Bu yazıda spoiler olmadığını belirten ön not: Bu yazıda Game of Thrones dizisinden spoiler verilmeyecektir. Artık herkesin tanıdığı, eve altın gününe davet ettiği birkaç karaktere referans vereceğim, o kadarcık. Henüz tüm bölümleri izlememiş olanların dizi keyiflerinin kaçacağından korkmalarına gerek yok. Valla bak.
Eğer mağarada yaşamıyorsanız, tontik yazar George R. R. Martin‘in fantastik eseri A Song of Ice and Fire‘dan uyarlanan Game of Thrones dizisinin tüm dünyayı kasıp kavurduğunu biliyorsunuzdur. Hatta büyük ihtimalle siz de diziyi yakından takip ediyorsunuzdur ama “Popüler olan hiçbir şeyi takip etmiyorum” havası atıp bize çaktırmamaya çalışıyorsunuzdur. Neden böyle şeyler yapıyorsunuz hiç anlamıyorum.
Game of Thrones’un 7. sezonundaki mantık hataları hakkında iki yüz milyon işsiz insan yapacakları daha iyi bir uğraşları olmadığı için sabah akşam laf saymaktayken, ben diziye bambaşka bir açıdan yaklaşacağım. Farklı içerik yaratma çabamı takdir edenlere banka hesap numaramı gönderebilirim.
Diziyi yalayıp yuttuktan sonra fantastik diyarları arkamızda bırakıyoruz. Sıkıcı hayatımıza geri dönüyoruz ve gerçekler ile yüzleşmemiz uzun sürmüyor, maalesef. Mesela, yarın işe giderken giyeceğimiz gömleği ütülemeye koyuluyoruz. (Oha akşamdan mı ütülüyorsunuz siz? Bu nasıl bir işe gitme azmi? Nerede çalışıyorsunuz? Adres versenize, bir şey deneyeceğim.) Ya da çocuğumuzun ev ödevine yardımcı oluyoruz. Bir kısmımız bakkaldan ekmek alıp geliyor. (Yoğurt da alsanıza, cips sosu yaparız.) Elbette Harry Potter evreninde yaşamıyoruz ve elimizde tüm bu işleri şip şak halledecek sihirli değneğimiz yok. (Eğer Harry Potter evreninde yaşayıp bana haber vermiyorsanız çok ayıp ediyorsunuz.)
Millet Westeros‘ta ejderha peşinde koşuyor, biz de delik cebimizde bakkala verecek bozuk para arıyoruz. Bulamayıp veresiye yazdırıp çıkıyoruz. Nefes alışımız israf yeminle.
Peki bu kadar beğenilen Game of Thrones’tan alabileceğimiz hiç mi ders yok? Hayatımıza ne gibi katkıları olabilir bu dizinin? Yedi Krallık’ta yaşanan karmaşık ilişkilerden ve dönen dolaplardan iş yaşantımıza ne gibi kazanımlar sağlayabiliriz? Kıça batan kılıçlarla bezeli bir taht uğruna yaşananlar ile kendi iş hayatımızda yaşadıklarımızı ortak bir paydada birleştirebilir miyiz?
Kendimce, Game of Thrones’ta gördüğüm ve günümüz plaza dünyasında sıkça karşılaştığımız durumları sizler için sıraladım. Okuyunca siz de bana hak vereceksiniz. Vermezseniz de canınız sağ olsun. Aramızda lafı mı olur?
İnsan ırkı olarak (Elf ve cüce olanlar hariç geriye kalanlar) sahip olduğumuz en büyük güç, hayal gücü. (Hani çocukken hepimizde bulunan ama eğitim denen “insan yeteneği köreltme sistemi” ile buhar olup uçan hayal gücü.) Biz o gücün tam olarak farkında hiç olamadık biliyor musunuz? İnsanoğlunun hayal gücünü -nasıl olduysa- çalıştırıp ürettiği fantastik eserler, doğal olarak günlük hayatta yaşadığımız sıradan durumlarla benzerlikler taşıyorlar. Sizi bilmiyorum ama, mesela ben her gün Duvar‘a tırmanıp, at üstünde işe gidiyorum. Jon Snow gibi Küçük Emrah pozları verip işlerimi halletmeye çalışıyorum. Hayat zor, bildiğiniz gibi değil.
