Evet, dediğim gibi tatil sona erdi ve sıradan iş yaşantıma geri döndüm. Türkiye’de bıraktıklarım beni derinden yaraladı ama bazen belirli bir süre için fedakarlıklar yapmak gerekiyor. İleride daha mutlu ve daha huzurlu bir hayat için yapılan fedakarlıklar bunlar. Bu zor zamanlar da geçecek ve mutlu olacağımız aydınlık günlere yol alacağız.
Tatilimde çoook uzun zamandır yapmayı istediğim “kiralık araba ile ege’de dolanmaca” serüvenimi gerçekleştirdim. Elbette aksaklıklar, sıkıntılar oldu ama genelinde hiç unutmayacağım, muhteşem bir tatil oldu. Size neler yaptığımı, nerelerde kaldığımı, neler yediğimi burada anlatacağım. Çayları koyun, taburelerinizi çekin, başlıyoruz…
Fotoğraf Makinesi
Her tatilin değişmezi fotoğraflardır. Size o anları tekrar tekrar yaşatan, geçmişin anlık halleridir fotoğraflar. Tatilimizi keyifle kaydetmek için bir fotoğraf makinesi almaya karar verdim ve Nikon d5200 ile Canon 650d arasında seçim yaptım. İlk seçimim Nikon’du ama City Center Doha Carrefour’un bana teşhir ürünü satmasıyla Nikon’dan soğudum ve değiştirip Villagio City Center’dan bir Canon 650d aldım. DSLR’dan hiç anlamam o yüzden ilk tecrübe olması açısından doğru bir tercih olduğunu gördüm. Çektiğimiz fotoğraflar çok hoşumuza gitti. Ne çeksek beğenir olduk desem yeridir. Benim gibi fotoğraf çekimine yeni başlayanlara Canon 650d’yi öneriyorum. Biraz tuzlu olabilir ama sonuçlar güzel gerçekten. Dokunmatik ekranı olan hoş. Velhasılkelam fotoğraf makinemizi de boynumuza asmış olduk.
Kiralık Araba
Kiralık araba için epey uğraştık. Çok yere sorduk, çok yerden fiyat ve araç seçeneği almaya çalıştık. Aslında otomatik vitesli, 1.6 motor, klimalı bir araç istemiştik ama ne yazıkki aradığımız kriterlerde bir araç bulamadık. En sonunda da thrifty‘den benzinli Opel Corsa 1.4 almaya karar verdik. Günlüğü yaklaşık 75tl’ye geldi. Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Geliş’te teslim alıp Dış Hatlar Gidiş’te teslim ettik. Tatil boyunca araç ile ilgili pek sıkıntı yaşamadık. Bir kere lastiğimiz patladı onu da feribot görevlileri fark etti ve Geyikli’de hemen yaptırdık. Bir de çalılar aracın boyasına biraz zarar verdi o kadar. Thrifty bunlara sorun çıkarmadı. Bu açıdan Thrifty bizi memnun etti. İstanbul’da araç kiralamayı düşünenlere tavsiye ederim.
Rotamız
İstanbul’da kısa bir dinlenme sonrası daha önceden belirlediğimiz rotamız doğrultusunda Tekirdağ üzerinden Çanakkale-Geyikli-Bozcaada istikametine ilerledik. İki gece Bozcaada’da kaldıktan sonra Ezine ve Ayvacık üzerinden Ayvalık-Cunda’ya geçtik. İki gece de orada kaldıktan sonra İzmir-Selçuk üzerinden Şirince’ye geçtik. İki gece de Şirince’de kaldık. Şirince sonrası Alaçatı’da da iki gece kaldıktan sonra İzmir-Balıkesir-Bursa üzerinden İstanbul’a geri döndük. Her anı keyif dolu nefis bir tatil geçirmiş olduk.
Booking.com Tecrübesi
Şirince haricinde kaldığımız her yerde (Bozcaada, Cunda, Alaçatı) önceden Booking.com üzerinden rezervasyon yapmıştık. Hem üyelerin yorumları hem de fotoğraflardan ve puanlardan dolayı güvenilir bulup rezervasyonları hevesle yaptık. Yalnız hesaba katmadığımız bir durum vardı. Booking.com tüm rezervasyonları euro cinsinde yapıyordu ve biz rezervasyonları yaptığımızda euro düşüktü. Otele giriş yaptığımızda ise euro tavan yapmıştı. Booking.com kur farkını bize çatır çatır ödetti. Aynı odayı telefonla rezerve etseydik arada %20’ye yakın bir fiyat avantajı olacaktı. Booking.com bize çok fena kazık atmış oldu. Gittiğimiz birçok yerde de bu tarz olayların sıkça yaşandığını duyduk. Ayrıca oteller Booking.com’a en iyi odalarını vermiyorlar onu da anlamış olduk. Bir diğer husus da Booking.com’da “son fırsat”, “bak bir tane oda kaldı kaçırma” gibi sözlerin faso fiso olduğunu anladık. Sonuç olarak yurtdışı seyahatlerinizde Booking.com çok güvenilir olabilir ama yurtiçi seyahatlerinizde telefonla arayıp rezervasyon yapmak çok çok daha mantıklı.
