Aşağıda okuyacağınız öyküyü ilk olarak 16 Ocak 2020 tarihinde oynanan Fenerbahçe – Barcelona maçından saatler önce Ekşisözlük’te ilgili maçın başlığının altında yayınlamıştım. Maalesef öyküm şans getirmedi ve Fenerbahçe maçı kaybetti ama ben yine de öykünün Düşlerden Gerçeğe sayfalarındaki yerini almasını istedim. Şimdiden keyifli okumalar olsun!

Fenerbahçe - Barcelona maçından bir kare
Fenerbahçe – Barcelona maçından bir kare… Bu kadar top kaybına yine iyi bir maç oldu.

Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı’nın başantrenörü Obradoviç, kurmaylarıyla Barcelona maçı öncesi son teknik-taktik analiz toplantısını gerçekleştirmekteydi. Çift maç haftasının ilk ayağında iyi bir oyunla Asvel’i Ataşehir’de mağlup eden Fenerbahçe’nin başarılı koçu, haftanın kapanışını ligin en dominant ekiplerinden birisi olan Barcelona’yı yenerek yapmayı kafaya koymuştu. Takımı play-off potasında tutmak ve son dönemde yükselen formunun rastlantı olmadığını göstermek için Barcelona maçı kritik bir öneme sahipti. Sezonun ilk yarısında Barselona’nın sahasında oynanan mücadelede hiçbir varlık gösteremeyip, rakibine farklı yenilen Fenerbahçe’de rövanş maçının taktiği Obradoviç’in toplantısında masaya yatırılmaktaydı.

Teknik ekip maçta yaşanabilecek kırılma anlarını tartışmak ve bu dakikalar üzerine strateji belirlemekle meşgulken, oyuncular koçtan habersiz kendi aralarında bir toplantısı ayarlamışlardı. Toplantının ana gündem maddesi Barcelona’ya anlayacağı dilden yanıt vermek üzerineydi. Kısa süre önce takıma katılan ve Asvel maçında iki kritik üçlüğe imza atan keskin nişancı Nunnally’nin ve yine yakın zamanda ekibe dahil olan ve ortaya koyduğu pozitif enerjiyle Fenerbahçe’nin kendine gelme sürecine önemli katkı veren Thomas’ın da yer aldığı oyuncu grubu bir çember oluşturacak şekilde yerleştiler.

İlk sözü alan kaptan Melih’ti. “Merhaba arkadaşlar, bugün önemli bir maçımız var. Son dönemde yakaladığımız formun geçici olmadığını ispat etmek için önümüzde güzel bir fırsat var. Bu maçta iyi bir oyunla Barcelona’yı yenersek play-off için ciddi bir aday olduğumuzu ortaya koyabiliriz. Play-off’larda ise ne olacağını kimse bilemez. Şimdilik odağımızın Barcelona maçı olması lazım. Fakat Barcelona sıradan bir ekip değil. Sezonun ilk yarısındaki maçta bize elleri enselerinde smaç basacak kadar alçalmış bir ekip var karşımızda. Kendi evimizde gereken yanıtı sahada onlara vermemiz gerekiyor.”

Melih konuşurken özellikle Derrick Williams’ın vücut dili maça motive olduğunu açık bir şekilde belli ediyordu. Melih’in sözleri bitince o ayağa kalktı. Asvel maçında çaldığı topu posterlik bir değirmen smacı ile sayıya çeviren Williams’ın Barcelona’ya özel hazırlandığından kimsenin şüphesi yoktu. Repertuvarından ne gibi bir şaheser çıkaracağını hiçbiri bilmiyordu ama Williams’ın bu prestijli fırsatı boş geçmeyeceği kesindi. “İyi bir ivme yakaladık. Bunu devam ettirmek bizim elimizde. İyi bir oyunla maçı kopartalım ve seyircimizi de arkamıza alıp Barcelona’yı sürklase edelim. Oyun o noktaya geldikten sonra benim geçen maçta bizlere yaptıklarını unutturacak bir kaç numaram olacak.”

