Pacific Rim-1

Bugün son zamanlardaki en keyifli günlerimden birini geçirdiğimi söyleyebilirim. Sabah Katara‘da bulunan Sukar Pasha‘da Katar’da yaşayan Türklerin buluşma kahvaltısı vardı. Uzun zamandır böyle bir kahvaltı yapmamıştım. Simit, poğaça, demleme çay, peynirli su böreği, pastırmalı yumurta, gemlik zeytini… Güzel kahvaltı sonrası önce Lagoona Mall‘a geçtim. iSpace mağazasında iPad ve iPod Touch almanın kıyısından dönüp kendimi dışarı attım ve uzun zamandır sinemaya gitmediğimi hatırladım. Bir süredir fragmanlarını görüp, izlemeyi kendime öğütlediğim Elysium‘in Villagio IMAX’e gelmiş olabileceğini düşünüp direksiyonu Villagio’ya doğru kırdım.

Elysium yoktu ama Pacific Rim vardı. IMAX saat 2 seansına F-11 koltuğuna biletimi alıp etrafta biraz dolanmaya başladım. Katar’a ve özellikle Villagio’ya daha önce gelmiş olanlar bilir. Burası buz gibidir buz! Hele hele sinemalar buzhaneden farksızdır. Bu yüzden sinemaya girmeden önce üzerime birşey almam gerektiğini düşünerek Pull and Bear’dan bir sweatshirt aldım. Artık filmi izlemeye hazırdım. Koltuğuma oturdum ve etrafıma velet ya da Katarlı birisi oturmaz diye dua ederek gelenlere baktım. Veletler çok ses yaptıkları için benden uzak dursunlar istedim. Katarlılar da ne yazık ki sinemadaki diğer izleyicilere pek saygı göstermiyorlar. O yüzden onlar da uzak dursun istedim.

Pacific Rim-2 (800x400)

Pacific Rim hakkında filmden önceki bilgilerim temel bilgilerdi. Yönetmenin Guillermo Del Toro olduğunu biliyordum. Birkaç kez fragmanını izlemiş ve süper robotların canavarlarla savaşı temasını görmüştüm. (Aferin 10 puan)

Filmin başlamasıyla Del Toro’nun nasıl bir kafada bu filmi çektiğini hemen anladım ve kendimi onun hissetmemi istediği hisse bürünmüş buldum. Daha dünden razıydım zaten ya neyse. Pacific Rim, çocukluğunda haftasonu çizgi film kuşağı için erken kalkan büyük çocuklara yönelikti. Voltron, Power Rangers, Saber Rider, Cobra, Transformers görmüş, daha sonrasında animeye kaymış, Evangelion‘u izlemiş bünyeleri CGI kazanında eski güzel günlerine döndüren, üzerine biraz Top Gun, biraz Independence Day ve Godzilla sosu eklenmiş, Del Toro’nun çocukluk hayali gibi bir film Pacific Rim.

Yukarıda saydığım animelerin ya da filmlerin hiçbiri size tanıdık gelmiyorsa Pacific Rim sizin için çekilmez bir film olabilir. Klişe üstüne klişe barındıran hikaye, karakterler ve olaylar sayısız kez “yok artık daha neler” tepkisi vermenize vesile olacak. Hatta belki de filmi tamamlamadan salonu terk edeceksiniz. Eğer ki üstte saydıklarım sizin için de hoş anıları hatırlatıyorsa Pacific Rim’e bayılacaksınız. Çocukluğunda robotla canavarı dövüştürüp oyun oynamış her büyümüş çocuk Pacific Rim’i sevecektir. Kaç yaşında olursa olsun. Sinemanın tüm amacı sürekli gerçekleri aktarmak, dürüst, objektif ve anlam yüklü olmak olmamalı. Pacific Rim bize bunu da gösteriyor. Biraz da saçma olsun canım. Benim keyfime göre hareket etsin, ona göre sanat yapsın.

Pacific Rim’de ne oyunculuk var, ne usta diyaloglar ne de nefes kesen bir hikaye. Hiçbiri yok. Bolca saçmalık, bir sürü devasa robot ve canavar, klişenin dibine vuran sahneler, okyanus, bolca yağmur, inanılmaz görsel efektler ve sizi eski günlere götürecek müzikler var.

Pacific Rim tam bana göreydi. Evet belki klişeler ve saçmalıklar biraz daha az olsa daha da hoşuma gidebilirdi. Azıcık daha ayakları yere basan bir senaryo da fena olmayabilirdi ama böyle olsun bizden olsun. Ben sinemadan memnun ayrıldım. Michael Bay’in katlettiği Transformers sonrası ilaç gibi geldi. Allah cezanı verecek Michael Bay. Bak yine hatırladım sinirlerim bozuldu. Neyse, Pacific Rim’i mutlaka IMAX’te izleyin. CGI’ın gücünü ancak öyle görebilirsiniz. Pacific Rim için başka bir eleştiri için Oktay Ege Kozak‘ı öneririm. Hoş o da benim kafadan ama neyse. Bu arada japonca’da Kaiju’nun büyük canavar demek olduğunu öğrenip, kaplan görünümlü kedim olan Kaju’nun gözümde daha da bir canavarlaştığını söylemeliyim. Yemese bari…

Düşlerden Gerçeğe Puanı: 8/10

1 Yorum

Bir Cevap Yazın