Bozcaada
İlk konaklama yerimiz Bozcaada’ydı. Rezervasyonumuzu K Hotel‘de yapmıştık. Gittiğimizde Bozcaada’nın en kalabalık plajlarından Ayazma’ya yürüme mesafesinde olduğumuzu gördük. Bu güzeldi. Yalnız Booking.com bize üst katta bir oda ayarlandığını belirtmesine karşın otelde bize ayrılan oda giriş katındaydı. Bundan dolayı otel yöneticileri ile konuşup anlaştık ve adada başka bir otel bakmaya başladık. Adını annemden duyduğum Ada Bacchus‘u aramaya koyulduk ve tabelaları takip ettik. Ada Bacchus’u ararken patika yollarda arabayı çalılara sürttükten sonra otele varmayı başardık.
Ada Bacchus tam aradığımız gibiydi. Sıcak, samimi, havuzlu ve sakin. Odalar biraz küçüktü ama ortam keyifliydi. Kahvaltı açık büfe ve çok lezizdi. Sabahları havuz keyfi, gündüzleri plaj ve akşamları Bozcaada iskelede dolaşarak iki günü noktaladık. Bozcaada’ya araba ile gittiğimizde Ada Bacchus ile tercihimiz olacaktır. Gittiğimiz dönem ada çok da kalabalık değildi, bu da bizim için daha keyifli oldu. Bir akşam yemeğini iskeledeki Asmalı Meyhane’de, diğerini Ada Bacchus’te yedik. İkisi de keyifli ikisi de lezizdi. Tavsiye edilir.
Bozcaada’nın ünlü damla sakızlı bademli kurabiyesini tattık, şarabından içtik, Polente’de de güneşi batırdık. Yeni içki yasası gereği artık şarap tadımı kaldırılmış, şarabınız ile bağda traktörle güneş batırmaya gidemiyorsunuz. Yine de Bozcaada mutlaka görülmesi gereken bir güzellik.
Cunda Adası
Bozcaada sonrası Ayvacık-Akçay üzerinden Ayvalık’a ve Cunda’ya geldik. İlk başta pek içimiz ısınmamış olsa da otele girip yerleştikten ve sahile indikten sonra Cunda daha bir keyifli gelmeye başladı. Booking üzerinden Nisi Butik Hotel‘de rezervasyonumuzu yapmıştık. Şunu söylemem şart: Nisi’nin odaları gerçekten çok iyiydi. Konumu tam şehiriçinde, mükemmel bir yerde. Enfes bir bahçesi var. Yalnız Nisi’de tek hissedemediğim şey samimiyet ve içtenlikti. Sürekli bir profesyonel yaklaşım havası sezdim. Ada Bacchus’teki içtenlik ve basitlik yoktu. Konsept farkı da var tabi. Yine de Nisi’de bir gece daha kalmayı düşünmedik değil. Oda yoktu maalesef. Çıkışımız sırasında Booking.com’un bize geçirdiği tarifeye küfürlerimizi saymayı elbette unutmadık. Bir daha Booking’i yurtiçinde kullanmamaya yemin ettim desem yeridir.
Cunda’da denize girilebilecek yerler bizi sarmadığı için soluğu Sarımsaklı’da aldık. Bikini Beach’e 10tl verip iki şezlong ve bir şemsiye aldık. Deniz de kumsalda gayet güzeldi. Kumsalı seven insanlar olduğumuz için denize girdiğimiz yerin kum olmasını istedik durduk. Evet böyle huylarımız yok değil.
Şirince
Şirince’de kalmayı seçmemizin sebebi Tire’ye (ananemle dedemin mezarı orada) yakın oluşu, buradan Alaçatı’ye geçişin kısa oluşu ve Efes’e uğramayı isteyişimizdi. Şirince’de Stonehouse Byipek Hotel‘de telefonla rezervasyon yapıp karanlık bastırdığı bir anda otele vardık. Tamamen köy evi konseptinde yapılan hotele ilk andan itibaren çok ısındık ve hoşumuza gitti. Otelin her yerine serpiştirilen nostaljik eşyalara bayıldık. Pikaptan plak dinlemeyeli çok olmuştu, bayağı iyi geldi. Ne yazıkki otelin havuzu düzenli temizlenmediği ve motoru çalışmadığı için bizim için eksik kaldı. Stonehouse’da yaşadığımız tek sıkıntı çok basit bir akşam yemeği için bizden istenen çok yüksek bedel oldu. Kesinlikle haklı bir talep olmadığını oteldeki her yetkiliye hatta otelin sahibine iletmemize karşın kaba bir yaklaşımla karşılaştık. Bu da otelden çıkarken bizim moralimizi çok bozdu. Sonunda otel sahibi ile orta noktada anlaşıp keyifsiz bir şekilde otelden ayrıldık.
