Uzakdoğu tatilimizi anlattığım yazı dizisine kaldığım yerden, Tayland’ın başkenti Bangkok’un Suvarnabhumi Havalimanı’ndan devam ediyorum. Phuket günlerimizi anlattığım ilk bölümü okumamış olanlar şuradan yazıya ulaşabilirler. Geriye kalanlar beni takip etsin. Bangkok maceramız başlıyor!
Bangkok Suvarnabhumi Havalimanı, Phuket Uluslararası Havalimanı ile kıyaslanamayacak kadar büyük bir havalimanı. Uçak yanaşacağı gate’e doğru usul usul ilerlerken görebileceğimiz havalimanının büyüklüğü Bangkok hakkında ipucu veriyor aslında. Thai Airways’in 1 saat 25 dakika süren Phuket-Bangkok direk uçuşunu gerçekleştirdiğimiz uçaktan indikten sonra bagaj bantlarına kadar yaklaşık bir kilometre yürümüşüzdür sanırım. Havalimanının büyüklüğünü anlatmak için başka bir örnek vermem gerekmiyor diye umuyorum.
Bagajlarımızı banttan aldıktan sonra bizi karşılamaya gelen transferimizi havalimanının yolcu çıkış kapısının hemen karşısında bizi beklerken görmek oldukça rahatlatıcıydı. Hızlıca bizim için bekleyen minibüse atlayıp şehir merkezinde olduğunu bildiğimiz otelimize doğru yola çıktık. Yaklaşık 45 dakika sürecek olan yolculuğumuz boyunca bizdeki TEM ya da E-5 genişliğindeki otoyollardan geçtik. Kendimi Zeytinburnu-Merter arasında gidiyormuş gibi hissetmedim desem yalan olur. Gerek yol kenarındaki yapılar, gerekse de şehrin bu bölgesinin sanayi bölgesi gibi bir görüntü çizmesi bende bu etkiyi yarattı. Tabi ki tüm bu benzerlik önemli bir farkla ayrılıyordu. Phuket gibi Bangkok’ta da trafik tersten akıyordu.
Devam etmeden önce bu yazı dizisinin ilk bölümünde atladığım önemli bir detaydan bahsetmek istiyorum. Tayland’ın para birimi Baht’tır. Bir Amerikan Doları 30-35 baht arasında bir değerdedir. Türk Lirası ile matematiğini siz yapıverirsiniz artık.
Otelimiz Sheraton Grande Sukhumvit
Bangkok’ta geçirdiğimiz günlerde konakladığımız otelimizin ismi Hotel Sheraton Grande Sukhumvit‘di. Hem hakkındaki olumlu yorumlar hem de konumunun şehir merkezinde oluşu tercih sebebimizdi. Açık büfe kahvaltıları iyiydi. Bir Phuket’teki otelimiz Renaissance seviyesinde değildi ama başarılıydı. Oda servisini ve diğer öğünleri deneme fırsatımız olmadı çünkü otelin merkezi oluşu acıktıkça dışarı çıkmamıza vesile oldu. Odamızın güzel bir Bangkok manzarası vardı. Bangkok’un hem tarihi hem de modern silüetini hem gündüz hem de gece odamızdan izleyebiliyorduk.
Phuket’teki gibi bir acenta temsilcisi bizimle ilgilenmediği için birçok şeyi deneme yanılma yaparak kendimiz keşfetmek durumunda kaldık. Bu durumda fahiş turist mafyasının gazabına uğradığımız anlar da olmadı değil. Onlara değineceğim.
Shereton Grande, şehrin en merkezi noktalarından biri olan Sukhumvit caddesi üzerinde konumlanmış. İstanbul’dan örnek verecek olursam, Levent, Mecidiyeköy, Beyoğlu ve Kadıköy kırması diyebilirim. Alışveriş merkezleri, ofis binaları, oteller, restorantlar, kahve zincirleri, süpermarketler ne ararsanız Sukhumvit Caddesi üzerinde bulabilirsiniz.
