Star Wars The Last Jedi nam-ı diğer Star Wars Episode VIII nihayet sinema salonlarımıza teşrif etti. Dört gözle bekleyenler salonları doldurdu ve filmi izledi. Henüz izlememiş olanlar spoiler’lardan kaçarak, eleştirilerden kendilerine göre bir beklenti oluşturdu. Filmi izleyenlerin bir bölümü The Last Jedi’ı orijinal üçlemeden sonra çekilmiş en iyi Star Wars film olarak lanse etti. Kimisi yerden yere vurdu. Ben ise seyir esnasında gayet keyif alarak izlemiş ama o kadar yüksekten uçacak kadar heyecanlanmamıştım.
Her ne kadar filmi izlerken beğenmiş olsam da, sinema salonunu terk etmemin ardından görüşlerim şaşırtıcı derecede değişmeye başladı. Zaman geçtikçe ve ben filmden sahneleri hatırladıkça The Last Jedi’ın defoları gözüme rahatsız edici şekilde batar oldu. Hatta şu an öyle bir noktadayım ki, filmi çok rahat yerin dibine sokabilirim. Lakin bu davranış filmin olumlu yönlerine yapılmış bir haksızlık olacağı için böyle bir kabalık yapmayacağım. Onun yerine, filmin bana rahatsızlık veren kısımlarını, beğendiğim yönleri ile birlikte size anlatacağım. Böylece filmle ilgili kafamda oluşan resmi size gösterebilmiş olacağım.
Bu yazıda filmin öyküsüne, senaryosuna, karakterlerine ve olay örgüsüne dair detaylara gireceğim için, filmi henüz izlememiş olanların spoiler yememek adına yazıyı okumamasını öneriyorum. “Yok ben ne olursa olsun okuyacağım” diyorsanız da, spoiler yemeye hazırlıklı olun.
The Last Jedi – Yeni Üçlemenin İkinci Filmi
Star Wars The Last Jedi, tahmin edildiği üzere, hikayeyi The Force Awakens‘ın bıraktığı yerden devam ettiriyor. Yani bir devam filmi. Eğer Star Wars evreni hakkında bir bilginiz yoksa ve daha önceki filmleri izlemediyseniz, Star Wars The Last Jedi sizin için son derece karmaşık, gereksiz kasıntı ve saçmalık derecesinde absürt gelecektir. Yani, kendinden önceki filmlerden ayrı değerlendirmek büyük haksızlık olacaktır. The Last Jedi’ı özellikle The Force Awakens ile göbekten bağlı bir şekilde düşünmek gerekiyor. Aynı şekilde, Episode XI da The Force Awakens’a ve The Last Jedi’a göbekten bağlı bir film olacaktır. Bu açıdan bakılınca The Last Jedi’ın yeni üçlemede izlenen yol haritası ile tutarlı bir film olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
The Force Awakens’da bize tanıtılan yeni karakterler, The Last Jedi’da aynen yerlerini alıyorlar. Rey, Kylo Ren, Po, Finn, BB-8 gibi yeni üçlemenin göz önündeki karakterleri The Last Jedi’da da bizlerle birlikte. Bununla birlikte, yeni üçlemede The Force ile ilgili ortaya atılan bakış açısı, daha da ileri bir noktaya taşınıyor. Filmin ana karakterleri diyebileceğimiz Rey ve Kylo Ren’in karakter gelişimleri son sürat devam ediyor. Hatta kırılma anları yaşadıklarını söylemek mümkün. Karakterlerin bu kırılmalarının gerçekleşmesinin birincil nedeni Luke Skywalker’ın Kylo Ren ile geçmişte yaşadıkları ve film boyunca Rey ile giriştiği sorunlu usta-çırak ilişkisi olarak gösteriliyor. The Last Jedi, geçmişte işleri karıştıran ve bugün de çözmek zorunda olan kişi olarak Luke Skywalker’ı işaret ediyor.
Bildiğimiz Luke Skywalker gitmiş yerine bambaşka bir karakter gelmiş
The Force Awakens’ın temelinde, çekildiği inzivada Luke’u bulup First Order’a karşı Resistance tarafında savaşa katılmasını sağlamak olduğu düşünülünce, ikinci filmin Luke’un ekseninde ilerlemesi gayet mantıklı görünüyor. Buradaki ana problem, Luke’un izleyiciye yansıtılma ve karakterinin gelişme biçimi. Star Wars külliyatında hatrı sayılır bir yeri olan Luke’un Rey ile yaşadığı atışmalar ve esprili anlatım karakterin geçmişine hiç uymamış. Bu sahnelerin çok daha oturaklı, çok daha ciddi aktarılması gerekirdi. Star Wars, yeri gelince ciddi, yeri gelince eğlenceli olmayı bilen bir film serisidir. The Last Jedi, bu konuda “fazla sulu” olmuş. Bu durum filmin kimi anlarda Star Wars havasından çıkmasına ve sahnenin karakter odaklı drama yoğunluğunu kaybetmesine neden olmuş.
