Abrams ve Spielberg Faktörü
J.J. Abrams ve Steven Spielberg Hollywood’da el üstünde tutulan insanlardır. Bunun en birinci nedeni yıllardır kafalarını çalıştırıyor oluşlarıdır. Hollywood’un arayıp da bulamadığı özgün fikir konusunda lokomotif vazifesi görürler. İnanılmaz üretken insanlardır. Steven Spielberg’ün yaşlanması ile birlikte daha ayakları yere basan filmlere yöneliyor oluşunu da hesaba katarsak Abrams’ın sinema endüstrisi için önemini daha net anlayabiliriz. Unutmamak gerekir ki Star Trek ve Star Wars gibi uzay temalı bilimkurgu denince akla gelen en önemli iki serinin tüm komutası onda. Büyük sorumluluk vallahi.
Super 8 Gerçekleri
Böyle bir giriş yaptıktan sonra Abrams’ın yazıp yönettiği, Steven Spielberg’ün de yapımcısı olduğu Super 8 filmine dair büyük bir beklenti içine girecek olabilirsiniz. Bence Super 8 muazzam bir film olma beklentisi ile yaklaşılmaması gereken bir yapım. İçerisinde birbirinden farklı o kadar çok parça var ki, beklentiyi yüksek tutmak filmden alacağınız keyfi düşürecektir.
Super 8’in “konu içinde konuya sahip olmak” olarak tanımlayabileceğimiz bir yapısı var. Tam Abrams’tan beklenecek bir yaklaşım. Super 8’i izlerken her biri ayrı bir sinema filmi olabilecek hikayelerin akıp gittiğini hissedeceksiniz. Enteresan bir biçimde Abrams zaten filmi izlerken bunu yakalamanızı istemiş. Yani bilinçli bir tercih söz konusu. Çok fazla film keyfinizi kaçırmadan, detaya girmeden bu hikayeleri sıralamak istiyorum:
- 1979 yılındayız. Super 8 isimli film yarışmasına kendi çekeceği bir zombi korku filmi ile katılmak isteyen 4. sınıf öğrencisi Charles (1997 doğumlu Riley Griffiths tarafından çok başarılı bir şekilde yansıtılmış) ve en yakın arkadaşı Joe (1996 doğumlu Joel Courtney‘nin oynadığı bu karakter filmin başrolü aslında. Joel’in çok farklı duyguları seyirciye aktarması gerektiğini bilen Abrams’ın düşüncelerini aşağıda bağlantısını vereceğim röportajında bizzat kendi ağzından dinleyebilirsiniz.) yanlarına yakın arkadaşlarını da alarak eldeki kısıtlı imkanlarla filmi tamamlamaya çalışırlar.
- İçerisinde özel bir kargo barındıran bir tren kazaya karışır ve içerisindeki gizli ve kontrol altında kalması gereken kargo kaybedilir. Bu kargonun ne olduğu ve geçmişi bilimkurgu penceresinden işlenmeye başlanır.
- Filmin 1979 yılında geçtiğini de göz önünde bulundurarak küçük bir Amerikan kasabasının ahalisinin “sovyetler mi geldi, ne oluyoruz?” demesine yol açacak ebattaki olaylar şehri kasıp kavurmaya başlar. Böylece hem bir üstteki adımda anlattığım olayın içyüzü işlenirken, bir yandan tren kazasının sonuçları kendini göstermeye başlar.
- Klişe bir Amerikan aile dramı filmin drama yükünü alması için olay örgüsü içinde yer alır.
- Arka fonda varlığını ara ara belli eden bir ilk aşk ve arkadaşlık hikayesi yaşanır.
- Abrams’ın kendi çocukluğunu yaşadığı 70’ler ve o dönem Hollywood’daki uzay temalı bilimkurgu filmlerinin (Star Wars vb.) çocuklarda bıraktığı etkilerin bir yansıması da filmin asıl çıkış noktasını oluşturur.
Gördüğünüz gibi aslında Super 8 basit bir şekilde bilimkurgu soslu çocuk filmi deyip kesip atabilmek için fazlaca olay örgüsü barındıran bir yapım. Tabi bu kadar farklı hikayeleri içinde barındıran bir film ile ilgili kilit soru “peki hepsini doğru oranlarda ve etkili şekilde kullanıp akıcı bir kurgu ile seyirciye sunabilmiş mi?”dir. Abrams, Super 8’in kendisinin E.T. muadili olmasını istemiş ama çok fazla element barındıran kurgusunu oturtamadığı için bunu tam anlamıyla başaramamış. Super 8 kötü bir film değil. Katiyen öyle bir yorumda bulunmam. Yine de film bittiğinde garip bir şekilde aradığını bulamamış gibi bir hisse bürünüyorsunuz. Sanki hikayenin potansiyeli bundan iyiymiş de iyi işlenememiş gibi hissediyorsunuz.
Elle Fanning… Elle Fanning…
Filmin kurgu ve hikaye kısmına noktayı koyup benim için en akılda kalıcı noktasına geçmek istiyorum. 1998 doğumlu Elle Fanning muhteşem bir oyunculuk ortaya koymuş. Aşağıdaki bağlantıda dinleyebileceğiniz röportajda Abrams zaten öve öve bitiremiyor ama sırf Elle’nin oyunculuğu iyice herkes tarafından görülsün diye eklenmiş bir kaç sahne var ki, avuçlarımız acıyana kadar alkışı hakediyor. Birisi tren istasyonu sahnesi, diğeri de kendisinin ilk zombi makyajlı sahnesi. Bu filmle ilgili herşeyi unuturum ama Elle Fanning’in özellikle o iki sahnede filme yaptığı müthiş katkıyı ve oyunculuğunu unutmam. Zaten tüm Hollywood potansiyelin farkında. Yapımcılar kızın kapısında yatıyorlar. Belki şimdiden bunları söylemek doğru olmayabilir ama bir sonraki jenerasyonun Scarlett Johansson’u ile karşı karşıya olabiliriz. Büyük laf ettim yalnız. Altında kalmam inşallah.
İzlemeye Değer Mi?
Sonuç olarak, boş vaktiniz varsa ve izleyecek birşeyler arıyorsanız Super 8 sizi yormayacak bir film. En başta belirttiğim gibi büyük beklenti içinde izlenmeyince hoş noktalar yakalamak ve keyif almak pekala mümkün. Yazıyı noktalamadan önce bir çok kez referans verdiğim Abrams’ın film hakkında görüşlerini paylaştığı röportajı aşağıda bulabilirsiniz. Adam röportajı verirken sanki yeni filminin senaryosunu yazıyor bir taraftan… İlginç adam bu Abrams…
Ufuk’un Notu: 7/10 (Elle Fanning hatrına bu puan)
[…] Cara Buono, Matthew Modine ilk akla gelen başrol oyuncuları. Dizide çocuk oyuncular olması yakın zamanda Düşlerden Gerçeğe’de değerlendirdiğim J.J. Abrams projesi olan Super 8 ile benzer bir hava yakalanmasını […]