İlk günü otelin çevresini keşfetmekle geçirdik. Otelin tam karşısında Terminal 21 Alışveriş Merkezi vardı mesela. Oteli şehrin monorail raylı sistemi olan Skytrain’e ve caddenin üstünden giden bir yürüme yolu olan Skywalk’a doğrudan bağlantısı vardı. Skywalk’a çıktıktan sonra caddenin karşısına geçtiğiniz anda Terminal 21’in girişi ile burun buruna geliyorsunuz. H&M’inden tutun bir çok ünlü tekstil mağazasınn şubesi yer alıyordu, Terminal 21’de. Biz de işte tam o an Tayland’ın neden bir tatil cenneti olduğunu anlamış olduk. Fiyatlar hem Türkiye’den hem de Katar’dan bir hayli ucuzdu. İnsan gördüğü herşeyi almamak için kendini zor tutuyor gerçekten.
Sukhumvit’ten aşağı doğru giderken cadde üzerindeki bir yerden gelen ışıklara ve seslere takıldık. Yakınına gittiğimizde Dinosaur Planet gösterisi ile karşılaştık. Gelmişken girelim dedik ve içeriye bir göz attık. Hoş bir anı oldu bize.
Akşamı noktalayıp ertesi gün için enerji toplamaya karar verdik ve odamıza çekildik. Bir sonraki günü tarih ve kültür ziyaretlerine ayırmayı seçmiştik.
Thai Ticket Yalanı
Sabah kahvaltımızı ettikten sonra taksi ile Grand Palace ve Wat Arun gibi herkesin görmemizi söylediği turistik yerlere doğru hareket ettik. Taksimetreyi açmayan taksici ile pazarlık yapıp orta noktada anlaştık ve Grand Palace’ın önünde araçtan indik. Karşımıza çıkan ve bize yol göstermek isteyen bir Tayland’lının tavsiyesine uyup şehrin ortasından geçen Chao Phraya nehrinde tekne gezintisine çıktık. Kanallarla çevrili arka mahallelerde ilerledik. Bu arada şöyle bir durumu fark ettik. “Bilet satılan yerde Tahi Ticket deyin yoksa iki kat fiyat alırlar” diyerek bizi yönlendirmişti bu arkadaş ama anladık ki bu bir dümendi ve başka yerlerde daha uygun fiyata bu tur ayarlanabiliyordu. Bize yardımcı olduğunu sandığımız bu amca da meğer tezgahın parçasıymış. Taylandlılara duyduğumuz tüm güveni yere atıp üstüne bastıktan sonra artık tecrübeli turist olduğumuzu sanmıştık. Tekne turu sonrası tekrar Grand Palace’a gidip içeri girmeye çalıştığımızda da inanılmaz kalabalığı görüp kapıdaki görevli olduğunu sandığımız birinin tavsiyesiyle çevredeki tapınakları tuk tuk (arkada yolcu koltuğu olan mobilet diyebiliriz) ile ziyaret etmeyi ve daha sonra tekrar buraya gelmeyi seçtik. İnanır mısınız bu da dümenmiş. Adam bizi saçma sapan yerlere götürüp para harcatmaya çalışınca “götür bizi geri” dedik. Somurta somurta Grand Palace’a geri getirdi. Sonrasında Grand Palace’ın o gün için daha fazla ziyaretçi almayacağı gerçeği ile yüzleşip, tecrübesizliğimizden ve şanssızlığımızdan dert yanıp Wat Arun’a gitmek üzere yürüyüşe koyulduk. Bu arada tüm bunlar yaşanırken havanın aşırı nemli ve sıcak olduğunu da belirteyim. Üç tshirt değiştirdim bu sürede.
Wat Arun’a ulaşmak için nehrin karşısına geçmemiz gerekiyordu. Artık iki dümende hem vakit hem para kaybetmiş olmanın verdiği tecrübeyle mayın tarlasında yürüyormuş gibi dikkatli hareket ediyorduk. Sora sora sadece 3 Baht’a tam da Wat Arun’a giden tekneleri bulduk ve nehirden karşıya geçtik.
