Battlestar Galactica Nasıl Doğmuştur? Hikayesi Nedir?
Battlestar Galactica, Amerikalı yazar ve televizyon yapımcısı Glen Albert Larson tarafından 1978 yılında yaratılmış bir bilimkurgu serisidir. Larson’un eseri senarist ve yapımcı Ronald D. Moore tarafından 2003 yılında yeniden çevrilmiş ve 2009 yılında 4. sezonunda sona ermiştir.
Bu yazıda size Ronal D. Moore’un yeniden çevrim draması üzerine düşündüklerimi aktaracağım. Spoiler vermeyeceğimi de söyleyeyim, gönül rahatlığı ile okuyun, sonrasında tartışalım.
Battlestar Galactica uzak bir galakside geçmektedir. İnsanlık on iki koloni adı verilen gezegenler sisteminde yaşamaktadır. İnsanlar tarafından yaratılmış olan Cylon’lar (yapay zekalı robotlar), kendilerini yaratan insanlara karşı ayaklanır ve on iki gezegeni tarumar eder. Bu istiladan sadece elli bin insan uzay gemilerine binerek kaçmayı başarır. Geriye kalan herkes ölür. Battlestar Galactica, yaşama son anda tutunan bu elli bin insanın, Cylon’lardan kaçmaya çalışmalarını ve tekrar yerleşim kurabilecekleri Dünya adlı kehanetlerde rivayet edilen gezegeni aramalarını konu almaktadır.
Neden Benzerlerinden Farklı Bir Yere Koymalıyız?
Battlestar Galactica’nın benzer tüm dizilerden farkı, bu geniş resmin detaylarına girdiğimizde ortaya çıkıyor. Dizi, basit bir uzay draması gibi görünse de aslında içinde barındırdığı inanılmaz derinlikte karakter analizleri ve gelişimleri, insanlık tarihine dair önermeleri, dinlere ve dinler tarihine yaptığı atıfları, sürekli bir tehdit altında bulunan insanların beraber hareket etmedeki zorlanmalarını ve kişisel zaaflarının yarattığı etkileri ustaca harmanlıyor. Arkadaşlar, ortada bir bilimkurgu dizisinden çok daha öte bir şey var. Bilmem anlatabildim mi? Battlestar Galactica, insanları, geçmişimizi, bugünümüzü ve geleceğimizi eleştiriyor. Bunu yaparken gözümüze gözümüze soktuğu belli başlı referansları saymazsak, inanılmaz bir dram da anlatıyor. Benim diyen yüz milyon dolar bütçeli Hollywood filmlerinde bile görmeye alışık olmadığımız düzeyde bir atmosfer yaratılmış ve müthiş başarılı olunmuş.
Diziyi izlerken aklımdan geçenleri madde madde sizinle paylaşmak istiyorum. Belki siz de aynı şeyleri hissetmişsinizdir, tartışırız:
- Gelecek, o kadar da uzak değil.
- Evrende insan aklının şu anki bilgilerle çözemeyeceği bir algoritma çalışıyor.
- Teknolojik gelişmeler bir noktada kontrolümüzden çıkabilir ve kendimizi alışık olmadığımız basitlikte bir yaşam içinde bulabiliriz.
- Sadece iki insanın ufak bir tartışması bir toplumun bölünmesine kadar gidecek kırılmalar yaratabilir. Kelebek etkisi. Tarih bunun örnekleri ile dolu.
- Distopik gelecek bir kabus değil, kaçınılmaz bir gerçek.
- Bir bilimkurgu dizisi sadece görsel efektler ya da güzel kızlar ve yakışıklı oğlanlar değildir. Bir şey anlatmak zorundadır. O anlattığı her ne ise, eğer sağlam kurgulanmış ve insanın temel değerlerine dokunuyorsa farklı olur. Battlestar Galactica bu konuda çıtayı kuşkusuz çok yükseğe koyuyor.
- Dizi bitince inanılmaz büyük bir boşlukta kaldım. Sonrasında ne izlediysem tatmin olamadım.
- Dizinin muazzam bir finali var. Sırf finali için bile dört sezon izlenir. Günler, aylar, yıllar geçse de etkisinden çıkamayacağıma eminim.
- Dizinin inişleri, çıkışları çoktu. Bazı bölümlerde uzun aralar verdiğimi gördüm. Bu da dizinin tempo sorunundan kaynaklanıyordu. Zaten o sorun da olmasa gelmiş geçmiş en iyi dizi bile diyebilirdim. Şu an için gelmiş geçmiş en iyi bilimkurgu dizilerinden birisi olduğunu düşünüyorum.
- İlginçtir, bu dizide yer alan oyuncular kariyerlerinde sıçrama yapamadılar, yıldızları parlayamadı. Çok daha iyi yerlerde olmalarını dilerdim.
Üstte maddeyi biraz genişletelim, oyuncular Battlestar Galactica evreninde önemli çünkü. Battlestar Galactica’nın amirali Admiral William Adama rolünde Edward James Olmos diziyi müthiş sürüklemiş ve inanılmaz bir oyunculuk sergilemiş. President Laura Roslin rolünde Mary McDonnell çok başarılı bir performans sunmuş. Cpt. Lee ‘Apollo’ Adama olarak karşımıza çıkan Jamie Bamber‘ın çok daha iyi yerlere gelmiş olması gerekirdi. Gelememiş olması ilginç gerçekten. Dr. Gaius Baltar‘ı oynayan James Callis bayağı küfür yemiştir bu dizi yüzünden. Bir daha gün yüzü görmesi zor. Captain Kara ‘Starbuck’ Thrace rolünün hakkını veren kişi Katee Sackhoff. Kendisini daha sonra başka dizilerde de görmüştük.
