Jurassic Park’ı ilk izlediğiniz günü hatırlıyor musunuz? Ben hatırlıyorum. Babamla beraber sinemada izlemiştik. Hafızam beni yanıltmıyorsa ya Kadıköy Rexx ya da Kadıköy Süreyya olsa gerek. Beyaz perdede devasa dinozorlar göründüğünde gözlerimin parladığını, tüylerimin diken diken olduğunu çok net hatırlıyorum. Film ilerledikçe beni saran heyecan ve gerilim artmış, ilk şaşkınlığım korkuya ve endişeye evrilmiş, koltuğun kollarına yapışmıştım. Salondan çıktığımda ise günlerce, aylarca ve hatta yıllarca unutamayacağım bir film seyrettiğimi anlamıştım.
Bugün bile açıp izlemekten bir an bile sıkılmadığım bir başyapıttır benim için Jurassic Park. Gişesi bir milyar dolar barajını aşmış, üzerine bir film evreni kurulmuş bir yapımdır.
Hızlıca hatırlarsak, 1993 yapımı Jurassic Park’ın ardından 1997 yılında The Lost World (Kayıp Dünya) Jurassic Park gelmişti. İlk film kadar beğenilmemiş olsa da o da altı yüz milyon dolar seviyelerinde bir gişe geliri getirmişti. 2001 yapımı Jurassic Park III ise beklenen ilgiyi görememiş ve gişede çakılmıştı. Jurassic Park III’ün başarısızlığının ardından Jurassic Park evreninin sinema salonlarındaki varlığı da bir süre askıya alınmıştı.
Daha yakın bir zamana, 2015 yılına geldiğimizde ise, dinozorların bir kez daha sinema salonlarında boy gösterişine tanık olmuştuk. Jurassic World tüm beklentileri alt üst edip bir milyar altı yüz milyon dolar gibi muazzam bir gişe hasılatı getirmiş ve Jurassic Park evreninin küllerinden doğmasını sağlamıştı. Jurassic Park’a başarı getiren detayları günümüze uyarlayıp kullanan yapım, güncel oyuncu kadrosu ve görsel efektleri ile seriye tekrar hayat vermişti.
Jurassic Park’ı küllerinden doğuran Jurassic World’den iyi para kazanan yapımcılar (Steven Spielberg dahil), yenilenmiş serideki potansiyeli fark ettiler ve Jurassic World’ün devam filmlerinin önünü açtılar. Bu açıdan baktığımızda Jurassic World Yıkılmış Krallık (Fallen Kingdom), çekilecek Jurassic World devam filmlerinin ilk halkası olma özelliğini taşıyor.
Yıkılmış Krallık daha bu yıl vizyona girdi ama 2021’de devam filminin seyirciyle bulışacağı açıklandı bile. Planlar çoktan yapılmış anlayacağınız…
Dinozor var, yetmez mi?
Detaylara girmeden önce bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum: Jurassic Park evreninin yaratıcısı genel kanının aksine Steven Spielberg değildir. 2008 yılında kaybettiğimiz bilim kurgu ve gerilim yazarı Michael Crichton’un romanından uyarlanmış bir filmdir Jurassic Park. Kitap uyarlaması olan son Jurassic Park filmi de The Lost World’dür. Daha sonra çekilen filmlerde kaynak eserin dışına çıkılmış ve bu şekilde günümüze kadar gelinmiştir.
Bu yazıda eleştirisini yapacağım Jurassic World Yıkılmış Krallık, selefi 2015 yapımı Jurassic World’ün hikayesini kaldığı yerden devam ettiren bir film. Konumuz kısaca şöyle:
Isla Nublar adasındaki Jurassic World parkının kullanılamaz hale gelmesinin ardından adadaki dinozorların geleceğinin ne olacağı büyük bir tartışma konusudur. Bu tartışmalar sürerken adada bulunan yanardağ faaliyete geçer ve dinozorların soyunun bir kez daha tükenmekle karşı karşıya olduğu anlaşılır. Doğanın düzeni tekrar oturtmaya ve insan eli ile hayata dönen dinozorları ortadan kaldırmaya çalıştığı sonucuna varan Amerikan Senatosu dinozorları kurtarmama kararı alır. Dinozorların ölüme terk edilmelerini kabul edemeyen bir grup insan, kendi idealleri ve amaçları doğrultusunda dinozorları adadan kurtarmaya girişir ve olaylar gelişir.
