Türk halkı olarak Katar ile ilk tanışmamız Al Jazeera kanalı vesilesi ile oldu desem yanılmış olmam diye düşünüyorum. Al Jazeera özellikle Osama Bin Laden ve 11 Eylül olaylarını verirken en vurucu kaset ve bilgilere en kısa sürede ulaşan ve yayımlayan kanal olarak tüm dünyanın ilgisini üstüne çekti. Eski Katar Emiri Şeyh Hamad bin Khalifa Al Thani‘nin özel eğilimi ile bugün bulunduğu konuma gelen Al Jazeera 2011 yılı ile başlayan ve hala etkileri devam eden Arap Baharı‘nın yayılmasında etkili oldu ve bu yüzden halen ciddi şekilde eleştiriliyor.
Katar sahip olduğu doğalgaz kaynakları ile dünyanın en büyük üçüncü rezervine sahip. Önünde sadece Rusya ve İran var. Küçük bir yarımadanın sakinlerinin ömrü hayatında bitiremeyeceği bir enerji kaynağından söz ediyoruz. Dolayısıyla dünyanın gözü bu küçük yarımadada olduğu için elbette şaşırmıyoruz.
Son dönemde agresif bir diplomasi izleyen Katar özellikle Müslüman Kardeşler‘e olan yakınlığı ile son dönemde dikkatleri bir kez daha üzerine çekti ve GCC ülkeleri içerisinde göze battı. Bu durumdan rahatsız olan Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, Katar’ın Müslüman Kardeşler desteğini öncül bahane olarak gösterip, Al Jazeera‘nin yayın politikası, Katar’ın Hamas, Hizbullah, Libya Muhalifleri gibi kesimlere olan açık ilgisinin önünü kesmeye karar verdi. İlk adım olarak büyükelçilerini Katar’dan çektiler. Bu son dönemde arap yarımadasındaki en büyük diplomatik kriz anlamına geliyordu. Bununla da yetinmeyip şartları Katar için daha da sıkıştırmaya karar veren Arabistan, Katar’ın anakıta ile olan tek kara bağlantısı olan Arabistan-Katar gümrük kapısını, hava ve deniz sahalarını kapatmak ile tehdit etti. Katar Dışişleri Bakanı’nın bu tehditlere cevabı her ülkenin dış politikasının bağımsız olduğu yönündeydi. Aslında ters bir cevap değil. Makul ve kabul edilebilir bir açıklama. GCC ülkelerinin bu davranışlarının altında gerçekte nasıl bir çıkar ilişkisi var sadece tahminler yürütebiliyoruz.
Katar ile Türkiye’nin ne kadar sıkı fıkı olduğunu artık günlük dizi kıvamında izlediğimiz dinleme kasetlerinden biliyoruz. Olayı biraz daha dallayıp budaklayıp Erdoğan’ın Katar’a gelirken neden Efkan Ala ve Hakan Fidan ile geldiğini de sormadan etmeyelim. Alt tarafı bir büyükelçilik açılışı değil miydi olay? Demekki değilmiş. Öyle olmadığını zaten günlük kaset furyasından gayet güzel takip ediyoruz.
Katar ve Türkiye, Mısır, Suriye ve Filistin konularında ortak hareket ediyorlar desek yanılmayız. Peki neden bu iki ülke bu kadar yakın ilişki içinde? Tabi bunda ABD’nin iki müslüman ülke üzerindeki bariz etkisi önemli olsa gerek. Açıkçası Katar’ın birçok batılı ülke tarafından nakit para kaynağı olarak görülüyor olduğunu düşünmüyor değilim. İngiltere, Fransa, İtalya ve son olarak Türkiye yatırımları insanı çıldırtacak büyüklüklerde.
GCC’nin Katar üzerine yaptığı baskının çok ciddi bir noktaya geleceğini sanmıyorum. Katar, ABD’nin ortadoğu’daki en büyük hava üslerinden birine ev sahipliği yapıyor. 10,000 ABD askerinin burada ikamet ettiğinden bahsediliyor. Varın siz düşünün. Bu durumda ABD kendi çıkarları doğrultusunda Katar’ı kısa vadede sıkıntıya sokmak istemeyecektir. Bu açıdan Obama’nın yakın zamanda Arabistan’a yapacağı ziyaret daha da önem kazanmış durumda. Tansiyonun biraz düşmesini bekleyebiliriz.