Benim için X-Men deyince akar sular durur. Çocukluğumdan beri çizgi romanlarıyla, sinema filmleriyle, çizgi filmleriyle, bilgisayar oyunlarıyla X-Men hayatımın büyük bir parçasını kaplamıştır. Bu eleştirel’i yazarken her ne kadar düz bir sinema izleyicisi gözüyle değerlendirmeye çalışsam da içimdeki çocuk sürekli beni uyardı. Bir X-Men filminden beklentilerim olduğunu bana hatırlattı. Beyazperdede görmek istediğim şeyleri bana anlattı. Peki beklentilerim karşılandı mı?
X-Men Origins: Wolverine, adından da anlaşılabileceği gibi X-Men’lerin en sevilen karakteri olan Wolverine’in bugünkü noktaya nasıl geldiğini anlatıyor. Bu hikaye size de tanıdık geldi mi? (Bkz. Star Wars serisi) Hollywood bunu yapmayı çok seviyor. Bugünlerde en çok seyredilen televizyon dizisi olan Lost’un hemen her bölümünün flashback dolu olmasının altında bazı gerçekler aramalıyız. Geçmişi kurcalamak insanoğlunun doğasında var…
1.60’lık Wolverine karakterini ilk üç X-Men filminde olduğu gibi 1.83’lük Hugh Jackman beyaz perdeye taşıyor. Gözümüz artık ona alıştığı için hiçbir yadırgama hissetmiyoruz. Harry Potter karakteri Daniel Radcliffe’e nasıl yapıştıysa Wolverine de Hugh Jackman’a öyle yapıştı. Başkası oynasa kem küm ederdik. Film boyunca Hugh Jackman da Wolverine karakterinin hakkını veriyor ve iyi bir oyunculuk sergiliyor. Ama ne yazık ki onun bu iyi performansı X-Men Origins: Wolverine filminin vasatın çok altında bir film olmasını engellemiyor.
Yazıya iliştirdiğim fotoğrafa bakıp Wolverine dışındaki karakterler kim diye sorsam kaçınız cevap verebilir? X-Men’le haşır neşir olduğunu iddia eden ben bile çok zorlanarak 1-2 tanesini tanıyabildim. Yan karakterler bu fotoğrafta nasıl tanınmaz halde ise, bütün film boyunca da aynı şekilde hep arka planda yokları oynamışlar. Wolverine’in kardeşi ve ebedi düşmanı Sabretooth filmde en öne çıkan yan karakter olmasına karşın kendisine bir türlü ısınamadım. Umduğum, beklediğim Sabretooth bu değildi.
Filmin yönetmenliği tam bir felaket. Gavin Hood ne yazık ki filmin altından kalkamamış. Bazı sahneler o kadar boş ki kendinizi sahnelere ses, efekt, müzik gibi eklemeler yaparken bulabilirsiniz. Görsel efektlerin hiçbir tutarlılığı yok. Wolverine ve Sabretooth pençeleri ve tırnakları son derece yapmacık. Filmin büyük bölümünün stüdyoda green box (yeşil perde) önünde çekildiği çok rahat anlaşılıyor ve göze batıyor. (Meydan savaşlarını bile stüdyoda çekmişler) Buna karşın patlama ve kovalamaca sahnelerinin görsel efektleri son derece başarılı. Müzikler etkileyicilikten çok uzak. Senaryonun zayıflığı da zaten filmin 15. dakikasında of pof çekmenize sebep oluyor. Yani filmin eksileri saymakla bitmiyor.
X-Men Origins: Wolverine benim için tam bir hayalkırıklığı oldu. Wolverine’in hayatının önceki evrelerini anlatan bu film zamansal olarak kendinden sonra gelen üç filmin de kalitesine ulaşamıyor. En sevdiğim karakterlerden olan Gambit’i görmüş olmam bile bu filmi kurtarmıyor. (Gambit’i de beğenmediğimi belirteyim.) Mümkünse bundan sonra gelecek X-Men Origins serilerini başka bir yönetmen ve senarist grubu çeksin.
Son eklemek istediğim şey; Iron Man gibi harika bir iş çıkarmış olan Marvel Studios’un bu filmde neden görev almadığını buradan yetkililere sormak istiyorum. Sordum gitti!
4/10