Fenerbahçe’nin ilk Shakhtar maçını izledikten sonra sahadaki ilk 11’ini ve sonradan oyuna giren van Persie’yi mercek altına almam gerektiğini düşünmüştüm. İlk maç sonrası Ntv’de Rıdvan’a biraz bakıp sızma noktasına gelince yazı yalan olmuştu. Yazıyı ancak tamamlayabildim. Geç oldu ama güç olmasın. Biraz da uzun yazmışım fark etmeden. Sıkılırsanız bırakırsınız yarısında, üzülmem merak etmeyin.
Herneyse, futbol oynamayı bilmem ama izlemesini çok severim. Foorball Manager’da da birkaç sezon geçirmişliğim var. Flight Simulator ile uçak uçurunca kendimizi nasıl bir anlığına pilot sanıyorsak, ben de Football Manager oynayınca kendimi Fatih Terim gibi futbolculara devre arasında giydirir gibi hissediyorum. Bu bilgiler ışığında benden ne köy olur ne kasaba biliyorum ama yine de Fenerbahçe’li futbolcular ile ilgili bir çift kelam ederim belki hoşunuza gider diye düşündüydüm.
Minimum saçmalama ile yazıyı tamamlayabileceğimi varsayarak, kollarımı sıvamış nasıl bir yazı yazsam diye düşünürken, her oyuncunun transfermarkt sayfalarını da paylaşarak sizi oyuncularla ilgili bilmediğiniz karanlık ve derin bilgilere ulaştırmaya karar verdim. Oyuncuların son durumlarını ve Shakhtar maçındaki performanslarını benim gözümden okumaya buyrun efendim. Aile salonumuz üst kattadır. Çocuklarımızı oyun parkına bırakabiliriz. Günün çorbası Ezogelin, günün tatlısı Revani’dir.
Fabiano’nun gelişinin de etkisiyle beraber Volkan’ın kafa olarak futbola geri döndüğünü çok rahat gözlemle fırsatımız oldu. Eee, tabi artık pabuç pahalı.
Hazırlık kampından gelen olumlu bilgiler, mağaradan yeni fırlamış sakalını kesmesi, verdiği ciddi kilolar ve Shakhtar maçındaki efsane ilk yarı performansı ile “Fenerbahçe’nin birinci kalecisi benim. Herkes ayağını denk alsın” diye bağırdığını ahanda buradan bile duydum.
Shakhtar maçının ilk yarısında çok önemli kurtarışlara imza atmış olması, ilk resmi maçtaki kendine güveni ve Volkan ölçeğinde sakin diyebileceğimiz bir maç çıkarmış olması teknik direktörünün de gözüne girmek istediğini gösteriyor. Kendine güvenen, kafası sadece oynayacağı oyunda olan bir Volkan Fenerbahçe’ye büyük bir güven verecektir. İkinci Shkahtar maçında da aynı performansını devam ettireceğini, önemli kurtarışlar ile Fenerbahçe’yi turda tutabileceğini düşünüyorum.
Maç öncesi Gökhan Gönül’ün maçtan önceki son antrenmanda sakatlandığını öğrenmemizle ciğerimiz parçalanmıştı. Neyse dedik olsun, Türkiye’nin en iyi ikinci sağ beki (No.1 is Gökhan Gönül of course) olan Şener Özbayraklı bu yaz Bursa’dan kadroya katıldığı için sıkıntı yoktu. Bir de ne görelim, Şener’in Bursaspor’dan kalma Avrupa Kupası cezası varmış. “Ulan ben böyle şansın ben taa” dedik hep beraber. Çok da iyi dedik ama Murphy bu, durur mu yerinde? Takımın yaz ayındaki kıyımdan sağ çıkan veteranlarından Mehmet Topuz sağ bek pozisyonu için son alternatifti. Ta ki onun da sakat olduğunu öğrenmemize kadar.
Sağ beke Aziz Yıldırım’ın bir gece yarısı operasyonu ile günübirlik Dani Alves’i kiralaması mümkün olmayacağını da hesaba katarak göre deli bekir Pereria, Mustafa Denizli vari bir twist yapıp sol ayaklı Hasan Ali’yi sağ bekte oynatmaya karar vermişti.