Eminim hikâyenin nereye varabileceğini ve nasıl ilerleyebileceğini az çok anlamışsınızdır. Evet, maalesef Jurassic World Yıkılmış Krallık senaryosu bu kadar sığ. Peki bu senaryo dışında ne var elimizde? Jurassic World’den kalan karakterlerimiz Claire Dearing (Bryce Dallas Howard) ve Owen Grady (Chirs Pratt), onların inişli çıkışlı duygusal/komik ilişkisi, çeşit çeşit dinozor görüntüleri, insan yiyen dinozorlar, dinozordan kaçan insanlar, kaçamayan insanlar, avcılar, çıkarcılar, patlayan volkan falan filan fişmekan…
Ne düşünüyorsunuz bu karışımdan? Tam patlamış mısır alıp izlemelik ve bir daha yüzüne bakmamalık film, değil mi? Aynen öyle!
Klişeler arasına serpiştirilmiş dinozor görüntüleri
Filmin sığ ve klişe dolu senaryosu o kadar kabak tadı veriyor ki, bir noktadan sonra hikâyenin nasıl ilerleyeceği bir önem arz etmekten çıkıyor ve kim ölecek, kim kalacak çekilişine dönüyor. Duygusal bağ kurmamız istenen karakterlere ait gizemler ve bilinmezler ile ana hikâyenin altı beslenmeye ve izleyicinin merak hisleri ayakta tutulmaya çalışılmış ama olmamış. Buna rağmen filmin bir noktada hakkını vermem gerekiyor; o da seriyi bambaşka bir noktaya çekebilecek güzellikteki finali. Öyle bir final ile bitiyor ki film, hem serinin devam filmlerine dair açık bir ipucu veriyor hem de içinizden “buralar karışır,” dedirtiyor.
Klişelere boğulmuş filmin günahlarını göz ardı edebilirseniz eğlenceli, yer yer komik, aksiyon, heyecan ve gerilim dolu bir film izleyebilirsiniz. J. A. Bayona‘nın yönetmenlik koltuğunda olduğu filmi izlerken bu bakış açısına sarıldığımı söyleyebilirim. Mantık, kurgu ve yaratıcılık (sadece bu film ölçeğinde. Yoksa Jurassic park muazzam bir fikri mülk) gibi konuları başka bir bahara bırakıp, filmi bu şekilde izlediğimde büyük oranda keyif almayı başardım. Yer yer serinin eski filmlerine yapılan referanslarda tebessüm etmeden duramadım.
Müzikler ve sesler konusunda söyleyecek pek fazla bir şey yok. Bu noktada Jurassic World’ün üzerine bir şey konulmamış. O bilindik Jurassic Park müziğinin notaları çalınınca tüyleriniz diken diken oluyor ama onun dışında akılda kalıcı bir detay yok. Zaten filmin en büyük sıkıntılarından birisi de bu; ara film olmanın ötesine geçememiş olması.
Bu film ile karşımıza çıkan yeni karakterlerin ilgi çekici ve merak uyandırıcı olmaması, karakter ve kişilik çatışmalarının da “sırf olsun diye” yapılmış gibi durması da filmin eksi yanları arasına eklenebilir.
Hadi bakalım toparlıyoruz
Serinin gideceği yolu çizen bir geçiş filmi havasında kalan Jurassic World Yıkılmış Krallık (Fallen Kingdom) sinemada dinozor izlemek isteyenler için gayet güzel dakikalar vadediyor. Bundan fazlasını bekleyenler için ise buralar hep hayal kırıklığı dolu…
Son olarak, kısa bir an için bile olsa Jeff Goldblum‘ı nam-ı diğer Ian Malcolm’u görmek hoştu. Kendisinin Jurassic Park serisindeki varlığı, pastanın üzerindeki krema gibi. Keşke hep olsa.
Ufuk’un Notu: 6.5/10