Logan, Hugh Jackman'ın kendisiyle özdeşleşen Wolverine karakterine hayat verdiği son film olma özelliği taşıyor.
Logan, Hugh Jackman’ın kendisiyle özdeşleşen Wolverine karakterine hayat verdiği son film olma özelliği taşıyor.

Logan‘a giderken daha önce hiç bir süper kahraman filminde hissetmediğim bir beklenti içerisindeydim. Sinemadan çıktıktan sonra da, daha önce hiç bir süper kahraman filminde hissetmediğim duygular yumağının içerisinde boğulma tehlikesi geçirdiğimi sandım.

Logan, işin aslında, Hugh Jackman‘ın efsaneleşen Wolverine‘ine bir veda seremonisi gibiydi. Duygu yoğunluğu filmin her sahnesinde en üst seviyedeydi. Birçok sekansta kan gövdeyi götürmesine rağmen ekrandaki karakterlerden akan kandan çok, asıl biz seyircilerin içi kan ağlıyordu.

Identity, 3:10 to Yuma, Knight and Day ve The Wolverine filmlerinde yönetmenlik koltuğunda gördüğümüz James Mangold, Logan‘ın yönetmeni olarak işte tam da bu durumu bizim gözümüze sokmaya çalışmış. Bir resmi duvara çiviler gibi, beynimize şunu yerleştirmek istemiş: Wolverine, bir daha asla eski Wolverine olamayacak.

Filme Wolverine yerine Logan isminin verilmesinin nedeni çok açık.

Logan, distopik olarak adlandırabileceğimiz bir gelecekte, bildiğimiz X-Men evreninin param parça olduğu bir ortamda geçiyor. Patrick Steward‘ın kemiklerimize kadar işleyen oyunculuğu ile bir kez daha hayat verdiği Profesör Xavier‘i hiç bu kadar çaresiz, Hugh Jackman’ın 17 sene hiç sektirmeden canlandırdığı Wolverine’i hiç bu kadar bitik, X-Men evrenini hiç bu kadar karanlık görmemiştik. Doğrusu bu noktada, Logan, şapka çıkartılacak bir risk almış. Hayranlarının istediği filmi yapmak uğruna, geniş seyirci kitlesine ulaşabilmekten taviz vermiş. İşte sırf bu yüzden “Bravo Fox, bravo Marvel!” diyorum.

Logan daha önce hiç karşılaşmadığımız bir X-Men deneyimi sunuyor.

Tabi yapılan bu seçimin, geçen sene vizyona giren, sinemaseverlerin ve eleştirmenlerin öve öve bitiremediği (Ben de o gruba dahilim) Deadpool‘un başarısından sonra, daha düşük riskli bir seçim olduğunu kabul etmek gerekiyor. Aslında Logan’ı doğrudan Deadpool’a benzetmek da doğru değil. Çünkü Deadpool gibi absürtlükte çığır açarak değil, farklı bir anlatım tekniği ile ciddileşmiş ve tamamen evrim geçirmiş bir süper kahraman filmi var karşımızda. Deadpool’un ve sonrasında Logan’ın gişe başarısı belki de bundan sonra yapılacak birçok süper kahraman filmini olumlu yönde etkileyecektir. Biz seyirciler için güzel bir haber.

Fox ve Marvel cephesinin almış olduğu bu riskin bir sonucu olarak karşımızda son derece ağır, sert, karanlık ve yorucu bir film görüyoruz. Logan, izlenmeyi kesinlikle hak eden bir seyirlik olmasının yanında aşırı dramatize edilmiş dokusu nedeniyle, irite olup bir daha izlemeyi göze alamayabileceğiniz ağırlıkta bir yapım.

Logan ve Laura arasındaki ilişki size de tanıdık gelebilir.

James Mangold, Wolverine’in en sevilen X-Men karakterlerinden biri olduğunu çok iyi bilmesine rağmen, 6 Oscar’lı Mad Max: Fury Road, Alfonso Cuarón‘un distopik şaheseri Children of Men, Luc Besson‘un kült filmi Léon ve Playstation 3 ve Playstation 4 konsollarına özel çıkmış, üzerine fırlatılmamış ödül kalmamış bir Naughty Dog oyunu olan The Last of Us gibi başarılı yapımların, belirli parçalarını birleştirerek oluşturduğu hikayesi ile bambaşka sulara yelken açmış. Wolverine’in maskesini çıkartıp onu Logan’a evirmiş. Bu açıdan bakınca şahane bir film adı seçimi değil mi?

Yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi, karşımızda bambaşka bir süper kahraman filmi var. Peki bu bambaşkalık ne kadar iyi sonuç vermiş?