Hasan Ali’ın müslüman olduğunu kabul ediyorum ve diyorum ki; maç öncesi 2 rekat, maç sonrası en az 10 rekat ükür namazı kılmıştır. Bir oyuncu için bu kadar stresli bir maç olamaz. Adamın Fenerbahçe kariyeri boyunca sağ kanata 10m’den yakın adım atmışlığı yokken sezonun ilk resmi maçında hem de Şükrü Saraçoğlu stadında sağ bek oynamak zorunda kaldı. Ama aferin Hasan Ali’ye takımının yenilgisine sebep olmadan maçı tamamladı. Bundan daha fazlasını beklemek de Hasan Ali’ye haksızlık olurdu. Yeri geldi adam kaçırdı, ters ayakta kalıp topu istediği gibi kontrol edemedi. Yeri geldi, ön direk arka direk rotasyonunu kanat kavramı karıştığı için ayarlayamadı. Yeri geldi hücumda ters ayağının etkisiyle orta yapamadı ama elinden geleni yaptı. Bu da bu maç için kazasız belasız bir 90 dadika atlatmasıydı. Başardı. Eferim tekrardan. Vitor Pereria da maç sonu Hasan Ali’ye ayrıca teşekkür ederek oyuncusuna güven verdi. Bu gazla Hasan Ali yarın “forvet arkası oynayayım mı hocam, kendimi iyi hissediyorum” derse şaşırmam.
Fener’in sarı kafa savunmacı rotasyonu bu sene Kjaer transferi ile tamamlanmış oldu. Högh’den yıllar sonra Lugano ile platonik sarı kafa savunmacı aşkı bir nebze körelen Fenerbahçe, futbol takımı tarihinin en unutulmaz yabancı oyuncularından olan Högh gibi Danimarka milli takımının bankosu diyebileceğimiz 26 yaşındaki stoper Kjaer’i alarak son derece iyi bir hamle yaptı. Adam Lugano gibi psikopat dalıyor, kafa göz yardırıyor. Kafa kıramazsa, topa bam güm vuruyor. Hava toplarında iyi, yerden pasları iyi, uzun pas denemeleri başarılı, hızı da fena sayılmaz. E bayağı bayağı iyi yani adam.
Shakhtar maçında da bence gayet başarılıydı. Sonuçta daha önce ortada sıçandan öte pek top oynamamış adamlar bir anda takım adı altında Shakhtar gibi “fena olmayan” bir takıma karşı sahaya çıkıyorlar. Hele savunmada bu iş daha da zordur. Bir de üzerine sağ tarafa baktıkça aynada yansımaya bakar gibi Hasan Ali’yi görünce daha da zorlanmıştır. Kjaer’in ilk görüntüsünü Lugano’ya kıyaslarsak; daha seri, kademeli ve bileğinin daha yumuşak olduğunu düşünüyorum. Lugano’dan hücum anlamında geri olduğunu, korner ve serbest vuruş ortalarına kafa vuracak gizli forvet olmasını da zor görüyorum. Bana öyle geldi, bilemiyorum size ne geldi.
Bruno Alves’in bu takımda hala yer alıyor olması Egemen ve Bekir’in birlikte gönderilmesinin de bir sonucu aslında. 33 yaşındaki Bruno Alves, kafa kırma ve bacağı ele verme konusundaki ününün yanında son derece aygır bir savunma oyuncusu. Yolda görsem kaçarım öyle de bir tipi var zaten.
Canavarlığını bir tarafa koyarsak, maçı stadyumda izleyen arkadaşlar Alves’in Shakhtar’ın seri forvetlerini yakalamakta zorlandığını söylediler. Bu da artık Bruno Alves’in Servet Çetin’in Shevchenkho ile yasadıklarının bir benzerini yaşama ihtimalini arttırıyor. Mazallah!
Herşeye rağmen bu sene Fener’in savunmasında tecrübe kisvesi altında yerini alacak ve Kjaer’e psikolojik ve lojistik destek sağlayacaktır. Shakhtar maçındaki performansı belirli bir noktadaydı ama maçın yıldızları arasında kesinlikle değildi. Fenerbahçe’nin iyi bir savunmacı bulması ve kadroya katması durumunda (ki öyle bir fikirleri yok gibi duruyor), yedek kulübesinde Bruno Alves’i Stoch ve Fabiano ile sohbet ederken bol bol görebiliriz.