Şirince’nin Hobbitköy vari havası hoşumuza gitti, Efes antik kenti muhteşem bir yer gerçekten. Tire… Neyse…
Alaçatı
Şirince’deki keyifsiz ayrılığımız sonrası Alaçatı’da Kurabiye Hotel bizim için tam bir sığınak oldu. Alaçatı gündüzleri kendi saklayan geceleri ortaya çıkan yakamoz kadar güzeldi geceleri. Kurabiye Hotel‘de tarifi zor tasarım ve temizlik enerjimizi geri getirdi. Tabi bunda otel sahiplerinin bize olan yakın ilgisi de etkili oldu. İlk anda enerjimizin düşük olduğunu görüp bize moral verdiler ve keyiflendirdiler.
Alaçatı geceleri bambaşka olan bir yer. Tarifi zor. Muhteşem lokantalar, inanılmaz tasarımlı dükkanlar var. Alaçatı’da dar sokaklarda yürümek sosyetenin yazlığında gezme hissi veriyor. Enteresan birşey. Çeşme’de Aya Yorgi’deki Kafe Pi’ye ücretsiz giriş vermişti Kurabiye Hotel, ilk gün oraya gittik. Pek bize göre değildi, yaşlandık mı ne? İkinci gün Ilıcalı’ya gittik rüzgarı yedik dalgaları yedik ama çok eğlendik. Kumsalda boştu. Sarımsaklı’da 10tl verdiğimiz iki şezlong bir şemsiye burada 30tl olmuştu. Vermedik biz de. Koçtaş’tan aldığımız portatif kumsal sandalyelerimizi ve şemsiyemizi kurduk püfür püfür deniz keyfi yaptık söylemesi ayıp. Akşam da kumruları götürdük lüp lüp. Nefis bir balık lokantası olan Karina‘da tarifsiz bir Kalamar ızgara yedik. Hayatımda yemedim öyle birşey.
Alaçatı tatili noktalamak için muhteşem bir yerdi. Tekrar tekrar gitmek, Kurabiye Hotel’de kalmak isterim.
Diğer Notlar ve Duraklar
Dönüş yolunda Susurluk’ta Varan tesislerinde Ayran-tost yaptık, mideyi perişan ettik. Çaresiz kalmadıkça gitmeyin. Tam Susurluk içinde Yörsan tesisleri var çok daha şık ve keyifli görünüyordu. Onu tercih edebilirsiniz bence.
Bursa’da Heykel’de İskender Kebab’ta bir porsiyon İskender’i afiyetle yedim, hiç de utanmadım. Tekrar olsun tekrar yerim.
Türkiye çok hızlı gelişiyor gerçekten, konutlar, yollar her yer şantiye mübarek ülkede. Yalnız herşey aşırı kontrolsüz çok belli.
Yolda her yer radardı. Cezaları yememişizdir inşallah diyerek geçtik her yerden.
Geyikli’de Eyvah Eyvah 3’ün çekimleri vardı. Di mi be ya?
Feribot çok keyifli birşey.
Bizde mi butik otel açsak acaba?
Araba yolculuğu harika bir duygu. Bir sonraki seyahatte farklı rotalar ve farklı yerler görmek istiyoruz. Bu sefer çok yere gitmeye çalıştık hepsinin tadı damağımızda kaldı.
Efes gibi tarihi bir yerde, bu kadar yabancı turistin akın akın geldiği bir yerdeki dükkanlar o kadar rezil, etraf o kadar kötü ki yemin ediyorum utandım. Hiç beceremiyoruz bu işleri hiç.
30 Ağustos’ta İzmir’deydik. İnanılmaz bir sevgi seli vardı. Her yerde Türk bayrakları, Atatürk posterleri… Askeriye Konak’ta top tüfek helikopter indirmiş halka onları tanıtıyordu. Panayır gibiydi, inanılmaz. Hakikaten Ege’nin ülkeye bakışı çok farklı. Ülkenin genelinden çok farklılar. Kendimi evde gibi hissettim. Böyle birşeyin İstanbul’da olamayacağını düşündüğümde ülke nereye gidiyor döngüsüne girdim, tatilim zehir oluyordu.
Ege bitti, sırada İç Anadolu var. Rota öneriniz?