerimi de şuradan okuyabilirsiniz. Oyun dolu günler dilerim!

1 Yorum

Bir Cevap Yazın