Bağlarsak, transfer olmayacağı kabulüyle Bruno’nun NŞA’da bu Fenerbahçe takımında banko yer alacağını söyleyebilirim. Bu öngörüm ile çok da mühim bir değerlendirme yapmadığımın farkındayım. Kadlec ya da safinaz Ba oynayacak değil ya!
Sözü Caner’e getirdiğimize göre savunma dörtlüsünü bitiriyoruz demektir. Caner, Türkiye’nin en iyi sol beki. Öküz gibi depar atar, kuvvetlidir, savunması son yıllarda gelişmiştir, orta atar, içe kat eder, frikik kullanır, adam geçme özelliği vardır. Var işte abi adamda herşey!
Shakhtar maçı babında olaya yaklaştığımızda da, Caner’in savunmaya önem verip çok ileri çıkmadığını gördük. Bunda Shakhtar’ın dinamosu Srna’nın da sağ bekte çok etkili bir oyuncu olması yatıyordu. Ne yazık ki Srna’nın varlığı Caner’in savunmaya ağırlık vermesini gerektiriyordu. Yani şimdiden ikinci maçta da Caner iptal diyebiliriz. O kanadı Caner’in etkili ve yoğun olduğunu bildiğimiz, görmeye alıştığımız gibi kullanamayacağız. Bundan dolayı Caner’e kızmayalım, ezmeyelim, üzmeyelim. Srna var karşısında. Bu yetmezmiş gibi Caner’in önünde Diego ve Sow gibi savunma özellikleri zayıf hücumcular var. Sow zaten forvet. Diego da 10 numara. Caner naapsın?
Bu arkadaşa Fenerbahçe 8,000,000.00 Euro para verdi. Transfermarkt der ki; “Bu arkadaş 7,500.000 Euro” eder. Demek ki Fener biraz fazla para vermiş. Transfermarkt ayrıca der ki bu adam sağ bek de oynar. Ee insan soruyor o zaman “Ne diye bizi Hasan Ali ile Allahlık filmine götürdünüz?”. Sakinleş hele bir, nefeslen. Shakhtar maçında Fener’in Meireles dışında başka orta saha oyuncusu kalmadığı için orta sahada olabilecek herhangi bir sıkıntıda sahaya sokacak yedek kalmayacaktı da ondan. Peki bu durum Fener’in orta sahada oyuncu eksiği olduğu sonucunu doğurmaz mı? Heeeeeh şimdi doğru noktaya değinmeye başladık.
Fener’de her ne kadar muazzam doğrulukta bir karar olarak hem Emre, hem Selçuk kadrodan çıkartılmış olsa da yerlerine sadece Souza’yı almak harakiri öncesi ısınma turları gibi bir etki yarattı. Souza’nın yanına Emre gibi dribbling ve adam geçme özelliği olan bir orta saha oyuncusu elzem durumda. Souza bende Christian Baroni havası yaratmadı değil. Football Manager tabiri ile konuşursak Fenerbahçe’nin bir Defansif Oyun Kurucu’ya ihtiyacı var. Meireles’in iyi hali bunu iyi yapardı. Şimdi senden eser yok şimdi…
Souza’ya geri dönersek, arkadaş Shakhtar maçında sırıtmadı ama maçı çevirip Fenerbahçe için fark yaratacak bir oyun da ortaya koyamadı. Nedense Mehmet Topal ile mevki çatışması içindelermiş gibi hissettim. İkisi de savunmanın hemen önünde çapa görevini oynamaya alışıklar sanırım.
Hoş, Topal çok koşup sahanın her yerinde olan bir oyuncu olduğu için Josef’in o kadar cozutmasına gerek yok. Daha çok toplayıcı ve sakinleştirici bir etki ile, derli toplu bir şekilde takımı geriden alıp ileriye götürmesi gerekiyor.
İkinci maçta da sahada olması şaşırtıcı olmaz ama bunun nedeni Meireles’in oyuna sonradan girme noktasında daha faydalı olacağı gerçeğidir. Josef, işini yapan ama ete süte karışmayan Baroni’nin daha az umursamayanı gibi göründü. Umarım ikinci maçta takım uyumunun da artacağını öngörerek daha hareketli ve heyecanlı görünür.
