Doha

Yukarıdaki fotoğraf Doha’da havanın şu anki durumunu anlatmak için hiç de yeterli değil. Hissedilen sıcaklığın akşam 9.30’da 46 derece olmasının dışında dışarıda inanılmaz bir nem var. Nem, görüş mesafesini daraltmış ve şehrin üzerine bir sis gibi çökmüş durumda. Öyle ki, tüm evlerin ve mağazaların camları nemden yağmurdan ıslanmışa dönmüş gibi görünüyor. Arabalar camlarındaki nemi atabilmek için sileceklerini çalıştırıyorlar.
Anlatılamayacak, yaşamadan bilemeyeceğiniz bir olay bu.

Doha’da 4. yılımı devirmiş bir expat olarak hemen hemen her yıl bu tarz 3-5 gün ekstrem gün geçirdiğimizi söyleyebilirim. Bu sene ise şu ana kadar geçirdiğimiz nemli akşamların sayısı önceki senelere göre ciddi arttı. Bunun olacağının haberini yerel basın yaz ayları başlamadan önce belirtmişti.

Bu gibi havalarda yapılacak en doğru şey klimalı evleri gerek görmedikçe terk etmemek. Yorucu aktivitelerden kaçınmak ve bol bol su tüketmek de son derece önemli.

Gecesi böyle olan günün gündüzü de bir o kadar zor geçiyor elbette. Gündüz vakitlerinde nem oranının nispeten düşük oluşu havayı neyseki biraz katlanabilir kılıyor. Evet gündüz saatlerinde nem düşüyor ama güneşin göğe çıkışıyla yükselen sıcaklık, insanı hayatını bir fırının içinde devam ettiriyormuş hissine sokuyor.

Bu gibi günlerde güzel vatanım Türkiye’nin ne kadar özel bir konuma sahip olduğunu bir kez daha görüyorum. Bugünlerde değerini bilemediğimiz o topraklar, günlerinizi körfez ülkelerinde geçirirken daha da bir kıymetli gözüküyor. Bu doğrultuda, “Bugün ülken için ne yaptın?” sorusu aklımızın bir köşesinde kalmalı diye düşünüyorum. Türkiye toprakları için dökülen onca kan ve ter asla tarihte yaşanmış olmuş bitmiş birer hadise olarak görülmemeli. Daha çok çalışmalı, daha fazla emek harcayıp ülkemizin huzuru için savaş vermeliyiz. Doha’nın nemli havasından başladığım yazıda geldiğim nokta da ortada… Ah gurbet böyle bir şey işte…

Bir Cevap Yazın