The Force Ayağa Düşerse
Luke Skywalker, Kylo Ren ve Rey ile yaşadığı dalgalı usta çırak ilişkilerinden bunalmış bir durumdayken, Force Ghost formunda karşısına çıkan Yoda ve eski dostu R2D2’nun yardımı ile kendisini savaşa çekecek motivasyonu elde ediveriyor. Bu anlarda, bu üçlemede bize sunulan Force’un evrendeki her canlıda var olabildiği ve sadece Jedi’lara özgü bir güç olmadığı kabulü ile de iyiden iyiye yüzleşmek zorunda bırakılıyoruz. Rey’in ailesinin sıradan insanlar olduğunun Kylo Ren’in ağzından açıklanması (Burası Episode XI’da açıklanacak bir ters köşe olabilir elbette) bu noktayı iyice güçlendiren bir gerçek olarak yüzümüze vuruluyor. Bu üçlemenin vermek istediği ana fikrin bu olduğu The Last Jedi ile kesinleşmiş oldu:
Force herkesin içinde zaten var olan bir güçtür. Önemli olan onu ortaya çıkartıp doğru şekilde kullanmaktır.
Bu düşünce yapısı bizim Jedi kavramını sorgulamamıza kadar giden bir süreci tetikliyor. Star Wars’ın temel bileşenlerini yerinden oynatan bir yaklaşım ile karşı karşıyayız. Ben bu bakış açısından katiyen memnun değilim. Force’un, hiç bir eğitim almamış insanlarda bile doğuştan gelen bir yetenek olarak lanse edilmesi, başarının çok çalışmakla ve eğitimle geldiği gerçeğini yerle bir eden bir durum. “Yetenek doğuştan gelir, çalışmakla olacak iş değil”e kadar gidebilecek bir yanlışlar silsilesinin kapısını aralar. Disney’in neden bu yolu seçtiğini tahmin etmek zor değil. En sıradan insanın bile içinde Jedi olma potansiyeli barındırdığı varsayımı gayet iyi bir pazarlama ürünü. Müşterisi çok olur. Zaten amaç da Star Wars ürününe müşteri çekmek değil mi?
Havada Kalan Sorular
The Last Jedi’ın yönetmeni Rian Johnson, The Force Awakens’ın yönetmeni JJ Abrams‘tan aldığı meşaleyi iyi taşımış. The Last Jedi teknik açıdan kusursuza yakın. Yönetmenlik çok temiz, görüntüler nefis, ses ve müzik harikulade. Kurgu başarılı, yer yer bayağı iyi.
Gel gelelim Rian Johnson’ın bir noktada çuvalladığını düşünüyorum. Filmin hem yazarı hem de yönetmeni olduğu için bu çuvallamayı ona yazmak zorundayım. The Last Jedi’ın senaryosu da, olay örgüsü de bayağı tatsız. Her ne kadar bunu Disney etkisi diyerek Rian Johnson’ı aklamak mümkün olsa da, bu ortadaki gerçeği değiştirmiyor. Filmin bilindik Star Wars klişelerinden geçilmediğini görmek hardcore Star Wars fanlarını mutlu edebilir ama bir sinemasever olarak bu durum beni artık tatmin etmiyor. Günümüz sinema ve televizyon dünyasında uzay temalı fantastik-bilimkurgu (uzay draması olarak çevirsem olur mu?) olarak oldukça başarılı örnekler görüyoruz. Star Wars bir çok anlamda bu eserlerden farklı bir külliyat, bu kabul. Bu farklı ve derin külliyattan daha yaratıcı senaryolar ve fikirler beklemekte haksız mıyız? Neden kalıplaşmış kurgulara ve birbirlerini anımsatan filmlere tav olmak zorunda bırakılıyoruz? Bu durum beni artık rahatsız ediyor. Star Wars’un içerisinde Jedi ya da Sith olmayan bir filme doğru evrilmesini ise kabullenemiyorum. Işın kılıçlarının Rey ve Kylo Ren gibi iki çömeze kalmış olması beni yaralıyor. Değişikliklerin bu taraftan yapılmaya çalışılmasına anlam veremiyorum. Nerelerden düştük bu durumlara bir düşünsenize?
The Last Jedi ışığı altında Star Wars evreninin geleceği üzerine
Üzülerek söyleyeceğim ama benim Episode XI’a ait en ufak bir beklentim yok. JJ Abrams‘ın yazar ve yönetmen olarak tekrar karşımıza geçeceği filmde büyük bir hayal kırıklığı hissedeceğime kesin gözüyle bakıyorum. Yine hoş detaylar, nefis çekimler, harika müzikler görüp dinleyeceğimden şüphem yok. Ama The Last Jedi’ın bana verdiği ışık patlamış bir ampülden farksız. Bu saatten sonra Star Wars filmlerinin Marvel filmleri seviyesine düştüğünü söylemek çok doğru bir tespit olacaktır. George Lucas Star Wars’un haklarını Disney’e satınca bunun olacağını öngörenlerin yanılmadığını görmüş olduk.
Yine de her şey bitmiş değil. Disney, başarılı bir Rogue One filmi sıkıştırdı araya. Benzer kalitenin gelecek sene vizyona girmesi planlanan Han Solo filminde yakalanma ihtimali yine var. En azından Disney o filmlerde yaratıcı ve deneysel olmayı başarabildiğini gösterdi. Bunu tekrarlama ihtimalleri var.
Star Wars The Last Jedi benim takıldığım noktalara takılmayan izleyici için büyük bir keyif olacaktır. Benim gibi hikaye ve senaryo ağırlıklı konularda taviz verilmesini kaldıramayan kitle için ise affedilmez hatalarla dolu bir film. Rian Johnson’ın yepyeni bir Star Wars üçlemesi çekeceğini bilmek, ufak bir umut doğursa da, Disney’in çatısı altındaki Star Wars evreninin kara deliğe doğru hüzünlü ilerleyişi içimi parçalamaya devam ediyor.
Ufuk’un Notu: 6.5/10