Beauty and the Beast (Güzel ve Çirkin), günümüz popüler kültürünün bilinen masallarından birisidir. Walt Disney’in 1991 yılında uzun metraj animasyon olarak filmini çektiği Beauty and the Beast, 25 milyon dolarlık bütçesine karşılık 400 milyon doların üzerinde bir gelir elde ederek, Disneyland’deki malikanesinde oturan Varyemez Amca’nın altın dolu havuzunu dolarla doldurmuştu.
Disney, 1991 yılından bugüne, Beauty and the Beast’in etinden sütünden her noktada yararlanmayı ihmal etmedi. Peki adı hep Disney uyarlaması filmi ile anılır olan bu hikayenin Disney tarafından yaratılmadığını biliyor muydunuz?
Orijinal Beauty and the Beast’i kim yazmıştır?
Beauty and the Beast’in en bilinen versiyonunun 1711-1780 yılları arasında yaşamış Fransız yazar Jeanne-Marie Leprince de Beaumont tarafından yazıldığı kabul ediliyor. -Ufak bir araştırma ile eserin ingilizce çevirisini buldum. Merak edenler şu bağlantıdan okuyabilir.-
Anlayacağınız, kadıncağız 18. yüzyılda bir öykü yazıyor ve o öykü 20. yüzyılın sonunda animasyon film olarak çekiliyor ve 21. yüzyılın başında en bilinen masallardan birisi oluveriyor.
Aslında Beauty and the Beast’in sinema sanatı ile tanışmasının tarihi daha eskiye dayanıyor. Yetenekli Fransız sanat adamı (Kendisi hem yazar, hem yönetmen, hem şair, hem senarist, hem ressam…) Jean Cocteau‘nün yönetmenliğinde, 1946 yılında La Belle et la Bête ismiyle ilk uyarlama sinemaseverlerin karşısına çıkıyor. Disney’in 1991 yapımı animasyon uyarlamasından önce 1987 ve 1990 yılları arasında 3 sezon sürmüş bir televizyon dizisi uyarlaması da izleyicilerin beğenisine sunuluyor.
Elbette Beauty and the Beast’in dünya çapındaki bilinirliği Disney’in animasyonunun muazzam başarısı ile oluşuyor. Bu filmin ardından Beauty and the Beast, burada detayına girmeyeceğim bir kaç orta karar televizyon ve sinema uyarlamasına daha konu oluyor.
Bu kısa tarihçenin sonunda varmamız gereken yer tam olarak şurası; eğlence dünyasının en büyük devi olan Disney, Güzel ve Çirkin, Rapunzel, Uyuyan Güzel gibi artık anonim konuma gelmiş (Grimm Kardeşler‘in eserleri dahil) masalları kendi üslubuyla yorumlayıp, seyircinin hoşlanacağı hale getiriyor, kendi fikri mülkü gibi pazarlıyor ve milyonları sinema salonlarına çekmeyi başarıyor. Disney bu açıdan yeni bir fikri mülk oluşturmak kadar, var olan bir fikri mülkün en doğru şekilde uyarlanmasının da önemli olduğunu göstermiş oluyor.
Beauty and the Beast – Animasyondan Live Action’a (Canlı Çekim)
1991 yılında çektiği animasyonun sütü 15 yıl sonrası bitmiş olacak ki, Disney, Beauty and the Beast’i uzun metraj bir sinema filmi olarak fırına vermeye başladığında takvimler 2015 yılını gösteriyordu. Yönetmenliğini, Chicago, Gods and Monsters, Dreamgirls ve Twilight Saga: Breaking Dawn – Part 1 ve Part 2 (Bu son ikisini niye yazdım ben de bilmiyorum) gibi filmlerden tanıdığımız Bill Condon‘ın üstlendiği yapımda, ikonik Belle karakterini Harry Potter’daki Hermione rolüyle aklımıza kazınmış Emma Watson canlandırırken, Dan Stevens da makus bir lanete yakalanmış prensi yani Beast’i perdeye taşımış. Yan rollerde ve seslendirmelerde Luke Evans, Kevin Kline, Ewan McGregor, Ian McKellen gibi isimlerin ön plana çıktığını görüyoruz.
Kağıt üzerinde kadro bayağı iyi, değil mi? Aynen öyle. Oyunculuk konusunda bir sıkıntıdan bahsetmek doğru olmaz. Evet Emma Watson’ın ne kadar doğru bir tercih ettiği sorgulanır ama filmin geneline baktığınızda bir peri masalı izlediğinizi belli ettiren bir oyunculuk karşımıza çıkıyor. Tabi bunda Beauty and the Beast’in bir müzikal olarak sinemaya uyarlanmış olmasının da etkisi var. Müzikallerde görmeye alıştığımız gibi, bazı sahnelerde müzik eşliğinde herkesin dans etmeye başlaması, anlatılan hikayenin bir masal olduğunu anlamanızı destekleyici bir anlatım tekniği. Artık sinema seyircisinin içine işlemiş, bilindik bir durum bu.
