Yeni bir gün sonu özeti ve değerlendirmesi yapma zamanı geldi. Bu gün sonu özetlerinin içeriğini oluşturmak da zor oluyor. Genelde kafamda yazacak birşey biriktirmemiş oluyorum. Aslında günüm de öyle enteresan enteresan hikayeler barındıracak bir gün değil. Her sabah işe gidip akşamları eve dönüyorum. Enteresan birşey yaşayacak ne bir yere gidiyorum ne birilerini görüyorum. Allah’ın çölünde günde 200km yol yapmak dışında bir enteresanlığı yok günümün.
Dün ise hüzünlüydü. Katar’da tanımış olduğum birisinin zamansız ölümü üzerine tanıdıkları olarak toplandık. Amaç gidenin arkasından ağlamak değildi. Sadece onu anmak, hatırasını yaşatmaktı biraz da. Bu tarz buluşmalardan olabildiğince kaçmışımdır. Söyleyecek söz, yapacak şey bulamamaktan kaynaklanıyordu herhalde. “Yakınını kaybetmiş birisine ne diyebilirim? Zaten onlarca belki yüzlerce kişi başsağlığı dileği iletiyor, ben de eksik kalsam nolur” diye kafamdan geçtiği zamanları biliyorum. Ne kadar yanlış aslında. Zorluklar paylaştıkça küçülür. Çok büyük bir kayanın yolumun önünde olduğunu hayal ediyorum. Tek başıma asla kaldıramam ama başkalarının da yardımıyla o büyük kaya tüy kadar hafif olabilir. Kayıplar sonrası yakınlarına bu desteği esirgememek lazım. Ne olursa olsun. Bir gidip başın sağolsun demek bile önemli ve gerekli. Üşengeçliğin, bahane üretmenin anlamı ve gereği yok. Hayat ciddiye almak için çok kısa.