Bazı filmler vardır, izleyince keyfinizi yerine getirir, pozitif enerji ile dolduğunuzu hissedersiniz. Hayattaki hedeflerinizi tekrar gözden geçirir ve yenilenirsiniz. Eddie The Eagle gerçek bir hikayeden uyarlanmamış olsa “böyle saçma öykü mü olur?” der geçer gideriz. Filmde yaşananların gerçek hayatta da yaşanmış olduğunu bilerek izlediğinizde film bir çıta yükseğe çıkıyor ve “feel good movie” tanımını sonuna kadar hak eden bir seyirlik oluyor.
Çocukluğundan beri her gördüğü spor dalına heves yapan ama hepsinde başarısız olan Eddie Edwards’ın kayakla atlamada İngiltere’yi 1988 Kış Olimpiyatları’nda temsil etme çabasını zaman zaman absürd komedi bazen de dram şeklinde izliyoruz. Eddie’ye karşı hem acıma, hem sevgi hem de imrenme duyguları içinde oluyoruz. Bu kadar farklı duyguları başarılı bir şekilde yedirmiş olmalarının önemli sebeplerinden birisi de tam isabet oyuncu seçimleri.
Eddie Edwards rolünde Taron Egerton ve onun akıl hocası Bronson Pearly rolünde Hugh Jackman harika bir ikili olmuş. Hugh Jackman‘ın Wolverine dışında böyle şirin bir filmde yer almış olması ne kadar klas bir oyuncu olduğunu bir kez daha görmemizi sağlamış. Filmde de çok yakışmış. Rolü ufak da olsa Christopher Walken da filme renk katmış.
Yönetmen koltuğundaki Dexter Fletcher‘ı oyuncu olarak yer aldığı The Three Musketeers ve Kick Ass gibi filmlerden tanıyoruz. Son dönemde kameranın arkasına geçtiğinden haberdar değildim. Eddie The Eagle bu yolda kendisine güven kazandıracak bir yapıt olmuş.
Eddie The Eagle, boş bir gününüzde keyifli birşeyler izlemek isterseniz gözünüz kapalı seçebileceğiniz bir film. Başlamak isteyip başlayamadığınız işe koşar adım başlamanıza vesile olacak kadar sizi motive de edecektir. Keşke böyle keyifli ve şirin filmleri daha sık görebilsek.
Son olarak, Eddie Edwards‘ın hayatına da bir göz atmanızı öneririm. Kendimize dersler çıkarabileceğimiz bir yaşam…
Ufuk’un Notu: 7.5/10