Bu öyküyü ilk olarak 24 Ocak 2017’de Ekşisözlük’te yayımlamıştım. Gelen tepkiler yüzünden öykünün kurgu olduğunu belirtmek zorunda kalmıştım. Sanırım gerçekçilik tozunu fazla kaçırmışım bu sefer…
Fenerbahçe Tesislerinin Efsane Çaycısı Hüseyin
Size Fenerbahçe tarihinde yeri çok ayrı bir kişilikten bahsetmek istiyorum. Hemen hiç kimsenin ismini bilmediği ama Fenerbahçeli sporcularının ve çalışanlarının hayatlarına bir şekilde dokunmuş, Samandıra Tesisleri’nin çaycısı Hüseyin’den, ya da diğer adıyla “Olmaz Mı Hüseyin”den bahsetmek istiyorum.
Hüseyin 1999 yılında eşi ve 2 bebeği ile birlikte İstanbul’a yerleşmiş ve bir tanıdığı vasıtası ile Fenerbahçe tesislerindeki çay ocağında çalışmaya başlamıştı. Hayata daima pozitif bakan Hüseyin, kısa sürede hem çalışanların hem de tüm sporcuların sevdiği ve de sempati beslediği bir kişi olmuştu.
Tesislere herkesten önce gelir ve çay ocağını açardı. Neden erkenden geldiğini sorduğumuzda “Kapıdan ilk giren ‘Çay var mı?’ diye sorduğunda yok dememek için,” diye cevap verirdi.
Hüseyin’i diğer tüm çaycılardan ayıran özellikleri vardı. Gördüğü herkese selam vermesi ve bunu yaparken devamlı gülümsemesi kalpleri ısıtırdı. Hiç unutmayız, Tuncay Şanlı çok takılırdı Hüseyin’e. “Hüseyin çay var mı?” diye sorardı. Hüseyin hiç aksatmadan hep aynı cevabı verirdi: “Olmaz mı Tuncay Bey”.
Tuncay’dan sonra bayrağı Alex almıştı. Hüseyin’in “Olmaz mı Alex Bey” cevabı takım içinde şakalaşmalara dahi neden oluyordu.
Alex’in gidişine en çok üzülenlerden birisi de o olmuştu. Yapacak bir şey yoktu. Fenerbahçe takımı bir oyuncudan büyüktü.
Herkese Beyli Hanımlı konuşurdu. Ailesi onu okutamamıştı ama zaten saygı sadece okulda öğrenilecek bir şey de değildi. Hüseyin saygıda asla kusur etmezdi.
Hayata karşı hep olumluydu. Bunun en büyük örneğini 3 Temmuz sürecinde göstermişti. Aykut Kocaman ile birlikte Samandıra’da düşen yüzleri kaldıran, moralleri yükseltmek için canla başla çalışanların başında geliyordu. O dönemler geride kaldıysa Hüseyin’in emeği asla yadsınamaz.
Çayı tavşan kanı yapardı. Bir içtiniz mi başka hiçbir çayı beğenemezdiniz. “İnsan yaptığı işte en iyi olmalı,” derdi. “Gidip başka yerde daha iyi bir çay içerseniz üzülürüm.”
Futbolculara da nasihat ederdi. Özellikle de gençlere. “Çalışın, en çok siz çalışın. Allah çalışana güç kuvvet verir.”
Arada rahatsızlanırdı Hüseyin. “Havalardan herhalde,” derdi. En yorgun olduğu, en rahatsız olduğu anlarda bile herkese gülümserdi. Meğer kansermiş Hüseyin. Bizim moralimiz bozulmasın, performansımız etkilenmesin diye söylememiş bize. O kadar da değer verirdi Fenerbahçe’ye. Personel müdürü durumu öğrenince çağırmış, tedavi için yardım edeceklerini söylemiş. Reddetmiş. “Parayı altyapıdaki çocuklara verin bana vereceğinize,” demiş. Olay Hüseyin’e sürekli takılan, onu çok seven Aziz Yıldırım’ın kulağına gitmiş. Bizzat çağırmış odasına Hüseyin’i. Kulüp olarak tüm tedavi masraflarını karşılayacaklarını söylemiş. “Allah razı olsun başkanım,” demiş Hüseyin. “Allah korusun ama bana bir şey olursa karım çalışır didinir bakar çocuklarıma, beceriklidir. Çocukların eğitimi için yardımcı olursanız bana yeter.”
Aziz Yıldırım kati reddetmiş. En iyi hastanede tedavi olacağını, en iyi doktorlara görüneceğini, çocuklarının en iyi okullara gideceğini söylemiş. İletişim bilgilerini almış ve personel müdürüne talimatları vermiş.
Hüseyin’in hastalığı ilerleyince tesislere gelmez olmuştu. Sporcular anlamıştı bir şeylerin ters gittiğini. O geçen sene kaybedilen maçlar o döneme denk gelmişti. Tesislerde o günlerde kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Herkesin bir gözü çay ocağındaydı, Hüseyin geldi mi diye bakıyorlardı.
İşin aslını öğrenen sporcular sonunda hep beraber hastaneye gitmeye karar verdiler. Moral vermek için. Tüm sporcuları yatağının başucunda gören Hüseyin’in gözleri dolmuştu. Öksürük krizine girmeden önce “En büyük Fenerbahçe” diyebilmişti. Durumu iyi değildi, fark etmiştik. Maalesef o geceyi çıkartamamıştı Hüseyin. Bir Fenerbahçe efsanesi olarak cennete gitmişti. Bize desteğini cennetin en güzel köşesindeki VIP tribününden yapacaktı.
Fenerbahçe yönetimi Hüseyin’in vefatının ardından her gün çalıştığı çay ocağının kapısına onun anısına “Olmadı Hüseyin” yazan bir tabela asmıştı. Anısı hep o tesislerde yer alacaktı.
Bugün, tesislerden içeri girdiğinizde hemen sağ tarafınızda göreceğiniz takım fotoğraflarına yakından bakarsanız hemen hepsinde elinde çay tepsisi ile gülücükler saçan Hüseyin’i görebilirsiniz. Tüm Fenerbahçe camiası için yeri hiç unutulmayacak bir kişilik olmuştur Hüseyin.
Hüseyin’in iki oğlu da bugün Fenerbahçe altyapısında Fenerbahçe’nin başarısı için ter döküyor. Biz onların Kadıköy’de sahaya çıkacakları günü dört gözle bekliyoruz.
Nur içinde yat Hüseyin, olmaz mı?
—–
Bu öyküdeki çaycı Hüseyin karakteri, Çocuklar Duymasın dizisindeki Çaycı Hüseyin’e bir göndermedir. Ekşisözlük’te yayımlamamın ardından, cenazenin kaldırıp kaldırılmadığını soranlar, Hüseyin için gözyaşı dökenler bile olmuştu… Milletçe drama gelemiyoruz…
Bu da böyle bir hikayemdir…