Beauty and the Beast, aynı adlı 1991 yapımı animasyon filminin neredeyse birebir aynısı bir kurguya sahip. Hatta benzerlik o kadar büyük ki, sahne sahne karşılaştırma videoları internette cirit atıyor. Ben fragmanların karşılaştırmasını sizlere gösterip gerisini size ve hayal gücünüze bırakıyorum. Durum anlaşılacaktır.
Ben kurgunun birebir kopyalanmış olmasından bir rahatsızlık duymadım çünkü animasyon filmini neredeyse hiç hatırlamıyorum. Sonuçta bana hitap eden, hedef kitlesine dahil olmadığım bir masaldır Beauty and the Beast. Ama şunu da açık yüreklilikle söyleyebilirim; beni etkilediği bir nokta var ki, o da Oscar ödüllü şarkılarıdır. Özellikle de “Tale As Old As Time” şarkısı. Beni alır masallar alemine götürür, hayal gücüme fikir pompalar o şarkı. Hong Kong’daki Disneyland’i ziyaret ederken ne zaman bu şarkıyı fonda duysam kulak kesilmiş ve mırıldanmıştım. İsmi geçen şarkıyı Disney’in animasyon filminden sahneler eşliğinde aşağıda dinleyebilirsiniz.
Bu yazıda değerlendirdiğim film için Ariana Grande ve John Legend üstte dinlediğiniz şarkıyı yeniden yorumlamış. Ortaya aşağıdaki gibi bir şey çıkmış, bakalım beğenecek misiniz.
Disney’in 2017 yapımı Beauty and the Beast’i 160 milyon dolarlık bütçesini hayli hayli çıkarttı ve 1.250 milyar dolar gibi öküz alınabilecek bir gelir elde etmeyi başardı. Bu rakam, Beauty and the Beast’i 2017 yılının şu ana kadar en çok gelir getiren filmi konumuna oturttu. (Yıl sonuna kadar durum değişebilir. Bu yıl içinde daha Justice League, Spider-Man, Star Wars Episode VIII vizyona girecek) Bu başarı Beauty and the Beast’in sinema tarihinin en çok gelir getiren 10. filmi olmasını sağladı. Bravo valla. Disney parayı nasıl kazanacağını çok iyi biliyor.
Güzel ve Çirkin, Güzel mi Çirkin mi?
Bu kadar büyük bir gişe başarısından bahsettikten sonra “Film çok kötüydü, kaka, böö” desem ne olur, “Film harikaydı” desem ne olur? Öyle değil mi ama?
Beauty and the Beast vizyona girdikten sonra dünya çapındaki izleyicilerinden genelde olumlu eleştiriler aldı. Ben de açıkçası bir masal uyarlaması olarak vasatın üzerinde bulduğumu belirtebilirim. Bununla birlikte yeniden izlenebilirliğini bir hayli düşük bulduğumu söylemeliyim.
Teknik açıdan Beauty and the Beast’in eleştirilecek fazla bir noktası olduğunu düşünmüyorum. İyi oyuncular, güzel görseller, dans, müzik, masalsı ortam, tutmuş bir kurguya bağlı kalmış yönetmen ve yapımcılar… Sırıtan bir durum yok.
Bu filmin başarısını ve yarattığı ilgiyi gören Disney’in, diğer prensesleri için de uzun metraj filmler çekmek için harıl harıl çalıştığını biliyoruz. Disney gibi “Risk varsa ben yokum” kıvamındaki bir şirketin, üzerine yıllarca kafa patlatmadan, sayısız beyin fırtınası yapmadan bir prensesini daha animasyon aleminden ölümlüler alemine taşıyacağını beklemek ise saflık olur. Yine de, %1000 gişe garantisi olan bir filmi çekmemek de mantıksız olacaktır. İlk gelen bilgiler Mulan ve Küçük Deniz Kızı’nın live action filmlerine dair çalışmaların kör topal devam ettiği şeklinde. Bakalım ilerleyen zamanda Disney adımlarını nasıl atacak.
Beauty and the Beast masallara ve özellikle Güzel ve Çirkin masalına özel bir ilgi duymayan kitleyi sıkmadan kendini izlettirirken, masalın ve 1991 yapımı animasyonun hayranlarına çok tanıdık ve kanlı-canlı bir seyirlik sunuyor. Fakat, eğer müzikaller ve yapmacık danslar size göre değilse, Beauty and the Beast’i izlerken sık sık saatinizi kontrol edip, kendinizi telefonunuza gelen bildirimleri inceler bulabilirsiniz. Benden söylemesi. Sonra “Yok efendim Ufuk şöyle demişti, böyle yazmıştı” deyip elinizde meşaleler ile kapıma dayanmayın.
Ufuk’un Notu: 7/10