1996 yılında Core Design’ın geliştirdiği, Eidos Interactive’in de dağıtıcısı ve ana karakterinin de Lara Croft isminde gözü pek bir kadının olduğu Tomb Raider isimli bir oyun piyasaya çıkmıştı. Oyun Sega Saturn, PlayStation (ilk PlayStation) ve MS-DOS için yapılmış ve büyük bir başarı elde ederek yedi milyonun üzerinde satmıştı. Çağının çok ilerisinde bir fikir ve oyun mekaniği ile gelen, üç boyutlu macera oyunu furyasının babaannesi sayılabilecek Tomb Raider öyle popüler oldu ki, sayısız oyunun yanı sıra beyaz perdeye de ulaşmayı başardı.
Kısa Bir Tomb Raider Tarihi
Tomb Raider’ın 2001 yılında sinema salonlarını ilk ziyaretinde Lara Croft rolünde Angelina Jolie karşımıza çıktı. Bu filmin performansından memnun kalan yapımcılar, ikinci filme de onay verdiler. 2003 yılında bir kez daha Angelina Jolie Lara Croft’a hayat verdi ve özünde bir bilgisayar oyunu karakteri olan Tomb Raider ikinci kez seyirci ile buluşmuş oldu. Bu sefer beklenen ilgi gelmedi ve film gişede zayıf bir performans gösterdi. Şanssızlık, o dönem Tomb Raider oyunlarının da sıkıntılı bir dönemiydi ve Tomb Raider ismi tabir-i caizse dibi gördü.
Bu çöküşün üzerinden yedi yıl geçti ve 2009 yılına gelindi. Japon oyun geliştiricisi, yapımcısı ve dağıtımcısı Square Enix Eidos Interactive’i ve dolayısıyla Tomb Raider’ın haklarını satın aldı. Bu devir teslimin ardından Tomb Raider yeniden gün yüzü görmeye başladı. Planlar netti, Tomb Raider’a ve Lara Croft karakterine reset atılacaktı. Yeni bir zaman çizgisi yaratılacak ve karakter yeni oyunlar üzerinden geliştirilecekti.
Bu planın ilk meyvesi 2013 yılında piyasaya sürülen Tomb Raider oyunu oldu. Serinin eski oyunlarına kıyasla daha fazla hayatta kalma mekaniklerine dayalı ve Lara Croft karakterinin gençliğine dönen oyun büyük beğeni topladı. Oyunun başarısı ile birlikte Tomb Raider da Zümrüdüanka kuşu gibi küllerinden doğdu ve tekrardan hak ettiği yere geldi. Yenilenmiş Tomb Raider oyununun işte bu başarısı Lara Croft’un beyaz perdeye bir kez daha dönmesinin de yolunu açtı.
2018 yapımı Tomb Raider filmine gelene kadar geçen sürede olan bitenler aşağı yukarı böyleydi. Tabi Square Enix’in 2013 yapımı Tomb Raider oyununun sonrası 2015 yılında Rise of the Tomb Raider ve 2018’de de Shadow of the Tomb Raider adıyla iki devam oyunu çıkarttığını da eklemekte fayda var. Vakit bulup zamanını ayarlayabilirsem onları oynayıp birer inceleme yazısı yazmayı planlıyorum.
Bu yazı özelinde artık 2018 yapımı beyaz perde uyarlamasına odaklanmaya başlayabiliriz.
Yeni Lara Croft’umuz Alicia Vikander
En önemli değişim elbette ki Lara Croft rolünde artık Angelina Jolie’nin değil, Oscar ödüllü aktris Alicia Vikander’in olması. 2013 yılında oyunlardan başlayan karakteri sıfırlama arzusu baş rolde de kendisini göstermiş (Angelina’nın artık Lara için biraz yaşlı olduğu gerçeği ile birlikte) ve Lara Croft’un Tomb Raider olmaya evrilen hikayesine bir kez daha tanık olmamız istenmiş. Bunu sağlamak için oyunlardaki vahşi doğa koşulları ve hayatta kalma mekaniklerinin sinemanın büyüsü ile sunulduğu bir film evreni kurulmuş. Bu ortama uyan Lara Croft için de Alicia Vikander ilk bakışta fena bir tercih gibi durmuyor.
