2008 yılında Iron Man’i incelediğimde filmi ne kadar çok beğendiğimi ve hayran kaldığımı burada belirtmiştim. Bundan dolayı serinin ikinci filmini de büyük bir heyecanla bekledim ve geçen cuma film vizyona girer girmez izleme şansı elde ettim.
Filmi, Profilo Alışveriş Merkezi’nde birinci salonda izledim. Profilo’ya uzun zamandır gitmemiştim. Basık tavanlı, anlamsız bir mimariye sahip olması, gecekondu alışveriş merkezi havası yarattı bende. Koştura koştura yetiştiğim seans 30 dakikalık bir reklam sağanağı ile başladı. Tam 30 dakika reklam veren AFM Profilo’yu canı gönülden kutluyorum. Aferin size aynen devam. Ayrıca film ses sistemi aralıklarla sorun çıkardı. Yeri geldi ses boğuldu, yeri geldi ses gitti. Bir daha Profilo’da sinema izleyeceğimi sanmıyorum. Zaten film çıkışı sinemanın danışma masası şikayetçilerle dolmuş taşmıştı. Salonun nispeten boş olduğunu da eklemek istiyorum.
Filme gelirsek, ilk filmin verdiği büyük heyecanı, büyük keyfi bu sefer bana veremedi Iron Man. Sorunlar yaşayan bir karaktere bürünmüş Spark’ın akıllanması ve dostu düşmanı anlaması ile derinleşmeye çalışan konu pek ilgi çekici değildi. Oyunculuk ilk filmdeki farklılıktan uzak geldi bana. İlk filmde oyunculuk da çok iyiydi.
Iron Man 2, günümüzde bir çok Hollywood filminde olduğu gibi görsel efektler konusunda başarılıydı. Yine de zırhın CGI olmadığı noktalarda kostümler bana pek iyi görünmedi.
Iron Man 2’de hoşuma giden bir nokta, iyi seçilmiş müziklerdi. “Should I stay or should I go?” eşliğinde Iron Man izlemek son derece hoştu. Hikayeye katılan yan karakterler çok da ilgi çekici ve özel değillerdi. Olsa da olur olmasa da dedirtti.
Iron Man’in ilk filmini çok beğenmiştim, bu film ise vasatın üzerinde aksiyon, kaliteli CGI, iyi müzikler ve keyifli saatler vaad ediyor ama daha fazlasını değil.
7/10
[…] koymaya çalışıyorum. Marvel Cinematic Universe filmlerini düşününce Thor‘lardan iyi, Iron-Man‘den bir tık geri, Captain America’larla bayağı bayağı aşık atabilecek (Winter […]