İşte Game of Thrones’ta görüp, iş hayatında karşılaşabileceğimizi düşündüğüm 7 sinir bozucu durum:
1) Bir Açık Pozisyon Beş Aday Durumu
Çok klasiktir. Şirkette bir pozisyon boşalır. Ofis içerisinde herkes, gölete yanaşan ceylan sürüsü görmüş kaplana dönüşür. Tüm ofis, kendini o açık pozisyonda hayal eder. O mevkiinin ne olduğunun bir önemi pek yoktur. Ortada, rekabet kurumunca “rekabet edilebilir” damgası yemiş bir yarışma vardır. İyi olan kazanacaktır. Ofiste ismi konulmamış bir çatışma hali hüküm sürer. Hatalar göze batar, yapılan işler makyajlanır, tırt bir excel tablosu bile uranyum parçalamış gibi şişirilir. Gergin bekleyişin sonunda, torpille gökten müdürün uzak akrabası iner ve pozisyonu kapar. Bu süreç boyunca kaplana dönüşmüş personel oturur yerine, tüylerini yalar. Ceylan sürüsü göleti terk etmiştir.
Mübarek Demir Taht’ın Game of Thrones’ta paylaşılamadığı gibi…
2) İnsanların Yüzüne Başka, Arkasından Başka Konuşmak
İş yerinde yazılmamış kurallar vardır. Bunlardan birisi de kimsenin karşısındakinin yüzüne gerçekten ne düşündüğünü söylememesidir. Herkes iş yeri isimli sahnede birer oyuncudur. Hizmetli Neriman Abla bile bu grubun bir üyesidir. Siz onu bir de geceleri görün. Sanırsın gündüzleri Bruce Wayne, geceleri Batman… Bir o kadar gizemli, bir o kadar esrarengiz. Çay tutuşundan belli…
Mesela, müdür yardımcısı Melahat Hanım o gün yeni aldığı lacivert eteği giymiştir. Satın almadan Cansu Hanım, lacivert eteğin Melahat Hanım’a çok yakıştığını söyler. Aynı Cansu Hanım bu sefer gider, sekreter Nurten Hanım’a Melahat Hanım’ın lacivert eteğini iğrenç bulduğunu belirtir. İspiyoncu Nurten Hanım, Cansu Hanım’ın gerçek düşüncelerini hemen Melahat Hanım’a yetiştirir. Melahat Hanım yerinde durur mu? Yapıştırır cevabını Cansu Hanım’a: O dosya yarın sabaha bitecek Cansu Hanım. İşimize bakalım, başka şeylerle meşgul olmayalım lütfen! Gerekirse mesaiye kalalım ama o işi bitirelim.
Game of Thrones bu konuda da bize sayısız ders verir. Örneğin, Little Finger’ın söylediği laflara güvenen son insan, tahtalıköyde 7 kuruşa kurt şeklinde kurabiye satıyordu. Sonumuz benzemesin. Âmin.
3) Düşmanımın Düşmanı Dostumdur Politikası
İş yerinde aranız Hikmet ile iyi değildir. Sonra öğrenirsiniz ki Cahit de kılmış Hikmet’e. Bir anda kanınız kaynar Cahit’e. Kral Cahit, aslan Cahit. Öğlen yemeğine onunla çıkmaya başlarsınız. Ofisteki ilk dedikoduları ona anlatırsınız. Sonuçta ortak paydanız kıl kaptığınız Hikmet ya, artık o sizin bu davadaki can dostunuzdur. Ta ki Cahit ile kurduğunuz müttefikliğin sahte olduğunu anlayana kadar… Pis Cahit meğer çoktan Hikmet ile bir olmuş sizi kandırmaya çalışıyormuş.
Stark’lara karşı, Lannister’ların yaptığı ittifaklar gibin… Kör olasıcılar…
4) Terfi Beklerken Kapı Önüne Konmak
Bazen de böyle insanı çileden çıkartan bir durum yaşanır ofislerde. Tam “İşler yoluna girdi, tutundum şirkete, terfim yakındır” diye düşlerken, çat bir yazı, işsizsin. Neymiş, şirketin yeniden yapılanma amacıyla aldığı kararlar gereği personel sayısı azaltılacakmış. Lan bütün şirket yerinde duruyor, bir ben miymişim yeniden yapılanan? Siz benimle kafa mı buluyorsunuz? Şaka mısınız? Gidin bir çay koyun ya!