- Dizinin müzikleri enfes ki ne enfestir. Özellikle üçüncü sezonun son bölümünde duyduğumuz aşağıdaki şarkı insanı çok fena gaza getirir, sabahları açılmayan gözlere vicks sürer. Bear McCreary imzalı All Along the Watch Tower sizi alır götürür Battlestar Galactica güvertesinde gezdirir sonra evinize geri bırakır. Öyle bir şarkıdır.
Tarihin En iyi Bilimkurgu Dizisi Diyebilir Miyiz?
Yani, Battlestar Galactica tarihin gördüğü en iyi bilimkurgu dizilerinden birisidir. Bu tamam. Çoğu kişiye göre de en iyisidir. Benim bu konudaki objektifliğimi sorgulayabilirsiniz. Kendimi bir Fringe manyağı olarak gördüğüm ve hiçbir bölümünü kaçırmadan izlediğim için Battlestar Galactica’yı en tepeye koymaya gönlüm razı gelmiyor. Fringe izlememiş olsaydım en tepeye koyabilirdim. Uzay temalı bilimkurgu dizileri konusunda elimizde çok fazla seçenek olmadığı için Battlestar’ı liste başı yapabiliriz. Burada problem yok.
Gün be gün dizi endüstrisinin hikaye anlatma ve kurgulama noktalarında sinemayı geçtiği gerçeği ile de birleştirdiğimizde Battlestar’ın açtığı yoldan ilerleyen çok başarılı dizilerin geleceğini görebiliriz (Hani hani niye gelmiyor? Efendim, The Expanse‘e mi göz atayım?). Bana sorarsanız bugün Interstellar, Gravity gibi iyi uzay filmleri varsa Battlestar’ın emeğini yok sayamayız.
Battlestar asla ve asla atlamamanız gereken bir seyirlik. Esmi dizi demeyin ve izleyin. Hayata farklı gözle bakacağınıza söz veriyorum. Bakmazsanız, sorun değil. Gelin ben anlatırım.
Son olarak: So say we all!
Ufuk’un Notu: 8.5/10
[…] • Ölü posta kutuları devletlerin ve kurumların birbirlerinin ardından casusluk yaptıkları ve ajanların birlikte görünmekten kaçındıkları dönemlerden beri kullanılıyordu. …Posta kutuları, bir şeylerin konduğu, herkesçe görünen, ama haberi sadece ilgili kişinin algıladığı, herkese açık yerler de olabilirdi. Alıcı ve gönderici belli bir zaman diliminde anlaşıyor, gönderici iletilecek olan nesneyle ilgili -belge, mikrofilm, fidye talebi, gazetede patlayacak bir haber- kararlaştırılmış yere bir işaret bırakıyor ve böylece posta kutusunda bir şeylerin beklediğini haber verip gidiyordu. Çok geçmeden alıcı ortaya çıkıyor, gönderiyi aldığına dair bir işaret bırakıp kendi yoluna gidiyordu. Donanımların fiziksel değiş tokuşu gerekene kadar sistem böyle sürmüştü. İnternette şifreli haberler gönderilmeye başlandıktan sonra bu teknik demode olmuş, ancak gönderilecek olan şeyin fiber optik kablolara uymadığı durumlarda tercih edilir olmuştu. (Battlestar Galactica izleyenler hatırlar; New Caprica’da da buna benzer bir haberleşme sistemi kullanılmıştı. Battlestar Galactica eleştirimi buradan okuyabilirsiniz.) […]
[…] inciri berbat etmişti. (Mükemmel bir dizi nasıl efsane bir şekilde bitirilir bilmek isteyenler Battlestar Galactica izleyebilir) Heroes ise… Neyse o konuya hiç girmeyelim, birbirimizi […]
[…] görmeye (bir ölçüye kadar) önem veriyorsanız Mass Effect’i beğeneceksiniz. Battlestar Galactica‘nın tarihe karıştığı, The Expense‘in sezon finali yaptığı ve bilim kurgu […]
Bu diziyi ailemle zevkle izledik.Sonsuz uzayda yalnızlık psikolojisi ile her zaman oduğu gibi sivil otoritenin bencil ve sözüm ona sorumlu rolü ile savaşları yönetme algısı nümüze çıkmaktadır.Zaten verdikleri kararlar sonucunda ve sonucunda nüfus nerelere gelmiştir.Şimdi bu dzide diğer ( Universe,discovery ) gibi seyircisinin tamda dikkat kesildiği ve tavvan yaptığı yerde bırakılması ,izeyiciye yapılmış en büyük haksızlıktır düşüncesindeyim.Bu dziler için sevenlerinin internet zerinden her dilde dünyanın tüm ülkeleri genelinde anket yapılarak sonucunu yaapımcı şirketle paylaşarak devamı sağlanmalıdır diye düşünmekteym.