Wat Arun büyük ve önemli bir tapınak. Değişik heykeller ve Budizm ile ilgili şekillerin bulunduğu Bangkok’ta ziyaret etmeniz gereken turistik bir yer. Oradaki gezintimizi bitirdikten sonra hem sıcaktan hem de yoğun programdan yorulduğumuzu fark ettik ve otele dönüp biraz dinlenmeye sonrasında otelin etrafını keşfetmeye devam etmeye karar verdik.
Otelde bir kaç saat dinlendikten sonra otele yürüme mesafesindeki büyük alışveriş merkezine gitmek üzere yola koyulduk. Central World isimli bu yer devasa bir mekanmış. Food court’u olsun, mağazaları olsun bizim Cevahir kadar vardır belki de ondan da büyüktür. İçeri girmeden önce bahçede bir organizasyon olduğunu gördük. Cosplay içinde bir sürü gencin yer aldığı Anime festivali yapıldığını anladık. Orada biraz vakit geçirip azıcık da imrendik tabi vizyonlarına. Alışveriş merkezinde biraz dolaştıktan sonra kendimizi Sushi’nin lezzetli kollarına bıraktık. Hem lezzetli hem de uygun fiyatlı sushi’ler ile midemize bayram ettirdikten sonra günü tamamladık.
Madame Tussauds Bangkok ve Chatuchak Market
Ertesi gün çok ünlü olduğunu duyduğumuz Chatuchak Market’i gezmeyi gittik. 17,000 adet küçük dükkanın yer aldığı iddia edilen Chatuchak, ne ararsanız bulabileceğiniz devasa bir “bir milyoncu” dükkanı gibiydi. Oradaki gezimizi bitirdikten sonra Madame Tussauds müzesinin otele yakın olduğunu öğrenip yeni hedefimizi belirledik. Madame Tussauds müzesi çok keyifliydi. Yakında İstanbul’da da açılması beklenen müzedeki balmumu ünlüler gerçekten daha gerçekti. Brad Pitt’ten Barack Obama’ya, Gandhi’den Lady Diana’ya tüm balmumu ünlülerle fotoğraf çektirdik. Sonrasında da Ice Age temalı 4D sinemayı denedik.
Son günümüzde, öğleden sonra gerçekleşecek Hong Kong uçuşumuzdan önce otelin havuzunu hiç kullanmadığımızı fark edip kendimizi havuza attık. Bu keyfi neden bu kadar geç hatırladığmıza üzüldük ama artık çok geçti.
#pooltime #sheratongrandsukhumvit
A photo posted by @gurlo on
Bangkok bana bir çok yönüyle İstanbul’u çağrıştırdı. Doha’dan sonra içinde yaşam olan bir şehir görmek hoşuma gitti. Tarih, din, modernizm ve gelenekler içiçe geçmiş ve Bangkok’un bir parçası olmuş resmen. Bangkok’a ayırdığımız sürenin bu şehri anlamak için yetersiz olduğunu anlamıştık. Bir sonraki ziyaretimizde daha farklı aktiviteler yapma sözü verip Tayland’dan ayrılmak ve yolculuğumuzun son halkası olan Hong Kong’a gitmek üzere üzere havalimanına doğru yola koyulduk.
Havalimanında çıkış yaparken pasaport kontrolünde görevlinin “Nereye hocam? Ne yapacaksın Hong Kong’da? Kaç gün kalacaksın? Eee sonra?” gibi ahiret sorularına maruz kalıp hepsini net cevaplarla teker teker savuşturdum. Artık Hong Kong’a hazırdık!
[…] yaşadıklarımıza buradan, ikinci destinasyonumuz olan Bangkok maceramıza ait detaylara da şuradan ulaşabilirsiniz. Hala okumaya devam ettiğinize göre iki yazıyı da yalayıp yuttuğunuz […]
Bir daha gelirseniz Thong Lo, Ekkamai gibi yerleri gezmenizi tavsiye ederim. Hem turistlerden uzak durursunuz hem de Bangkok’un Nisantasi’sini gormus olursunuz :)
Merhabalar, öneriniz için teşekkürler. Notumu alıyorum. Sizin vesilenizle burayı okuyanlar da bu lokasyonları öğrenmiş oldular. :)