Hatay’a varan Fenerbahçe kafilesini üç bin kadar coşkulu Fenerbahçe taraftarı havalimanında karşılamıştı. Uçaktan inen ve havalimanından çıkıp onları kamp yapacakları otele ulaştıracak otobüse doğru ilerleyen Fenerbahçeli futbolcular otobüsü görebiliyordu ama bir türlü ulaşamıyordu. Oyunculara destek olmak için havalimanına kadar gelen taraftarlar emniyet güçlerinin çabasıyla çıkışın önünden uzaklaştırılmıştı.

Çıkışın açıldığı haberini alan Fenerbahçeli futbolcular otobüse doğru ilerlemeye başladılar. Kapının iki yanında sıralanan taraftarların şarkılarla ve marşlarla eşlik ettiği oyuncular otobüse vardıklarında kalplerinin heyecanla çarptığını fark ettiler.

”Taraftarlardaki heyecana bak,” dedi Valencia, şaşkınlıkla kendilerine duydukları sevgiyi gösteren taraftarlara bakarken.

Otobüse binip arkadaşlarının yanına katılan Mesut inanılmaz duygular yaşıyordu. Uzun zamandır tatmak istediği, hayalini kurduğu bu hisler onun bulutların üzerine çıkmasına neden olmuştu.

”Yemin ediyorum tüylerim diken diken oldu,” dedi yerine geçerken.

”Bu maçı almamız lazım arkadaşlar,” dedi Gustavo otobüsün arkasına doğru ilerlerken. Sonra da taraftarları gösterdi ve ”onlar için almamız lazım,” diye ekledi.

Tüm ekibin yerini aldığı anlaşılınca otobüs taraftarların yaktığı meşalelerin oluşturduğu rengarenk kortejin eşliğinde ağır ağır ilerledi.

Fenerbahçeli futbolcular taraftarların gösterdiği sevgi gösterisinin mükemmelliği ile mest olmuşlardı. Takım sanki şampiyonluk yolunda ilk adımlarını atıyor ve taraftar da üzerine düşen görevi yerine getiriyordu.

Fenerbahçe kafilesi Hatay'da coşkuyla karşılandı.
Fenerbahçeli oyuncuları taşıyan otobüs Hatay’da büyük bir coşkuyla karşılandı.

”Bu korteji her maç yapmalıyız,” dedi bir taraftar, hayatında ilk defa gördüğü bir başka taraftara. İkisi de bir yandan koşarak otobüsü takip ediyor, diğer yandan ellerindeki meşaleleri sallıyorlardı.

”Kesinlikle haklısın dostum. Her deplasman maçında takımı bu şekilde karşılamalı ve buranın deplasman olmadığını hissettirmeliyiz.”

Otele ulaşan futbolcular odalarına yerleştiler. Hatayspor ligin en etkili futbol oynayan ekiplerinin başında geliyordu. Fakat üst üste aldığı başarılı sonuçlar ve psikoloji bozan transferleri ile son dönemin en gözde takımı olan Fenerbahçe, Hatay’a mutlak galibiyet parolasıyla gelmişti. Ama herkes işlerinin hiç kolay olmayacağını biliyordu. Ligde ilk maçına çıkmaya hazırlanan Mesut Özil için de durum farklı değildi. Fakat onun motivasyonu diğer oyunculardan ufak bir noktada ayrılıyordu. Mesut’un Fenerbahçe formasıyla maça çıkma hayali, hoşgörü şehri Hatay’da gerçeğe dönüşecekti. Heyecanlıydı. Bu heyecanı nasıl kontrol etmesi gerektiğini Real Madrid zamanlarında aldığı eğitimlerden çok iyi biliyordu. Heyecan duygusunu pozitif enerjiye çevirip rakiplerinin zayıf yönlerini avlamakta kullanıyordu. Avına doğru usul usul ilerleyen asil bir yırtıcı gibiydi.

Mesut otel odasında kendini maçın havasına sokmakla meşgulken kapısı çaldı. Gelen Sportif Direktör Emre ve Yardımcı Antrenör Volkan’dı.

Emre, Mesut’a kendini nasıl hissettiğini sordu.

”Gayet iyiyim,” diye yanıt verdi Mesut.

”Güzel,” dedi Emre. ”Hoca seni maçın ikinci yarısında oynatmayı düşündüğünü söyledi.”

”Evet haberim var,”  diyen Mesut, uçakta Erol hocayla aralarında geçen konuşmayı anlattı Emre’ye ve Volkan’a. ”Maçın zor geçeceğini ve 70’den sonra bana ihtiyacı olabileceğini söyledi.”

