Bundan bir sene önce Doctor Strange setinden basına sızdırılan fotoğrafları burada paylaşmıştım. Filmin fragmanı çıktığında da ufak bir değerlendirme yazısı yazmış ve filmden beklentimin yüksek olduğunu belirtmiştim.
Bekleyişim dün son buldu ve Doctor Strange’i IMAX 3D olarak izledim. Filmi mikroskop altına alıp incelemeye başlamadan önce genel anlamda açıkça söyleyebilirim ki ben filmi beğendim. Doctor Strange’i tanıtma hedefindeki bir orijin filmi olarak, Marvel Cinematic Universe dizisine ait iyi bir pilot bölüm izlemiş gibi hissettim. Dizinin bundan sonraki bölümlerinde Doctor Strange’in Avengers üyeleri ile gireceği diyalogları ve yaşayacağı maceraları iple çeker oldum.
Doctor Strange Tam Bir Görsel Şölen
Spoiler vermeden filmi ortaya çıkartan bileşenleri değerlendirmeye başlıyorum. Önce olumlu bulduğum yönleri madde madde sıralayacağım:
- Filmi IMAX 3D olarak izleyenler için ortada muazzam bir seyirlik var. İzlemesi büyük keyif. Hem CGI efektleri oldukça gerçekçi hem de oyuncular yaratılan fantastik dünyaya çok iyi yerleştirilmiş. Filmin kendi fantastikliği içinde bir tutarlılığı var. Bu durum görsel anlamda soluksuz bir performans ortaya çıkmasını sağlamış. İş çevremdeki on arkadaş ile filmi beraber izledik ve film çıkışı hepimizin mutabık kaldığı husus filmin çiçek gibi göründüğüydü.
- Benedict Cumberbatch, Chiwetel Ejiofor, Rachel McAdams, Benedict Wong, Mads Mikkelsen ve Tilda Swinton‘dan oluşan kadro filmi başından sonuna çok iyi sürüklemiş. Benedict Cumberbatch, kibirli, kaba, ukala, alaycı ve zeki Doctor Stephen Strange rolüne çok yakışmış. Bir dönem Keanu Reeves ismi bu rol için konuşuluyordu ama ben Benedict Cumberbatch’in performansını beğendim. Önümüzdeki Marvel filmlerine de farklı bir hava katacağını düşünüyorum.
- Filmin espri seviyesi yerli yerindeydi. Marvel’ın Guardians of the Galaxy ile yakaladığı bir üslup var. Ant-Man ile de bu üsluba eklemeler yaparak ilerliyorlar. Bu konuda bir değişikliğe gitmeyip, Doctor Strange’in atmosferine uygun bir kaç dokunuş ile hoş bir mizah seviyesi yakalamayı başarmışlar. Filmde akılda kalıcı bir kaç güzel espri vardı.
- Filmin tonu çok iyi tutturulmuş. Daha önceki Marvel filmleri ile kıyaslandığından Doctor Strange’in en büyük artısı mistisizm ve metafiziğe dayalı bir hikayesinin olmasıydı. Bu da onu sıradan bir Marvel kahramanından farklı bir noktaya taşıyordu. Marvel için bir nimetten bahsediyoruz. Bu film ile birlikte, mükemmel bir karakteri, doğru bir tanıtım filmi ile evrenlerine dahil etmiş oldular.
- Filmin görselliği kadar ses ve müzik kullanımının da hakkını vermek gerekiyor. Bu bileşende de Marvel işi sıkı tutmuş.
Gelelim filmin zayıf yönlerine:
- Yönetmen Scott Derrickson utanmasa Doctor Strange’i Ancient One (Tilda Swinton) ile tanıştıktan bir dakika sonra yaşayan en büyük büyücü yapacakmış. Eğitim süreci ve Doctor Strange’in gelişimi o kadar hızlı anlatılmış ki bir an kendimi “Ben de çalışsam ben de Doctor Strange olurmuşum hani” diye düşünürken buldum. Filmin koşar adım başarıya giden kurgusu filmin yarattığı etkiye ciddi darbe vurmuş. “Otur şöyle yeğenim bir soluklan” diyene kadar Doctor Strange ortalığı kasıp kavurmaya başlamıştı bile.