Williams konuştukça oyuncular takım arkadaşlarına desteklerini göstermekten çekinmediler. Herkesin son derece motive olduğuna tanık olmak, takım kimyasının eskiden görmeye alışık olduğumuz Fenerbahçe’yi anımsatan bir düzeye geldiğini işaret ediyordu. Fenerbahçelilerin yüzünde büyük bir memnuniyet gülümsemesi vardı. Hırs, azim ve istek adeta hepsinin gözlerinden fışkırıyordu.

Asvel maçında 10 sayı ve 10 asist ile double double yaparak kritik bir performans gösteren ve doğumgününün verdiği enerjiyle morali epey yüksek olan Sloukas ellerini büyük bir hırsla çırparak ayağa kalktı. Sağ eliyle Vesely’yi işaret etti. Vesely hemen ayağa kalktı. İkilinin gözleri bir an için kenetlendi. Vesely Airlines için kalkış izni verilmiş, Barcelona savunması hallaç pamuğu gibi atılmaya hazır hale getirilmişti bile. Birkaç saniyelik bu bakışma maç esnasında Sloukas’ın paslarıyla uçuşa geçecek Vesely’nin posterlik smaçlarının fragmanı gibiydi.

Oyuncuların hepsinin motivasyonu üst düzeydeydi. Son dönemde Sloukas’ın yükünü azaltan ve azımsanmayacak bir katkı vermeye başlayan Fransız guard Leo Westermann, Datome ve Kaliniç ile göz göze geldi. Kenetlenen oyuncuların ortaya çıkardıkları enerji tüm odayı sarmıştı. Nando De Colo işte tam o anda, gerçekten hangi takıma gelmiş olduğunu bu sezon ilk defa anlamıştı. İmza atarken hayalini kurduğu Fenerbahçe buydu. Fransız yıldız Barcelona’ya acımayacak, öldürücü serinkanlılığı ve karşı konulmaz penetreleri ile Barcelona’yı aciz hale getirmekten bir an olsun geri durmayacaktı.

Tüm takım oluşturdukları dairenin ortasında buluştu ve galibiyet yemini etti. Sezonun ilk yarısındaki maçın rövanşı öyle bir alınacaktı ki, bundan sonra Fenerbahçe ile karşılaşan takımlar ligin bu yükselişe geçen takımının en büyük şampiyonluk adaylarından biri olduğunu bilerek ve bacakları titreyerek maçlara çıkacaklardı.

Fenerbahçeli oyuncular Barcelona’yı yenip Eurolegue’in asıl şimdi başladığını cümle aleme göstermek için hazırdılar.

Teknik-taktik toplantı tamamlanınca Obradoviç kollarını göğsünde bağlayıp kurmaylarına döndü. Yüzünde muzip bir gülümseme vardı. Maçı kazanacaklarını biliyordu. Kafasında Barcelona maçını çoktan oynamış ve galibiyet sonrası rakip koçun elini sıkmıştı bile. “Söylesenize..” dedi koç ve herkesin içini kıpır kıpır eden şu soruyu sordu:

 “Son sıradan play-off’a girip şampiyon olursak, nasıl bir hikaye yazmış oluruz?”

Oyuncular çemberin ortasında kenetlenmiş, teknik ekip destanlar yazmayı hedeflerken Fenerbahçe’nin yükselen grafiğinin birkaç maçla sınırlı kalmayacağı aşikardı. Fenerbahçe olması gereken yere, en tepeye doğru yavaş ama emin adımlarla yürüyordu. Yoksa bunlar Final-Four’un ayak sesleri miydi?

Tam o anda Obradoviç’in telefonuna bir mesaj gelmişti. Mesajı atan Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç’tu. Mesaj kısa ve netti. “Bu akşam galibiyetten sonra kısa bir görüşme yapabilir miyiz?” Obradoviç konunun ne olduğunu çok iyi biliyordu… Sırtını koltuğuna yasladı ve pencereden içeri süzülen güneş ışıklarının olağanüstü güzelliğine kaptırdı kendini…


Bu öyküyü beğendiyseniz, Fenerbahçe’nin Euroleague şampiyonu olduğu sene kupaya giden yolu kurguladığım öykü serime göz atabilirsiniz. Ayrıca diğer tüm öykülerimi de Öykülerim kategorisi altında bulabilirsiniz.

Bir Cevap Yazın