2017’nin temmuz ayında Mass Effect oyununa ilişkin değerlendirmemi sizlerle paylaşmış, oyuna helâlinden 8.5 puan vermiş ve serinin diğer oyunlarını da ilerleyen zamanlarda oynayıp, incelemelerini yazacağımı eklemeyi ihmal etmemiştim.
2018’in Ağustos ayına geldiğimiz şu günlerde (zaman ne çabuk geçiyor), büyük bir mutlulukla Mass Effect 2’ye 50 saat gömdüğümü ve yan görevlerin hemen hepsini yaparak oyunu bitirdiğimi sizlere arz ediyorum. Bu bilginin sizin hayatınızda ne gibi değişiklikler yaratacağından emin değilim ama ilk oyunda harcadığım 30 saatin ardından ikinci oyuna 50 saat ayırmış olmam devam oyunuyla ilgili hislerimi açık ediyor diye düşünüyorum. Yine de tam anlaşılmadıysa daha açık yazayım: Mass Effect 2 muazzam bir oyun.
Mass Effect 2’nin hikayesi
2010 yapımı Mass Effect 2, beklendiği gibi selefi Mass Effect’in hikayesini kaldığı yerden devam ettiriyor. Laf olsun diye söylemiyorum, tam anlamıyla kaldığı yerden devam ettiriyor. Şöyle ki; eğer ilk oyuna ait kayıt dosyalarınızı sakladıysanız, o dosyaları Mass Effect 2’de kullanabiliyorsunuz. Böylece ilk oyunda aldığınız kararların sonuçlarını, ikinci oyuna taşımış oluyorsunuz. Oynanabilirliğe inanılmaz katkı yapmış, çok ince bir detay olmuş bu durum. Oyunun yapımcısı olan Bioware’a bu güzel detay için teşekkür etmek lazım.
Aşağıdaki paragraf oyunun başlangıcı ile ilgili spoiler içeriyor. Arzu ederseniz atlayabilirsiniz.
Mass Effect 2, yönettiğimiz karakterimiz Shepard’ın hem kendi canını hem de Normandy’yi kaybettiği beklenmedik bir saldırı ile başlıyor. Yalan yok, daha oyunun başında baş karakter Shepard’ı ve ünlü gemisini ortadan kaldırmak ancak Bioware gibi senaryosuna güvenen bir firmadan beklenebilecek bir hareket. Shepard’ın galaksinin geleceği için önemini bilen Illusive Man isimli gizemli bir kişinin komutasındaki Cerberus organizasyonu, Lazarus Projesi’ni aktive ederek Shepard’ı hayata döndürmeyi başarıyor. Illusive Man ve Cerberus’un tek amacının galaksinin ve insanlığın geleceğini kurtarmak olduğunu öğrenen küllerinden doğmuş Shepard, geliştirilmiş bir Normandy kopyası olan Normaldy SR-2 ile insan kolonilerine yapılan saldırıları incelemekle görevlendiriliyor. Olaylar oradan sonra gelişmeye, dallanıp budaklanmaya başlıyor. Kolonilere saldırının ardında kim var? Shepard’a kim saldırdı? Galaksi nasıl bir tehdit ile karşı karşıya?
Shepard’ın ekip arkadaşları
Mass Effect 2’nin iyi yaptığı o kadar çok şey var ki, hangi birinden başlayacağımı bilemiyorum. Hadi yan karakterlerden başlayalım. İlk Mass Effect boyunca bizim yanımızda çarpışan ekip arkadaşlarımızı hatırlarsınız. Mass Effect 2 bu konsepti öyle bir yere çıkartmış ki insan öve öve bitiremez. Artık her ekip arkadaşımızın (bir kısmı ilk oyundan da tanıdığımız kişiler. Onları görünce insanın yüzüne istemsiz bir tebessüm yayılıyor. İlkokul arkadaşını uzun bir aradan sonra görmüş gibi hissediyor insan) özel bir sadakat görevi var. Hepsinin Shepard’a tam manasıyla yardımcı olabilmesi için kapatması gereken bir defter var. Kimisinin ailevi bir sorunu, kimisinin peşinde bir katil, kimisinin çözemediği bir gizem var. Ana hikayeden sapıp, yardımcı karakterleri daha yakından tanımamız sağlayan bu görevlere yönelmek, Mass Effect evrenini daha iyi anlamamızı sağlamış. Ayrıca, karakterler arası etkileşimi arttırıp, daha gerçekçi bir rol yapma oyunu deneyimi ortaya koymuş. Her açıdan başarılı bir kurgu olmuş. Her tamamladığımız sadakat görevi ile o yan karakter savaşlarda oldukça fayda sağlayan yeni bir yetenek kazanıyor. O yüzden, bu görevleri yapmak oldukça önemli. O yeteneklere ve ekibinizin sadakatine ihtiyacınız var!
