İhsan Oktay Anar, Puslu Kıtalar Atlası’nı 1995 yılında yazmış. Anar’ın 1960 doğumlu olduğunu düşündüğümüzde bu harkulade eseri 35 yaşında yayınladığını kolayca hesaplayabiliriz. Neden böyle bir giriş yapma gereği duydum derseniz; buradan kendime “hala bir şansım olduğu” telkinini çıkarmak istediğim için.
Anar’ın felsefeci geçmişi Puslu Kıtalar Atlası’nın varoluşunun temellerini atmasını sağlamış. Yıllarca kafasında dolaşan fikirler, muazzam bir kurgu ve anlatım tekniği ile romanvari bir felsefi eser ortaya çıkarmış.
Puslu Kıtalar Atlası, aslında birbiri içine geçmiş hikayecikler bütünü. Bir hikayenin bitişi diğer bir hikayenin başlangıcı olarak kurgulanmış. Ya da diğer bir hikayenin tam orta yeri… İlk bakışta birbirinden bağımsız gibi duran bu apayrı hikayeler aslında bir bütünü oluşturan küçük parçalardan ibaret. Tıpkı düşler ve gerçeklerin hayatımızdaki karmaşık yeri gibi.
Özenli ve detaycı Osmanlı dönemi tasviri, kitabın kurgusuna apayrı bir hava katmış. Kurgusal felsefi roman, olmuş tarihi kurgusal felsefi roman. Bu da romanın güzelliğini daha da eşsiz kılmış.
Kitabı okurken çoğu noktada Sunay Akın’dan dinlemeye alıştığımız benim Sunay Akın tarzı diye adlandırdığım “ve o salyalı küçük çocuk, yaşayamadığı çocukluğunu dünyanın en büyük eğlence firmasını kurarak yaşayacaktı. Disney işte böyle kuruldu” gibi bizi ters köşe yapacak bağlantılar yakaladığımı hissettim. Bu iki başarılı yazar birbirlerinden etkilenmiş midir bilmiyorum ama tarzlarının bu benzerliği ben kitabı okurken dikkatimi çekti.
Aslında çok fazla söylenecek birşey yok. Anar’ın felsefi derinliğini değerlendirmek bana düşmez. “Düşünüyorum öyleyse varım”dan, “düşlüyorum öyleyse varım” çıkarmak için ciddi bir felsefi bilgi birikimi gerekir. Oturup bunu tartışmak bile abes olur. Anar, bu felsefi yetinin kendisinde olduğunu göstermekle kalmamış, hikayenin her yerinde gözümüze sokmuş. Kötü mü etmiş, asla.
1995 yılında yazılmış ve benim 52. baskısını okuduğum bir roman Puslu Kıtalar Atlası. Her okuyuşta farklı bir detay yakalayacağımız bir eser bırakmış Anar. Hani bir kere okumanın yetmeyeceği kitaplar vardır, her okuyuşta ayrı bir keyif alırız. Puslu Kıtalar Atlası da öyle bir kitap.
Günümüz Türk Edebiyatı için önemli ve değerli bir roman Puslu Kıtalar Atlası. Zaten okuyucular da bunun farkında ve kitap hakettiği ilgiyi sonuna kadar gördü ve görmeye devam ediyor.
Kitap kurtları zaten yıllar önce okumuştu, ben yine vapuru kaçırdığım için köprüyü otobüsle geçmek zorunda kaldım. Malum trafik…
Puslu Kıtalar Atlası’nın Resimli Roman’ı
Puslu Kıtalar Atlası’nın resimli roman versiyonunun İlban Ertem tarafından İletişim Yayınları’ndan yayınlandığını da hatırlatmam lazım. İlk fırsatta onu da almayı planlıyorum.
İlban Ertem’in resimli roman Puslu Kıtalar Atlası’nı sevdiyseniz, takip ettiğim Çizgi Roman Yolculuğu Youtube Kanalı’nın aşağıdaki videolarına göz atmadan gitmeyin.
Puslu Kıtalar Atlası sonrası, İhsan Oktay Anar’ın hangi eseri ile devam etmeliyim. Düşünceleriniz?