Filmin sürprizlerini bozmadan (spoiler vermeden) filmin artılarına ve eksilerine madde madde değineceğim.

Filmin Beğendiğim Yönleri

+Patrick Steward tek kelimeyle muhteşem bir Profesör Xavier portresi çıkartmış. Filmden aklımda kalan en net resim, onun oyunculuğuydu.

+Hugh Jackman her ne kadar Wolverine ile özdeşleşmiş olsa da, Logan‘da ilk defa karakterin içine gerçekten girmiş. Logan‘ın kendisinin son Wolverine filmi oluşu nedeniyle duygu yoğunluğunun ne kadar yüksek olduğunu her sahnede görebiliyoruz. Aşağıdaki seslendirme çekimi de bunun bir diğer net kanıtı. Adam Wolverine’i oynamıyor, resmen yaşıyor.

+Filmi izlerken üstte de belirttiğim gibi birçok başarılı film ve oyuna ait tatlar alıyorsunuz. Bu benim çok hoşuma gitti.

+X-23 rolü ile karşımıza çıkan çocuk oyuncu Dafne Keen mükemmel bir performans göstermiş. Takipteyiz bu genci.

+Üstte de belirttiğim gibi 18 yaş ve üzeri hedef alınarak çekilmiş olması, Wolverine hayranları düşünülerek, bilinçli yapılmış bir tercih. Filmin tonu dolayısıyla da uyumlu bir seçim.

Filmin Zayıf Bulduğum Tarafları

-Karakterlerin tanıtımı ve gelişimi yine çok zayıf. Özellikle, bir Marvel klasiği olarak kötü adamlar inanılmaz yüzeysel. Kim, hangi motivasyonla bu işlere kalkışıyor hiç anlamıyoruz.

-Senaryo geçmişte yaşananlara ve geçtiği tarihe ait büyük boşluklarla dolu. Bu boşlukları doldurmamız için bize ipucu olacak çok az şey veriliyor. Film teorisyenlerine çok ekmek çıkar…

-Filmde aşırı klişe yol hikâyesi ögeleri var. Bu sahneler sadece süre doldursun ve olay akışında ufak bir rol alsın diye varlar. Hikayenin bütünü için bir fayda sağlamıyorlar. Ben bu sahnelerden rahatsız oldum ve gereksiz buldum. Filmin uzunluğu da göz önüne alınıp çıkartılabilirlermiş.

-Filmin aşırı dram kokan atmosferi, ağır temposu ve uzun süresi beni çok yordu.

Logan, Old Man Logan çizgi romanından esinlenilerek yazılmış ama benzerlikler çok az.

-Logan, her ne kadar Old Man Logan çizgi romanından ilham alınmış olsa da, çizgi roman ile moleküler düzeyde bir bağa sahip. Benim beklentim bu şekilde değildi. Çok sağlam bir hikayeydi Old Man Logan. Keşke başka şeyler de alsalarmış.

-Bu filmin ardından artık kesinleşmiş bir tespitim var: Wolverine, tek başına film taşıyabilecek bir süper kahraman değil. Üzülerek söylüyorum ki değil. X-Men içerisindeki varlığı olağanüstü ama tek başına bir süper kahraman filmini kaldırabilecek genişlikte bir karakter değil. Çok seviyorum kendisini ama durum böyle.

-Logan’ın bu dokunaklı yapısına yakışır bir film müziği yok. Gönül isterdi ki filmle özdeşleşebilecek bir şarkısı olsaydı. Düşünülmemiş. Pas geçilmiş, bütçe yetmemiş, artık nedeni neyse…

Görebileceğiniz gibi, Logan için karışık duygular içerisindeyim. Bir taraftan filmi yenilikçi bulmuş olsam da, diğer taraftan aradığım tadı tam olarak alamadım. Her şeye rağmen Deadpool ve Logan örneklerinin süper kahraman filmleri için yeni bir başlangıca işaret etmelerinden dolayı memnunum. Fox ve Marvel’ın Logan’da denedikleri ve başarılı olan malzemeleri, diğer süper kahraman filmlerine de eklemeleri ile ortaya çok daha lezzetli filmler çıkacağını düşünüyorum.

Özetlersem; Logan gidip görülmesi gereken, başarılı ama mükemmel olmayan bir film. Böylece, Hugh Jackman’ın Wolverine’e veda töreni, tarihteki en özgün süper kahraman filmlerinden biriyle yapılmış oldu. Çok da iyi güzel oldu, taam mı?

Teşekkürler Hugh Jackman, 17 senelik resital için. Deadpool 2’de yeniden görüşüyor muyuz? Kıps.

Ufuk’un Notu: 7.5/10

2 YORUMLAR

Bir Cevap Yazın