- Karakterlerin motivasyonları çok üstünkörü anlatılmış, olayların neden sonuç ilişkileri birbirine iyi bağlanamamış. Gönül isterdi ki karakterlerin geçmişte yaşadığı ve bizi bu güne getiren olaylar 1-2 dakikalık kısa sahneler ile anlatılsın ve geri kalan bağlantılar seyircinin hayal gücüne bırakılsın. Ama puzzle’ın ilk parçaları tamamen seyirciyin hayal gücüne bırakılmış ve basit bir kaç replik ile detaya inilmeden bayağı bayağı geçiştirilmiş. Yeni tanıştığı Doctor Strange dünyasını kavramaya çalışan seyirci zaten “aşırı yükleme” hatası verirken bir de “O neymiş?”, “Bu nasıl olmuş?”, “Şu niye böyle birşey yapmış?” diye kafa yormak zorunda bırakılmış. Haliyle salondaki seyirci akan filmi kaçırmamak için hikayenin bu kesimlerini pas geçmek zorunda kaldılar. Bu da filmin en zayıf yönlerinden biriydi. Bu noktada Batman Begins bir orijin hikaye anlatımı olarak Doctor Strange’den daha iyi bir görüntü çizmişti. Bilmem ne demek istediğimi anlatabildim mi?
- Marvel Cinematic Universe’in en büyük sıkıntısı burada da nüksetmiş. Villain diye tabir edilen düşman karakterler çok zayıflar. Bu filmde de Kaecilius (Mads Mikkelsen) gerçek bir düşmandan çok “bakkala ekmek almaya giderken yolda bize laf atan abi ve birkaç arkadaşı” görüntüsünde kalmış. Başarılı görsel tasarım ile Kaecilius görkemli ve ürkütücü bir hale sokulmaya çalışılmış ama motivasyon eksikliği kocaman bir boş küme olarak kucağımızda bırakılmış.
Filmden çıktığımdan beri Doctor Strange’i hem Marvel Cinematic Universe içerisinde hem de bu sene izlediğim çizgi roman uyarlamaları arasında bir yere koymaya çalışıyorum. Marvel Cinematic Universe filmlerini düşününce Thor‘lardan iyi, Iron-Man‘den bir tık geri, Captain America’larla bayağı bayağı aşık atabilecek (Winter Soldier hariç), Ant-Man ile kapışır, ilk Avengers filmi ayarında, Guardians of the Galaxy’den daha zayıf bir noktaya koyuyorum. Bu yıl izlediğim tüm DC (Batman v Superman ve Suicide Squad) filmlerinden haliyle daha iyi, X-Men Apocalypse‘den daha keyifli, Civil War’dan daha eğlenceli olduğunu ama tüm bileşenler düşünüldüğünde Deadpool’un gerisinde olduğunu düşünüyorum. Evet, halen Deadpool bu sene en çok beğendiğim çizgi roman uyarlaması.
Sadede gelirsek…
Sinemanın bir sanat dalı olduğu ve farklı anlatım teknikleri vasıtasıyla hem duygularınıza hem de duyularınıza hitap ettiğini unutmayarak Doctor Strange’ten maksimum keyfi almak için bir IMAX sinema salonunda izlemenizi öneriyorum. Çok mu ağır bir tanım oldu? Daha basitleştiriyorum: Doctor Strange iyi bir sinema filmi. Marvel evrenine aşina olmasanız bile hoşunuza gideceğini göreceksiniz ve verdiğiniz paranın karşılığını almış olarak salonu terk edeceksiniz.
Ufuk’un Notu: 7.5 / 10 (8’e yakın 7.5 ama)