Karadeniz’de yapılması planlanan Yeşil Yol Projesi ile ilgili basında ve sosyal medyada çıkan haberleri göz ucuyla takip ediyordum. Az önce konuyu anlamaya karar verdim ve severek takip ettiğim ve başarılı bulduğum onedio’dan editör Damla Pinçe’nin derlediği yazıyı okudum.
Onedio’nun olayı tek taraflı yansıttığını söyleyebilirim. Ama bu yanlış bir uygulama değil. Çünkü olayın savunulacak hiçbir tarafı olmadığı için gönül rahatlığı ile tepkisini gösteren vatandaşımıza destek verebiliriz. Yeşil Yol adı altında Karadeniz’in güzelim yaylalarını Akdeniz ve Ege’nin dantel gibi işlenmiş kıyılarındaki çarpık yapılaşmanın bir benzeri ile karşı karşıya bırakmanın nasıl bir mantığı olabilir?
Eğer devlet o bölgede bir turizm potansiyeli olduğunu düşünüyorsa öncelikle o bölgenin halkına ne istediğini sormalı. Halk halinden memnun ise ne diye o bölgeye daha fazla turist çekmeye çalışırsınız ki? Devletin görevi halkını mutlu etmektir. Halk halinden memnunsa basit ama bir o kadar geçerli “çalışıyorsa oynama bozulmasın” mantığında hareket etmek daha doğru değil mi? Yeşil Yol, Pembe buzağı, kırmızı don gibi tamamen ranta yönelik projeler insanımızda artık ters tepiyor.
Bu haberlerdeki hoşuma giden ve beni umutlandıran detaysa insanların yerinde gördüğüm tepkilerini gayet başarılı bir şekilde gösteriyor olmaları. Kimse boynunu büküp “emredersiniz” demiyor. Burada Karadeniz insanının “zekası” etkili mi bilmiyorum ama keşke hemen her uygulamada bu şekilde tepki gösterebilsek. Bu hükümet ve devlet üzerinde bir çeşit otokontrol yaratabilir ve bundan sonraki projelerde halkın gerçek istekleri herşeyden üstün gelebilir. Benimki biraz fazla iyimserlik hatta saflık sanırım. Varsın olsun…