Bryan Singer‘ın ellerinde Marvel çizgi romanlarından uyarlanarak 2000 yılında doğan X-Men, 16 yılın ardından yeniden Bryan Singer’ın yönetmenliğindeki X-Men: Apocalpyse ile tekrar beyaz perdeye teşrif ediyor.
Seride bugüne kadar hangi filmler vizyona girdi kısaca hatırlayalım, hafızamız tazelensin.
Filmin Adı: X-Men
Filmin Gösterim Yılı: 2000
Yönetmen: Bryan Singer
Filmin Adı: X-Men 2
Filmin Gösterim Yılı: 2003
Yönetmen: Bryan Singer
Filmin Adı: X-Men: The Last Stand
Filmin Gösterim Yılı: 2006
Yönetmen: Brett Ratner
Filmin Adı: X-Men: First Class
Filmin Gösterim Yılı: 2011
Yönetmen: Matthew Vaughn
Filmin Adı: X-Men: Days of Future Past
Filmin Gösterim Yılı: 2014
Yönetmen: Bryan Singer
Bu yazıda değerlendireceğim X-Men: Apocalypse yazının başında da belirttiğim gibi Bryan Singer’ın X-Men serisinin yönetmenlik koltuğuna tekrardan -dördüncü kez- oturduğu film olarak sinema tarihine yazılıyor. Serinin takipçileri Bryan Singer’in filmlerinin X-Men dünyasının en iyi anlatıldığı ve kurgulandığı filmler olduğunu düşünürler. Brett Ratner’in X-Men: The Last Stand’inin serideki en başarısız film olduğu herkesin ortak fikridir. Matthew Vaughn yönetmenliğinde ilk üç filmde yakından tanıdığımız ve duygusal bağ kurduğumuz karakterlerin gençliklerine yapılan dönüş sinema seyircisinin X-Men ile yeni bir bağ kurmasının yolunu açtı. First Class’ın ardından Bryan Singer’ın yönettiği The Days of Future Past ise oldukça beğeni topladı ve hem eski hem yeni kadronun güzel bir harmanını yaptı.
X-Men: Apocalypse, selefi Days of Future Past’ın on yıl sonrasında geçiyor ve bizi yeni nesil X-Men ekibi ile tanıştırma misyonunu üstleniyor. Filmin temelinde böyle bir misyon almış oluşu yattığı için karakter tanıtımlarına harcanan zaman filmin büyük kısmını kaplamış. Geriye kalan zamanda sizin filmin akışına kapılmanız istenmiş ama baş kötünün motivasyonu, hikaye anlatımı gibi konularda boşluklar kalmasına neden olmuş. Filmin iki saat yirmi dört dakika uzunluğunda olduğu düşünülürse Bryan Singer bu filmi bir geçiş filmi olarak kullanmak istemiş olduğu sonucuna varıyoruz. Muhtemelen bir sonraki X-Men filmi daha hikaye odaklı olacaktır.
X-Men evreninin dipsiz kuyu olduğunu da hesaba katarsak, X-Men sinema evreninin hak sahibi olan Fox’un vizyona girecek olan devam filmlerinde seriyi istediği noktaya çekme şansı olduğunu düşünebiliriz.
X-Men: Apocalypse, ilk mutant olarak bilinen En Sabah Nur’un (Apocalypse) tekrar dirilişini ve dünyayı yakıp yıkmasını, yeni yeni ekip olma yolunda ilerleyen bizimkilerin de onun peşinde dünyayı kurtarmasını konu alıyor. İnanılmaz bir güce sahip olan En Sabah Nur bizim çömezleri bir güzel pataklarken biz de başarılı CGI eşliğinde filmin keyfini çıkartıyoruz. Bazı CGI sahnelerinin amatörlüğü de gözlerden kaçmıyor elbette.
Tanıştırayım, Yeni X-Men!
X-Men: Apocalypse ile ilk defa tanıştığımız karakterlerin detaylarına çok girilmemiş olması ileriye dönük bir merak uyandırmak için yapılmış olsa gerek. Sevdiğimiz X-Men kahramanlarının yeni nesil oyuncularına da gözünüz ne kadar çabuk alışır bilemiyorum. Bunun çok göreceli yorumlara açık olduğunu düşünüyorum. Yeni jenerasyonda Tye Sheridan’ın canlandırdığı Scott Summers (Cyclops), Jean Grey (Game of Thrones’tan Sansa’mız Sophia Turner gayet iyi portrelemiş), Kodi Smit-McPhee’ın oynadığı Nightcrawler, Alexandra Shipp’in perdeye yansıttığı Storm (Benim en sevdiğim X-Men’lerden birisidir. Bu filmde bir türlü ısınamadım nedense), Lana Condor tarafından canlandırılan Jubilee (sahnesi çok azdı ve pek bir özelliğini göremedik) öne çıkan isimler olmuş.
X-Men: Days of Future Past filminde harika bir sahnesi olan Quicksilver (Evan Peters yine çok yakışmış karaktere) burada da filmin en akılda kalan sahnelerinden birisinde baş rol oynamış. Kadronun demirbaşları ise James McAvoy’un canlandırdığı Prof. Charles Xavier, Magneto (Michael Fassenberg bildiğimiz gibi), Beast (Nicholas Hoult yeniden) ve Mystique (Jennifer Lawrence elbette).
Daha önce de belirttiğim gibi X-Men sinematik evreni çizgi romanlardan farklı bir evren. Oyuncuların popüleritesine göre film evreni şekil değiştirebiliyor. Jennifer Lawrance’ın oynadığı Mystique karakteri Days of Future Past içinde de önemli bir role sahipti ama Apocalypse’de bayağı bayağı baş rol oynuyor. Bu durum X-Men sevdalılarına ters gelebilir çünkü Mystique öyle “baba” bir karakter değildir normalde. Bu durumu anlayışla karşılamaya çalıştım film boyunca. Yine de bu düşünce aklıma takıldı bir kere. Bence X-Men filmlerinin geleceği için Jennifer Lawrance’ın rolününü azaltılması gerekiyor. Filmin gişesini arttırıyor olabilir ama eldeki çeşitliliğe darbe vuruyor.
X-Men: Apocalypse, görsel olarak hoş bir “yeni ekip ile tanışın” filmi. Apocalypse’nin derdinin ne olduğu film boyunca anlatılmıyor olsa da baştaki Mısır sahnesi, Quicksilver’ın unutulmaz solo sahnesi, yeni oyuncuların ekibe uyum çabası gibi konularda başarılı bir portre çiziyor. Serinin en iyi filmi demek mümkün değil ama vasat bir filmin bir tık üstü olduğu da kesin. Wolverine reisin de filmde kendini -kısa bir sahne de olsa- göstermesi de ağızlara çalınan bal gibi olmuş. hugh Jackman’ın Wolverine performansını beyaz perdede bir filmde daha izleme şansını ileride bulacağız. Şimdilik beklemedeyiz.
Ufuk’un Notu: 7/10