Oyun mekaniklerindeki gelişime bakalım
Mass Effect 2’yi ilk oyun ile kıyasladığımızda daha fazla aksiyon ve çatışma odaklı bir yapım olduğunu görüyoruz. Rol yapma oyunu öğelerinden verilen tavizler aksiyona katkı sağlayacak özelliklerle değiştirilmiş. Mesela ilk oyundaki gibi sınırsız cephanemiz yok. Silahlarımızın artık mermisi bitiyor. Canımız çatışmadan uzaklaştığımız zamanlar otomatik olarak doluyor. Kamera açıları ciddi anlamda geliştirilmiş. Silah modifikasyonları kaldırılmış. Envanter yönetimi oyundan çıkartılmış. Seviye atlama basitleştirilmiş. Bu değişikliklerle birlikte genele baktığımızda oyunun konsollara yönelik düzenlemelerden geçtiği sonucuna varabiliriz.
Gezegenlerde kaynak araştırma kısmı da değişim geçirmiş. Artık gezegenlere inip değerli metal aramıyoruz. Bunu, gezegene gönderdiğimiz uydular vasıtası ile yapıyoruz. Son derece basit ama bir o kadar da sıkıcı bir oyun mekaniği ile kaynak toplamamız istenmiş. Herhalde benim bir on saatimi bu gezegene uydu gönderme kısımları yemiştir. Oynanabilirliğe zerre katkısı olmayan, “grinding” dediğimiz konsepte hizmet eden, oyunda en canımı sıkan mekanik bu oldu. Keşke olmasaymış.
Ses, müzik, görsellik
İşin sanat kısmına geldiğimizde Mass Effect 2, serinin ilk oyununun bıraktığı çıtayı yukarı taşımayı başarıyor. Müzikler gayet iyi. 80’ler sync müzikleri ile bilimkurgu filmlerinden aşina olduğumuz tekinsiz sesler güzel bir harman oluşturmuş. Disco ve bar gibi mekanlarda çalan şarkılar da gayet iç gıdıklayıcı. Görsel olarak ilk oyunun ötesinde olduğu da bir gerçek Mass Effect 2’nin. Yüz modellemeleri, animasyonları ve çevre kaplamaları ile göz dolduruyor. Gezdiğimiz gezegenler, şehirler gayet canlı ve ilgi çekici. İlk oyun bu konuda biraz sıkıntılıydı. İlerleme dikkat çekici.
Mass Effect 2 bir ara oyun
Mass Effect’ten aldığı bayrağı yukarı çıkartmayı başaran bir oyun olmuş Mass Effect 2. Hemen hemen her açıdan selefinden daha iyi bir iş çıkartmış Bioware. Kaynak toplamada kullandığı mekaniğin sığlığı hariç son derece başarılı bir oyun deneyimi vadediyor. Bakalım üçlemenin son oyunu beni tatmin etmeyi başarabilecek mi? Yoksa, genel kanı olan serinin tepe noktasının Mass Effect 2 olduğu düşüncesine ben de mi katılacağım? Mass Effect 3’te görüşmek üzere!
Ufuk’un Notu: 9/10
[…] oyunu büyük bir beğeniyle oynamış, ikinci oyunda ilk oyunun dahi üzerine çıkmayı başaran Bioware ekibini alkışlamıştım. Şimdi de […]