Yönetmen: Peter Jackson
Yazarlar Fran Walsh, Philippa Boyens
Oyuncular: Martin Freeman, Ian McKellen ve Richard Armitage

Filmle ilgili birşeyler karalamaya başlamadan önce J.R.R. Tolkein’in ne kadar muazzam birşey yaptığından biraz bahsetmek istiyorum. Hobbit, bir kısmınızın bildiği üzere Tolkein’in torununa yazdığı bir masal ve yayım yılı 1937! 1937 yılında Tolkein Hobbit’i yazdığında kafasında Yüzüklerin Efendisi de vardı elbette. O yıllarda böyle bir hayalgücü böyle bir yaratıcılık böyle muazzam bir hikaye nasıl düşünülür de yazılır hala anlam veremiyorum. Tolkein’in yaptığı gerçekten çok büyük bir olay.

Aslında kronolojik olarak gidersek Hobbit’in Yüzüklerin Efendisi’nden önce çekilmesi gerekirdi. Ama bir gerçeği en baştan kabul edelim; Hobbit Yüzüklerin Efendisi hikayesinin onda biri kadar öneme sahip bir hikayeye sahip. Yüzüklerin Efendisi dünyayı kurtarmak, özgürlük ve kötülüğün defedilmesi gibi greater good özellikleri barındırırken Hobbit ise bir grup cücenin evlerini geri alma, kimliklerini geri kazanma serüvenini anlatıyor. Bu açıdan senaryosal olarak Hobbit’in derinliği Yüzüklerin Efendisi’nin gerisinde kalıyor. Bu da sinema endüstrisi için “Önce güçlü olan kartı oynayalım başarılı olursa diğerlerini de çekeriz” demekten başka çare bırakmıyor. Ayrıca Yüzüklerin Efendisi’nin popüler kültürdeki bilinilirliği Hobbit’ten hep fazlaydı.

Peter Jackson’un başarısının sırrı, Tolkein romanlarına olan hayranlığı. Kendisi hikayeye o kadar hayran ki kötü bir film yapmayı kendine kabul ettiremiyor ve bir hayran olarak ne görmek istiyorsa perdeye yansıtmaya çalışıyor. Yüzüklerin Efendisi gerçekten iyiydi, Hobbit daha az ekmek barındırdığı için köftesi de az olan ama Yüzüklerin Efendisi’ni izlerken ne hissettiyseniz aynısını 10 yıl sonra tekrar yaşatan son derece başarılı bir film olmuş. 3 saat yakın bir süre o kadar hızlı geçti, film sizi içine o kadar güçlü çekiyor ki sabaha kadar filmi oynatsalar izlemek istiyorsunuz. Bittiğinde ise ağzınıza çalınmış bir bal hissi yaşıyorsunuz.

Tüm karakterler o kadar özenerek yansıtılmış ki, her birinin kişiliği ruh hali ve alamet-i fahrikasını hissetmemek mümkün değil. Oyunculuk deseniz herkes karakterine o kadar güzel hayat vermişki, ortada bir oyunculuk olduğunu düşünmüyorsunuz çoğu zaman. O karakterin gerçekten bunları yaşadığını hissediyorsunuz. Martin Freeman Sherlock’ta kendini bana kanıtlamıştı, Bilbo rolünde harika. Tek tek saymayalım tüm oyuncular çok başarılıydı.

Hobbit Unexpcted Journey’i IMAX izledim. Görüntüler, CGI’lar, renkler herşey gayet güzeldi. Imax izleme şansınız varsa kaçırmayın derim.

Yüzüklerin Efendisi’ni sevip de Hobbit’e burun kıvırmak bence sinemaya haksızlık olur. Yüzüklerin Efendisi’nde sevdiğimiz hoşumuza giden ne varsa burada tekrar karşımıza çıkmış. İşin bu sefer daha zor olduğunu da kabul edelim çünkü eldeki senaryo çok derin değil ama Peter Jackson araya yaptığı eklemeler ile bu eksikliği size yansıtmamış. The Hobbit, ilk başta 2 film olarak düşünüldü ama sonradan 3 filme çevrildi. Ben 15 film olsa yine izlerim. Dizi yapsınlar izlerim. Muhteşem Yüzyıl in Middle Earth yapsalar bile izlemeyi düşünürüm!!

Bu tarz filmleri mutlaka izlemek ve çok eleştirmemek lazım diye düşünüyorum. Sağda solda, çok uzundu yahu, eee çok sıkıcıydı bu ne böyle, Yüzüklerin Efendisi kadar güzel değildi, uykum geldi, cgi’ın suyu çıkmış şeklinde yorumlar gördüm. Çok özür dilerim ama sinemanın geldiği en uç noktaya bakıyorsunuz. Bu kadar güzel görsellik, bu kadar güzel oyunculuk, bu kadar güzel teknoloji kullanımı,bu kadar güzel müzikler, bu kadar güzel sesler, bu kadar güzel kostümler başka kaç tane filmde var?

Bu arada müzikler enfesten öte. Sinemada müziğe gitgide daha çok önem verir oldum. Sesler ve müzikler ile bir filmi sevip sevmeyebiliyorum. Hobbit bu konuda çıtayı epey yükseltiyor ve Oscar’a birçok dalda göz kırpıyor. Daha 2 film sırada bekliyor. Akademi, Yüzüklerin Efendisi gibi tüm ödülleri son filme bırakabilir.

Villagio’da nispeten aklı başında bir seyirci kitlesi vardı. Filmin vizyona ilk girdiği gün gece 11 seansına gelecek adam da Hobbit hayranıdır zaten, saçma sapan işler yapmaz salonda. 3 saat soluksuz izlendi film. Türkiye’de bugün vizyona giriyor sanırım. Bu film güzel bir salonda huzur içinde izlemeyi sonuna kadar hakediyor.

9/10

2 YORUMLAR

Bir Cevap Yazın