Hani otobüste ya da minibüste yolculuk ederken “kısa birşeyler okusam da kafam dağılsa biraz da vakit geçse” deriz, ya da “yeni yazarlar ya da kitaplar keşfetmek için keşke birisi bana öneride bulunsa” diye düşünürüz ya, işte Bir Yudum Kitap (biryudumkitap.com) tüm bu çağrılarımıza cevap niteliğinde bir servis.
Bir Yudum Kitap sadece şunu yapıyor aslında; her sabah saat tam 08.00’de eposta kutunuza rastgele bir yazarın, rastgele bir kitabının, rastgele bir bölümününü eposta olarak gönderiyor. Hepsi bu kadar. Basit ama bir o kadar da özel birşey bu yaptıkları. Bazen öyle güzel şeylere denk geliyor ki insan, akıl alır gibi değil.
Mesela bugün, Piramit Yayınları’ndan 2007 yılında çıkmış, Bedri Baykam’ın çevirmenliğini üstlendiği Muhammed Ali ve Hana Yasmeen Ali imzalı Kelebeğin Ruhu eserinden bir pasaj göndermişler. Muhammed Ali’nin Amerikan Başkanı olsaydım ne yapardım sorusuna verdiği cevabı barındıran pasaj, Muhammed Ali’nin sadece bir sporcudan çok daha fazlası olduğunu bir kez daha anlamamızı sağlıyor. Ben de, biryudumkitap.com’un gönderdiği, Muhammet Ali’nin Amerika’daki siyah-beyaz ayrımcılığına başkaldırı niteliğindeki sözleini içeren muhteşem bölümü (s. 51-55) aşağıda sizinle paylaşmak istiyorum. Okuduktan sonra bana hak verecek ve biryudumkitap.com’a hemen üye olmak isteyeceksiniz. Ayrıca Kelebeğin Ruhu da okunmayı hak eden bir kitap gibi görünüyor. Not edelim.
eğer ben BAŞKAN olsaydım…
1976 yılında, Başkan Gerald Ford ile tanışmak üzere Beyaz Saray’a gittim. Beyaz Saray’a geldiğimde başkana, “burayı o kadar çok sevdim ki, birgün işinize göz koyabilirim” dedim. Şakayla karışık söylemiştim bunu. Başkan olmayı hiç istemezdim, çok tehlikeli bir görevdi bence, ama ben başkan olsam işler daha farklı olurdu.
60’lı ve 70’li yıllarda, insanlar bana politikaya atılmaya düşünüp düşünmediğimi soruyorlardı. Nation of Islam’a katıldıktan sonra gazeteciler benim artık bir güç mücadelesine giriştiğimi yazdılar. Ama bu asla bir güç savaşı değildi, özgürlük savaşıydı. Biz Beyazlara hükmetmek için savaş vermiyorduk ki, biz sadece onların hükmünden kurtulup kendimiz için bir şeyler yapmaya çalışıyorduk.
Vatandaş Hakları Hareketi ve Vietnam Savaşı süresi boyunca, Amerika’nın benim gözümdeki anlamı ve aslında neyi temsil etmesi gerektiğini çok düşündüm. Sonra da ben Amerika’nın başkanı olsam neleri farklı yapardım diye düşünmeye başladım.
Ve düşündüğüm bazı şeyleri yazmaya başladım. Kendimi Beyaz Saray’da Oval Ofis’teki masamda hayal ettim. Başkan olmak için illa ki Beyaz olmam gerektiğini bildiğim için kendimi, sonunda Amerika’nın Siyah insanlarına karşı adaletli davranan Beyaz bir Başkanmış gibi hayal ettim.
Beyaz Saray’ın bahçesinde toplanmış gazetecilerin önünde önemli bir konuşma yapardım:
Bayanlar ve Baylar,
Yanlış davrandığını ve suçlu olduğunu ancak yürekli ve gerçek bir insan itiraf edebilir.
Biz Beyaz Amerikalılar tarih boyunca yaptığımız pek çok şeyden dolayı suçluyuz. Atalarımızın işlediği en büyük suç, Afrika’dan o köleleri getirmek olmuştur.
Birazdan bu konuya geri döneceğim, ama ondan önce yapacağım şey, Vietnam’daki savaşı yarın durdurmak olacaktır.
Hareketi artık “geri çekmeye” başlayın, çünkü Vietnam’dan çıkıyoruz. Bence orayı şimdi terk etmemiz çok akıllıca olur!
Güney Vietnam, sen elinden geleni yapmalısın çünkü bizim işimiz artık bitti.
Şimdi, bu çocuklar Amerika’ya döndükten sonra gıda üretmemek için para alan herkese şunu söyleyeceğim: Eğer bir kişiyi daha yiyecekleri bilerek ziyan ederken görürsem, onu ömür boyu hapse mahkum edeceğim. O gıdalara ihtiyacımız var bizim.
Savaş için harcadığımız o milyarlarca parayla birkaç kişiyi işe alacağım. Diğer vatandaşlarına yardım etmeleri için onlara haftada üç yüz dolar vereceğim.
Dahası; “General Motors, beni dinle! Yarın 50,000 adet dizel kamyon yapmanı istiyorum. O kamyonları konserve gıda ve insanların çöpe atıp durduğu başka ne varsa, onlarla dolduracaksın ve hepsini Mississippi’deki Siyahlara götürüp, karşılığında da onlardan hiçbir şey almayacağız.
Vietnam’daki helikopterlere harcayacağımız tüm parayı alıp, Alabama, Georgia ve Mississippi’de evler yapacağız. Hem de her biri en az üç odalı, dış duvarları tuğlalı, güzel evler. İhtiyacı olan herkesin bir evi olacak.
Şimdi, sevgili Amerikalı vatandaşlarım, hepimiz biliyoruz ki Beyaz ve Siyah vatandaşlar olarak birbirimizle geçinmek konusunda sıkıntılar yaşadık. Oturma eylemlerinden, entegrasyona kadar tüm yolları denedik. Hatta yüzme eylemlerini bile denedik ama henüz barışçıl yollarla hiçbir şey elde edemedik.
Siyah insanlarımız eğitimliler. Onlar doktor, avukat ve tamirci oluyorlar, yapamayacakları hiçbir şey yok.
Şimdi, Siyah dostlarım, size yalnız borcumuzu ödüyoruz. Biz size hiçbir şey veriyor değiliz. Biz suçluyuz. Bu bizim size borcumuz. Çok yakında tamamen uyum içinde yaşayan Beyaz ve Siyah bir toplum olacağız. Artık açlık ve işsizlik olmayacak. Herkes mutlu olacak.
İşte sevgili Amerikalı vatandaşlarım, tüm bu planlarımı yarın uygulamaya koyacağım…
Ertesi gün ne olur biliyor musunuz?
Ben vurulurum.
Bir Yudum Kitap, bir eposta aboneliği kadar uzağınızda olan muazzam bir hizmet. Tamamen ücretsiz olmasının yanında bağımlılık yaptığı da bir gerçek. Bir kere alıştınız mı “bugün ne gönderecekler acaba?” deyip durmaya başlıyorsunuz.