Benimle aynı fikirde misiniz bilmiyorum ama günümüz insanının karşılaştığı en ciddi problemlerden birisinin dikkatini toplayamaması olduğunu düşünüyorum.
Çevremiz, ilgimizi, dikkatimizi ve konsantrasyonumuzu bozmak için bekleyen sinsi tuzaklarla çevrilmiş durumda. Üzücü olan da gözümüzün önünde sıralanan bu tuzakların orada olduğunun ve bizi üretkenlikten uzaklaştırdığının farkında bile olmamamız. Hatta, bu tuzakların bir kısmını hayattan bir kaçış noktası olarak kullandığımız sürüyle an yaşıyoruz. Yani tuzağı görüyoruz ve üretkenliğimizi baltalamasına göz göre göre izin veriyoruz. Peki bunu neden yapıyoruz?
Rahatlık bölgelerimizin (comfort zone) dışına çıktığımızda neden hep geriye dönmeye, devekuşu gibi kafamızı kuma gömmeye ya da hiçbirşey olmamış gibi davranmaya yani en kolay kaçışa yöneliyoruz?
Televizyon: Biz Sizin İçin Düşündük, Siz Düşünmeseniz de Olur!
Televizyona aptal kutusu denmesinin bir nedeni var. Televizyon bizim düşünmemiz için üretilmemiştir. Aksine, bizim düşünmemizi istemez. Bizim yerimize kafa yormuş başka insanların bizim izlememizi istediği şeyleri bize gösterir. Kanal değiştirirken bir seçim yaptığımızı ve istediğimiz şeyi izlediğimizi sanarız. Eğri oturup doğru konuşalım; televizyonda izlediklerimizin yüzde kaçı gerçekten yararlı ve bizim için önemli? Televizyonun insan üretkenliğini kısıtlamaktan da öte, bizleri körelttiğini ve aptallaştırdığını düşünüyorum. İlginç olan ise, televizyonun günümüz insanı için vazgeçilmez bir unsur olması. Yani bizim ne izleyeceğimize karar veren kişilerin bize bahşettikleri senaryoları, kurmacaları ve görselleri beynimize doldurmayı kabul ediyoruz. Televizyona burada bir virgül koyup başka bir teknolojik köreltme yöntemine geçmek istiyorum.
Cep Telefonsuz Hayatı Hiç Düşündünüz mü?
İlk cep telefonumu 1999 yılında edinmiştim. Nokia 5110 model antenli devasa bir telefondu. Cebimde taşımakta zorlandığım için arada çantama koyuyordum. Yıllar geçti ama cep telefonu hayatımdan ayrılmayan bir parça ve hatta bir uzuv oldu.
Yıl olmuş 2015, cep telefonunun gerekliliğini tartışmanın manasızlığı ortada. Benim sorguladığım nokta ve bu yazının ana temasına istinaden cevabını aradığım soru cep telefonunun üretkenliğimizi ve yaratıcılığımızı nasıl etkilediği? Telefonlarımıza kurulu zilyon tane programın gün içinde bize yaptığı hatırlatmalar hayatımızın bir parçası oldu. On dakikada bir cep telefonunu kontrol eden insanlar olduk. Skynet’in kurulacağı yıllar çok uzak bir gelecek gibi gelmiyor artık bana.
Üstelik, Facebook denen benim Skynet v1.0 olarak adlandırdığım sosyal ağ, özel hayatımızın tamamını ve tüm kişisel verilerimizi kendi istek ve arzumuzla tüm dünya ile paylaşmamızı sağladı.
Bundan on yıl önce birisi yanıma gelse “Çektiğin tüm fotoğrafları, sevdiğin filmlerin tam listesini, tüm arkadaşlarının isimlerini, ne zaman neredeydin kimleydin hepsini bilmek istiyorum. Sırf bana söylemeni de istemiyorum. Tüm dünya ile paylaşmanı istiyorum!” dese önce bir yumruk atardım, sonar da adam yerden kalkana kadar topuklar ve polisi çağırırdım. Bugün hepimiz kendi özgür irademiz ile bu bilgileri internet denen dipsiz kuyuya atıyoruz.
İnternetin artık hayatımızın elektrik, su gibi bir olmazsa olmazı olduğunu biliyorum. Internetimizin kesildiği günlerde içe kapanıyoruz. Psikolojimiz bozuluyor. Hayattan uzaklaştığımızı, o son sürat akıp giden hyaşam trenini kaçırdığımızı hissediyoruz. Hepsi bir kurmaca! Bu, televizyonda ne izlemek istediğimize dahi karar verip bize onu gösteren, bizim adımıza düşünen kişilerin kurduğu düzenin bir parçası. Şu an yaşadıklarımız ileride olacakların sadece ön gösterimi.
Apple yeni model cep telefonu çıkartıyor. Millet hayatında cep telefonu sahibi olmamış gibi gidip ön sipariş verip satın alıyor. Bundan bir sonraki adım hepimizin kendi irademizle beyinlerimize çip taktırmamız olacak göreceksiniz. Şimdi uçuk gelen bu fikir, zamanı geldiğinde insanlığın bir gerçeği ve teknolojinin bir gerekliliği gibi aktarılacak. Onun için insanlar yine kuyruğa girecek. Sonrasını düşünmek bile istemiyorum.
Konuyu dağıtmaya başladım farkındayım. Anlamamız gereken şey şu; hayatımız üzerinde çıkarı olan birileri bizim yaşamamızı istediği hayatı yaşamamız için bizi yönlendiriyor. Bize hoşumuza giden, alıgımızı köreltici nesneler, teknolojik aygıtlar, hedefler ve arzular veriyorlar. Bunların hepsi halüsinasyon.
Gerçek olan tek şey, birey olarak düşünmeye, fikir üretmeye, ortaya bir ürün çıkarmaya olan açlığımızı asla kaybetmememiz gerektiğidir. Bunun için de düşüncelerimizi odaklamamız ve etrafımızdaki tuzaklardan kaçarak dikkatimizi toplayıp hayal etmeye devam etmemiz gerekiyor. İnsan düşündükçe hayal eder, hayal ettikçe düşünür.