Doğruyu söylemek gerekirse Batman v Superman: Dawn of Justice felaketinden sonra Justice League ile ilgili gram beklentim yoktu. Sağ olsunlar beni haklı çıkartmayı başarmışlar. Tebrik ediyorum Warner Bros. ve DC ekiplerini ve emeği geçen herkesi…
Normal şartlarda, verilen emeği, harcanan paraları göz önüne alıp “Denemişler ama başaramamışlar,” demem gerekirdi. Fakat DC Extended Universe (Genişletilmiş DC Evreni) Zack Snyder’in önderliğinde öyle yanlış bir tünele girmişti ki, çıkışı bulması mümkün değildi. Nitekim Justice League bir çok yönüyle sınıfta kalan, seyirciyi tatmin etmekten uzak, kendi yapay karanlık atmosferinde kaybolmuş bir filmden ibaret. Çok üzgünüm gerçekten.
Çok doluyum, üzerime gelmeyin
Neresinden başlasam, hangi zayıf yönünü ön plana çıkarsam karar veremiyorum. Oyunculuktan ve karakterlerden başlayalım. Gal Gadot ve can verdiği Wonder Woman karakteri dışında kalan tüm oyuncu kadrosu ve karakterler son derece tek boyutlu bir şekilde perdeye yansımış. Bir kere Ben Affleck o kadar istemeye istemeye oynamış ki, adam resmen acı çekmiş kamera önünde. Eh, “I’m rich” esprisinden ötesini yapamayan bir karakteri ben oynasam ben de bu kadarlık oynardım. Suç pek onun değil yani. Zaten Affleck, yanına mikrofonla yaklaşan tüm gazetecilere DC’den kendini kurtarmaya çalıştığını belli eden açıklamalar yaptı ve sonunda da bağını koparmayı başardı. Başka ne yapabilirdi ki? Üzücü olan Affleck’in Batman’inin ve Bruce Wayne’inin bir potansiyelinin olduğuydu. Bu şekilde kullanılmasa, daha iyi yazılmış, üzerine kafa yorulmuş bir karakter beyaz perdeye yansıtılmış olsa o da karakterin içine girebilirdi belki.
Aynı şekilde Henry Cavill de, “Lanet olsun imzaladığım sözleşmeye. Hem de bir filmde daha oynamam gerekiyormuş” diye haykırıyor her sahnede. Kendisi de artık ümidi kesti DC’den ve bir daha Superman olarak karşımıza çıkmayacak gibi görünüyor.
Ezra Miller, Jason Momoa ve Ray Fisher eklemeleri de vasatın bayağı altında. En ufak bir ilgi çekicilik yok. Şaklaban, ego manyağı ve ezik üç süper kahraman.
Senaryosu olmayan, kötü CGI’la dolu bir film
Maalesef durum bundan ibaret. Son derece kopuk, son derece yavan bir senaryonun ortasına konmuş nerede duracağını bilemeyen bir süper kahraman grubu ile karşı karşıyayız. Hakikaten çok yazık. “Benim annemin adı da Martha”yı çıkartmış bir ekipten daha fazlasını beklemek belki de birinci hataydı. (Ben beklemiyordum da, umutla güneşli günler dileyenler vardı aramızda)
Zack Snyder’in yönetmenliğini, kamera ve renk kullanımını beğenmem mümkün değil. Wonder Woman’ın süper kahraman inişleri (super hero landing) ve süper kahraman zıplamalarını (super hero jumping) düşük ışık altında ağır çekimde yakalamak yönetmenlik demekse, sanırım hepimizin bu konuda bir şansı olabilir.
Abarttığımı düşünebilirsiniz. Eğer filmi henüz izlemediyseniz “Yok artık,” bile diyebilirsiniz. Demeyin. Daha bitirmedim. Filmin CGI sahneleri bile vasat. Hatırladığım tüm sahnelerde CGI kalitesi kötüydü. Sanki özellikle kötü yapmışlar gibi…
Benden bu kadar
İnanın içimden bu filmle ilgili başka bir şeyler söylemek gelmiyor. Elle tutulur bir yanını arıyorum, bulamıyorum. Bulan varsa, beri gelsin lütfen.
Maalesef DC’nin sinema evreninin baştan aşağı değişmesine kadar giden bir sürecin parçası oldu Justice League. Yılların emeği çöpe gitti. Bu gidilen yol, yol değildi çünkü… Üzüntüden kahroluyorum bunları yazarken ama Batman’in ve Superman’in olduğu bir film ancak bu kadar kötü yapılabilirdi. Neyse ki Joker geldi de dertler bitti, yüzümüz gözümüz sinema filmi gördü. Belki de Justice League’in bu başarısızlığı Joker gibi bir şaheserin ortaya çıkışına vesile oldu. Filme dair olumlu bir yön yakalamaya çalışıyorum, hemen vurmayın…
Bakalım Matt Reeves’in çekeceği ve Robert Pattinson’ın başrolde olacağı ve 2021’de vizyona girmesi planlanan Batman DC evrenine nasıl bir yeni soluk getirecek. Daha sırada James Gunn‘ın çekeceği Suicide Squad filmi de var. DC’nin sinema evrenini toparlama adımlarını merakla takip ediyorum.
Ufuk’un Notu: 6/10