Yedi krallığı hükmetme hedefiyle yola çıkıp ilk savaşta denizin dibini boylayan adaylara istinaden…
5) Bükemediğin Bileği Öpeceksin Yaklaşımı
İş hayatında gün gelir bükemediğin bileği öpmen, tövbe etmen gerekir. Bazısı şanslıdır. Çok iyi kartlar gelir eline. Bir başkası ondan şanslıdır, birisi tutar elinden yükselir. Ya da bir diğerinin yüksek yerlerden torpili vardır, dağdan gelip bağdakini kovar. Evet, bir sen şanssızsın. Hala anlamadın ya, ben ona yanıyorum.
Güç dengelerinin dolar kurundan hızlı değiştiği iş dünyasında, yenildiğin er meydanından dostlukla çıkarmak ve ileriye dönük hain planların kurgulanması için vakit kazanmak da bir başarıdır. Bükemediğin bileği öpüp bir sonraki müsabaka için enerji toplamak, çoğu durumda işe yarayacak bir stratejidir.
Game of Thrones, “Bükemediğim bileği öpeyim bari” derken sırtından bıçaklananlarla dolu. Engebeli yani bu yollar… Risk sevenler kaçırmasın bu fırsatı.
6) Gelen Müdür Gideni Aratır Sorunsalı
Yerin dibine soktuğumuz, geyik muhabbetlerinde meze diye çıtır çıtır yediğimiz müdür pılını pırtını toplayıp gitti. Ofiste tatlı bir heyecan, yeni müdür bekleniyor. Yeni gelenin eskisinden kötü olamayacağı fikri ofisin genel kanısı. Ofisteki hava güneşli.
Üzgünüm ama durum hiç öyle olmuyor. Yeni gelen müdür önce çalışma saatlerini değiştirecek. Sonra hafta sonu tatillerini kısacak. Tam çıkış saatine yakın koordinasyon toplantısı diye bir şey uydurup kilitleyecek sizi. O bayram izinlerini de unutun. Şirket sıkıntıdayken ne izni bu mübarekler? Öğle arası da kısaldı. Yok öyle AVM’ye gidip on beş dakika yemek yiyip, bir saat gezmek. Sinemaya da gitseydiniz bari! Organizasyonu değiştirdi, herkesi kendine bağladı yeni müdür. Hadi geçmiş olsun. Şimdi, o kıçına teneke bağlayıp gönderdiğiniz eski müdürün kıymetini bilemediğinizi fısıldayın birbirinizin kulaklarına. Sonra da Linkedin’den iş aramaya başlayın. Geçmiş olsun.
Game of Thrones en ummadığınız karaktere büyük yetkiler verip sizi çıldırtmayı sever. Tam siz “Her şey boka sardı, bundan daha kötüsü olamaz” derken Game of Thrones eğlenmeye yeni başlamıştır;
Lütfen bekleyin. Daha kötüsü is loading…
7) Hiç Çaktırmadan İş Arkadaşının Kuyusunu Kazmak
Ofis hayatında en çok karşılaşılan durumlardan birisi de budur. Çekememezlik, kıskançlık, hırs, ya da kin, artık motivasyonu her neyse, o, her gün bize “Günaydın” diyen, halimizi hatırımızı soran “İyi bir adam bu ya” diye geçirdiğimiz Cemal Bey var ya; meğer herif meğer tüm dünyaya, hatta genişletiyorum tüm evrene, bizim ne kadar boş bir insan olduğumuzu, tembel, iş bilmez, gereksiz ve herkesten yüksek maaş alıp zevk-i sefa içerisinde yaşadığımızı anlatıyormuş. Sarkmadığımız sekreter, komisyon almadığımız müşteri kalmamış. Bak iftiracıya ya!
Peki ben tüm bunları nasıl mı öğrendim? Üstte 2 numaralı başlıkta yazdığım “Yüzüne başka, arkasından başka konuşan” Cansu Hanım var ya, işte o söyledi. Ben bir köpürdüm. Ortalık karıştı ofiste. Hemen çok sert ve imalı bir eposta yazdım plaza dilinde. Cemal Cc tabi. Anlamıştır lavuk.
Game of Thrones’ta Little Finger ve Lord Varys‘in buna benzer alt oyma ve laf taşıma konularındaki maharetini esefle kınıyoruz. Nereden öğrendilerse bunu yapmayı bize de söylesinler, gidip öğre.. aman yakıp yıkalım oraları! Bak bakalım ondan sonra bir daha oluyor mu böyle şeyler. Ayıp gerçekten… Adresi yazsalar ya şuraya…