Hatta ben en net şekliyle şöyle düşünüyorum: Bu bir Tomb Raider filmi olmasa, fena olmayan bir aksiyon filmi olurmuş ve Alicia Vikander cuk oturmuş diyebilirmişim. Fakat konu Lara Croft ve Tomb Raider olunca biraz daha estetik bir karakter arıyor benim elf gözlerim. Alicia Vikander hiç bir darbede yıkılmayan maskülen kadın imajına gayet iyi oturmuş ama benim Lara’yı oynayacak oyuncuda aradığım estetik ve esneklik niteliklerinde biraz eksik kalmış. Bu düşünceler beni tüm film boyunca esir aldı ve filmi bir Tomb Raider filminden çok hazine avcılığı temalı bir aksiyon filmi gibi izlememe neden oldu.
Alicia Vikander’in performansı için söylenecek pek bir şey yok. Yukarıda çizdiğim portre içerisinde gayet başarılı ve dolu dolu bir oyunculuk sergilemiş. Zaten iyi bir aktris olduğunu düşünüyorum. Üstte de belirttiğim gibi benim beklentim biraz daha farklıydı sadece.
Onun dışındaki oyunculuklar ise ellerinden geleni yapmışlar. Her ne kadar hepsi sahne doldurmalık yan karakterler olsalar da…
Konu Monu Yok, Bam Küt Çat
Filmin konusuna gelirsek, kendisi daha genç bir kız iken babasının ortadan kaybolması sonrası boşlukta kalan ve ailesine ait multi milyarlık şirkete elini dahi sürmeyen Lara, bir noktada geri çevirdiği geçmişi ile yüzleşmek zorunda kalıyor. O sırada öğrendiği bazı gerçekler ile babasının gizli gizli üzerine çalıştığı işlerin farkına varıyor ve onun ölmemiş olabileceği fikri üzerine gitmeye karar veriyor.
Film bu ana kadar gayet keyifli. Babasının ipuçlarını takip edip onu mistik Yamatai adasına götürecek bir gemi arayışına giren Lara’nın peşinden gitmek gayet güzel. Fakat işte filmin sınıfta kaldığı nokta da tam burada başlıyor. Olay klasik bir define avcılığı – kötü adamlar – mistik güçler üçgeni eksenine giriyor ve izleyici için farklılığını kaybediyor.
Gönül isterdi ki daha iyi yazılmış bir senaryonun yükselttiği film yenilenen oyun serisinin bile önüne geçsin ama ne yazık ki bunun olmadığını görüyoruz. Film oyun serisini takip edip, oradaki düzeni beyaz perdeye taşımayı seçiyor. Norveçli yönetmen Roar Uthaug’un bu hususta elinin biraz bağlı kalmış olabileceğini de düşünüyorum. Square Enix sinema uyarlamasında tüm ipleri elinde tutmuş gibi görünüyor. Video oyunlarının sinema uyarlamalarında kreatif bir dokunuş yapma şansınız yoksa, eldeki malzemenin bundan daha fazlasını vermesi zor olabiliyor.
Tomb Raider 2.0
Yenilenen oyun serisinin ilk oyununu zevkle oynamıştım. Fakat Tomb Raider’ın yeniden beyaz perdeyle buluştuğu bu filmin vasat kaldığını düşünüyorum.
Üzülerek ekliyorum ki; ilgi çekici bir ilk perde sonrası klişe bir filme dönüşen Tomb Raider bana aradığım tadı veremedi. Buna bir de Alicia Vikander’in hayallerimdeki Lara Croft’tan uzak olması eklenince benim için vasat bir film olarak anacağım bir seyirlik olarak kaldı Tomb Raider.
Son dönemde çok sık karşılaştığımız gibi, senaristlerin bizleri bir sonraki maceraya bağlayacak bir yol bulacakları kesin. Peki ben Tomb Raider’ın devamını sinemada izler miyim? Kökten bir değişim yaşanmadığı müddetçe bu biraz zor görünüyor.