2017 yılına girmemize sayılı günler kalmışken size 1997 yapımı bir oyundan bahsetmek istiyorum. Yirmi yaşına dayanan bu oyunun adı Fallout – A Post Nuclear Role Playing Game.
Nükleer savaş sonrası yıkılmış dünyada, yaşamakta olduğumuz yer altı sığınağının (Vault) temiz su arıtma sistemindeki bir arıza nedeniyle hayatımızda ilk defa Vault’umuzu terk etmek zorunda kalıyoruz. Görevimiz, en kısa sürede bozulan bilgisayar çipinin yenisini bulmak. Ne ile karşılaşacağıma dair en ufak bir fikrimizin olmadığı yeryüzüne ayak basmamız ile kendimizi insanlığın hayatta kalma savaşının içinde buluyoruz. Bir taraftan bilgisayar çipini arıyoruz, bir taraftan da uğradığımız yerleşim yerlerindeki insanlık dramlarına, toplumdaki yıkıntıyı, nükleer savaşın canlılar üzerinde yarattığı tahribatı iliklerimize kadar hissediyoruz. Fallout 1997 yılında çıkmış olmasına rağmen bugün bile kendini oynatabilen nadir oyunlardan birisidir. Sorarım size: Şu anlattığım senaryo ilginizi hiç çekmedi mi?
Yıl olmuş 2017, elbette 1997 yapımı bir oyunun günümüz oyun grafikleri ile aşık atmasını bekleyemeyiz. İyi de, kim takar bunu? Ortada muazzam bir senaryo ve sizi nefessiz bırakacak bir atmosfer var. Bundan yirmi yıl önceki düşünce yapısı ile tasarlanmış olmasına rağmen, bugün bile bu derinlikte az oyunun olduğu bir açık dünya rol yapma oyunundan bahsediyoruz. Hem de sıra tabanlı!
Evet yanlış duymadınız, Fallout, açık dünya yapılı, sıra tabanlı, post apokaliptik temalı izometrik görüş açılı bir rol yapma oyunu. Hey maşallah! Ve birşey söyleyeyim mi size; bugünün standartlarında bile muhteşem bir oyun. Ne oynarken ne de bitirdikten sonra etkisinden çıkabildim. Bir kere oyun size her olaya farklı bir gözden bakma ve hareket etme özgürlüğü sunuyor. Görevleri kendi özgür kararlarınız doğrultusunda bitirebiliyorsunuz. Hırsızı ister vurun ve tüm üstündekileri alın, ister onunla iş birliği yapın siz de hırsız olun, isterseniz de gidip polise teslim edin. Bunların hepsini yapabileceğiniz ve yine de oyunu bitirebileceğiniz bir özgürlükten bahsediyorum.
Fallout 1997 yılında çıkmış olmasına rağmen bugün bile kendini oynatabilen nadir oyunlardan birisidir.
1997 yapımı ilk oyunun ardından:
- 1998 yılında Fallout 2,
- 2008 yılında Fallout 3,
- 2010 yılında Fallout: New Vegas ve
- 2015 yılında da Fallout 4 piyasaya sürüldü.
Ana seriye paralel olarak piyasaya sürülen spin-off oyunları ise şunlardır;
- 2001 yapımı Fallout Tactics: Brotherhood of Steel,
- 2004 yapımı Fallout: Brotherhood of Steel ve
- Akıllı telefonlar için tasarlanan (ve tabletler için elbette) 2015 yapımı Fallout Shelter.
Gördüğünüz gibi oyunun yaratıcısı olan Interplay Entertainments büyük bir başarıya imza atıp unutulmaz bir oyun serisi ortaya çıkarmış. Bugün bile seri peşinden büyük bir oyuncu kitlesini sürüklemeye devam ediyor. Bu başarının en büyük nedeni en ince ayrıntısına kadar nakış gibi işlenmiş Fallout dünyasının ilk oyunda oyuncuya en derinden hissettirilmiş olmasıdır. Ayrıca, muhteşem sesler, cuk oturan müzikler, gerçekçi replikler ve doğal karakterler ile oyuncuların Fallout dünyasının içine girmelerinin sağlandığını söyleyebilirim.
Geç de olsa Fallout’u bitirmeyi başardım. Çok emek verdim, öyle böyle değil. Sayısız kere öldüm ve onlarca problemi farklı yöntemler deneyerek geçmeye çalıştım.
Bitirir bitirmez Fallout 2’ye başlama istediğinin kılcal damarlarıma kadar yayıldığını hissettim. Dayanamadım oyunu kurdum, ana menüyü geçtim ve kendimi Fallout evreninin sevgi dolu (!) kollarına attım. İlk adımdan sonra “ben napıyorum?” dedim ve hemen oyunu kapattım. Henüz zamanın gelmediğini biliyordum ama çorak toprakların beni çağıracağı günün yaklaştığını hissedebiliyordum.
Ufuk’un Notu: 9/10
Post apokaliptik dünyayı ilk tanıdığım oyun olur kendileri. :)
Birçokları için öyle olsa gerek. Aradan geçen onca yıla rağmen aynı havayı verecek oyun bulmakta zorlanıyoruz.
[…] ardından tür değiştirip rol yapma oyunu oynamak isterseniz Fallout incelememe bakabilir, aksiyon dolu bir macera için de Uncharted 4 ile ilgili düşüncelerimi […]