Volkan başıyla onayladı. ”Aynen öyle. Bu maçın erken kopacağını sanmıyoruz. 70’den sonra oyunu çözmek için seni oyuna almak durumunda kalabiliriz.”

Mesut sorun olmadığını belirten bir hareket yaptı. ”Takımın neye ihtiyacı varsa yapmaya hazırım.”

Emre’nin yüzünde Mesut’un gözünden kaçmayan bir tebessüm belirdi. ”Ne oldu Emre Abi?” diye sordu Mesut.

”Eğer Volkan’ın dediği gibi 70’ten sonra oyuna girmen gerekirse senden bir şey yapmanı isteyeceğim,” diye yanıtladı Emre.

Mesut şaşırmıştı. ”Elbette abi, ne istersen. Söylemen yeterli.”

Emre doğruldu ve Mesut’un gözlerinin içine baktı. ”Bu maçı bizim için alır mısın?”

Mesut durakladı. Ne diyeceğini bilemedi. Kendine güveniyordu ama ne kadar hazır olduğundan emin değildi.

”Bize biraz Mesut sihri gerekecek,” dedi Volkan Mesut’un omzuna elini koyarken.

”Hoca seninle birlikte Osayi’yi de oyuna alacak. Ona atacağın bir ara pas, her şeyi değiştirebilir,” diyen Volkan kafasını Mesut’tan Emre’ye doğru çevirdi.

”İşi son dakikaya bırakmanı tercih etmeyiz ama 90’ıncı dakikada Mesut’tan gelecek bir frikik golüne kimsenin hayır diyeceğini sanmıyorum,” dedi Emre, büyük bir keyifle.

”Kulağa güzel geliyor abi,” dedi Mesut. Sonra da birkaç saniyeliğine gözlerini kapattı. Kendini maçın 90’ıncı dakikasında topun başına geçmiş hayal etti. Ölçtü, biçti ve kaleciyi nasıl alt edeceğini belirledi. Gözlerini açtı ve Emre ile Volkan’ın gözlerinin içine baktı. ”O iş bende, siz hiç merak etmeyin,” dedi.

Dinlenmesi için Mesut’un yanından ayrılan Emre ve Volkan, Mesut’un sahaya çıkmasına gerek kalmayacak bir oyun hayal ettiler.

Mesut Özil'in Hatayspor maçında oyuna girme anı.
Mesut Özil Fenerbahçe formasını ilk kez Hatayspor maçında giydi…

Fakat maç saati endişeleri gerçek olmuş ve Hayatspor son derece sert ve etkili bir futbolla Fenerbahçe’yi kilitlemişti. Dakikalar yetmişi gösterirken Erol Hoca Mesut’a bakmış ve oyuna girmesini istemişti. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atan Mesut, hemen hazırlanmış ve Fenerbahçe formasıyla ilk maçına çıkmak üzere dördüncü hakemin yanına gelmişti. Krampon kontrolü sonrası oyundan çıkan Mert Hakan’a sarılan Mesut ait olduğu yere Fenerbahçe’sine kavuşmuştu.

Maçın son anlarında bir frikik kazanan Fenerbahçe’de topun başına elbette Mesut geçmiş ve otel odasındaki hesaplamaları gözünün önüne getirmişti. Gözlerini kapatıp derin bir nefes alan Mesut, gözlerini tekrar açtıktan sonra büyük bir hırs, aşk ve gururla topu kalecinin uzanamayacağı köşeye yollamış, maçı Fener’e kazandırmıştı. Tüm Fenerbahçeliler büyük bir sevinçle galibiyet golünü kutlamaya ve hep bir ağızdan Mesut’un ismini haykırmaya başlamışlardı.

Maç sonu mikrofonlara konuşan Mesut, bu maçla birlikte yarım Fenerbahçeli olduğunu söylemişti. Ne zaman tam Fenerbahçeli olacaksın sorusuna, aynı golü haftaya Galatasaray’a attığımda diye yanıt vermişti…


Bu öykü hoşunuza gittiyse, Mesut Özil transferi üzerine yazdığım hikayeyi okumaya başlayabilir ya da Aylık Öykü Seçkisi’nin Hezarfen Ahmet Çelebi temalı sayısı için yazmış olduğum Kuşluk Vakti isimli öyküme göz atabilirsiniz.

1 Yorum

Bir Cevap Yazın