Haber bültenlerinde duymaya alıştığımız ve olumlu birşey mi yoksa olumsuz mu anlayamadığımız bir tanım vardır: Gelişmekte olan ülkeler arasında gösterilen Türkiye…
Bu tanımlamanın benim gözümdeki karşılığı “ergenliği atlatamamış ve olgunlaşamamış birey”dir. Bu durumda gelişmiş ülkeleri yetişkin olarak tanımlamış olduğumu farkındayım. Konuya buradan girmiş olmamın sebebi 1 Kasım 2015 Genel Seçim Sonuçları’nı bu enteresan bakış açısından değerlendirmeye çalışacak oluşumdur.
Hepimiz ergenliği yaşadık (di mi?). Ergenlik dönemi duygularımızın ne kadar değişken olduğunu ve bir günümüzün bir günümüze uymadığını biliriz. Bir gün yataktan bir kalkarız babamız dünyanın en şeker babası gibi görünür gözümüze. Akşam arkadaşlarla dışarı çıkmamıza bir izin vermeyegörsün ertesi gün yüzüne bakmayız. Ergen bir insanın tüm hal ve hareketleri hormonlar ve onları komuta eden duygular tarafından yönetilir. Hal böyle olunca o bireyin yetişkin olduğunda tam olarak nasıl bir karaktere bürüneceğini bilemezsiniz.
Ergenlik dönemi bir geçiş dönemidir. Bu yaşlarda insan ırkı farklı şeylere heves edebilir ve bunlar kötü alışkanlıklar da olabilir. Komşunun oğlunun etkisinde kalıp yan bahçedeki kiraz ağacına dalmaktan farklı şeylerden bahsettiğimi anlamışsınızdır. Eğer ergen birey kontrol edilmez ve yönlendirilmezse kendini yanlış bir çevrenin içinde bulabilir. Onu oradan çıkartmak ailesine düştüğü kadar gencimizin kendinin ve çevresindeki ona değer veren ya da arkadaşlarının da sorumluluğudur. Ergenlik dönemini yanlış değerlendirip, adalet, özgürlük, huzur gibi değerleri idrak edememiş de olabilir. Dünyanın nasıl çalıştığını çözemediği için sonuç olarak geleceği nasıl kuracağını da planlayamamıştır. Bu da onu günü yaşamaya ve kendini duygularının ve hormonlarının esiri olmaya itmiştir.
Ergenliği geçip yetişkinliğe erişebilen bireyler ise o günleri çoğunlukla gülümseyerek hatırlarlar. Kötü anılar uçup gitmiş geriye çıkarılan dersler ve tebessüm ettiren kareler kalmıştır. Birey tecrübe ede ede hayattan ne beklediğini anlamış ve o doğrultuda adımlarını atmıştır. Artık hedefe giden yolun kısa kulvar koşularında depar atmak olmadığını, uzun maratonda nefessiz kalmadan tempoyu tutturmak olduğunu öğrenmiştir.
Türkiye kabul etsek de etmesek de ergen bireydir. Ne istediğini bilmez. Nereye ait olduğunu tam olarak algılayamaz. Hayatın ona acımazsız davrandığını, zor koşullarda yaşadığını düşünür. Bir yöne doğru ilerler, sonra vazgeçer tam tersi istikamete gider. Doğu ile batı arasında dönemsel gidiş gelişler yaşar. Kendine güveni tam değildir. Hayatın çok zor olduğunu ve birinin ona yolu göstermesi gerektiğine inandığı zamanlar olur. Günlük yaşadığı için öfkesi ani olur ama çabuk söner. Yetişkin olabilmesi için daha önünde uzun bir yol vardır. Yetişkinlere bakıp onlara özenir. Zamanın hemen geçip yetişkin olduğu, kendi kararını kendi verebildiği günleri hayal ederek uykuya dalar.
Ergen birey elbet bir gün yetişkin olacaktır ama o zamana kadar ergenliği tecrübe etmeli, aşk acısı yaşamalı, sevginin, öfkenin, üzüntünün, mutluluğun ne demek olduğunu anlamalıdır. Zaten bunlar değil midir bizi olgun yapan ve hayata daha sıkı bağlanmamızı sağlayan?
1 Kasım 2015 Genel Seçimleri ve diğer önemli olaylar, üstte saydığım duyguları yaşadığımız ve olgunlaşma yolunda hayatı öğrenmemizi sağlayan anlardır. Bu hadiseler geleceğimizi oluşturacak yapıtaşlarıdır ve yetişkinlikte dahi aklımızdan çıkmayacaklardır.
Ülke olarak karakterimiz bu yıllarda oturmaya başlıyor ve gerçekten ne istediğimizi anlama yolunda ilerliyoruz. O yüzden bu seçim, geniş bakış açısında, “Bugün okula otobüs ile mi yoksa vapur ile mi gitsem?” ya da “Öğlen yemeğinde patso mu yoksa nohutlu pilav mı yesem?” seçimlerinden farksızdır. Asıl önemli olan ergenlik sonrası hangi yolu seçmek istediğimizdir. Eğer güçlü bir karakter oluşturamazsak ve ergenliği atlatamaz, varlığımızın yetişkinliğe erişebileceğinden dahi emin olamayabiliriz. Bunun olmasına asla izin vermemeliyiz… Haydi, hep beraber el ele verelim ve bundan sonraki her fırsatta bu gencin doğru yolu seçmesine yardımcı olalım çünkü bu potansiyel onda var. Geleceği çok ama çok aydınlık.
Bizimle misiniz?