Türkiye’de yerinin tartışmasız en iyisi. Avrupa’da da AAA değil belki ama AA takımlarda banko oynayabilecek birkaç Türk futbolcudan birisi.
Çok fazla uzatmayacağım. İlk maçta görevini yerine getirdi ama hem taktiksel sebeplerle hem de markaj ve adam kovalamaktan oluşan yorgunluk sebebiyle yerini Meireles’e bırakana kadar da bildiğimiz gibi oynadı. Takımda boş kadroya ismi ilk yazılacak kişidir.
İkinci maçta da kendisine çok iş düşecek. Eğer Fenerbahçe ikinci maçta turu koparmak istiyorsa Mehmet Topal’ın temposunun ikinci yarıda bu kadar düşmemesini sağlamak zorunda. Hoş Diego gibi top kapma yeteneği zayıf bir adam önünde olunca bu nasıl olacak bulabilene aşkolsun. Bu noktada Fenerbahçe’nin hücumdan biraz feragat edip orta sahada Mehmet Topal’a destek olması şart.
Diego artık 30 yaşına varmış olduğu için hem tecrübe hem teknik hem de fizik olarak en verimli çağında. Bunun da etkisiyle, ayrıca kendini göstermek istemesinin ve takıma alışmış olmasının da verdiği moralle hazırlık kampında müthiş bir dönem geçirdi. Bu verimli çalışmanın meyvelerini de ilk resmi maçta Shakhtar’a karşı gösterdi. Şu gözlerimiz Diego’nun geriye koşup pres yapıp kayarak top çıkarmaya çalıştığını da gördü ya!
Pereria’nın sisteminde Diego’nun kilit bir önemi var. Hücum organizasyonları ondan çıkıyor. Bunu sağlamak için de topun olduğu yere yakın olması ve ilk dokunuşu ile birlikte bir sonraki adımı düşünmesi ve sürekli hareketli olması gerekiyor. Hücum da kendisinden bu beklenirken, savunmada da pazara gitmesi ya da bir çay koyup gelmesi elbette beklenmiyor. Geri koşup Topal ve Souza’nın önünde merkez orta saha gibi alan savunması ve pres yapması bekleniyor. Ben yazarken yoruldum, adamcağız bunların hepsini nasıl yapsın sahada?
Zaten Souza’yı değerlendirirken bahsettiğimiz orta saha oyuncusu eksikliği bu noktada tekrar kendini gösteriyor. Diego’dan hem bir Alex hem de bir Emre olması isteniyor ve kendisi ikisi de değil. Zorluyor, deniyor, elinden geleni yapıyor. Herkes de bunun farkında ama bu tempoyu bütün bir sezona yayması demek seneye Barcelona’da oynaması demek olur ki bence Tayyip’in siyaseti bırakması kadar zor bir ihtimal.
Diego ilk Shakhtar maçında yorulup çıkana kadar üstte belirttiğimiz Emre ve Alex karışımı beklentiyi olabileceği ölçüde karşıladı. İkinci maçta da aynı performansı devam ettirir, atacağı güzel bir ara pasla van Persie’nin gol atmasını sağlarsa ve Fener turu atlarsa, gör sen o zaman eğlenceyi.
Sezon öncesi “Ambulans sesidir o Fenerbahçe alamaz” şeklinde dalga geçilen Nani’nin Fenerbahçe’nin Kuyt’tan boşalan sağ açık bölgesi için alınabilecek en iyi oyunculardan birisi olduğu malumun ilanı olacaktır.
Portekiz milli takımının Ronaldo sonrası gol yollarındaki en önemli silahı olan Nani, milli takım arkadaşları Alves ve Meireles’in de takımda olmasından uyum sürecini hızlı geçecektir diye umuyorum. Manchester United ile harikalar yarattığı futbolundan uzak olabilir ama halen bir fırsatı daha var. Henüz 28 yaşında ve Sporting ile geçen sene iyi bir sezon geçirdi. Fenerbahçe’de bunun da üzerine koyma fırsatı var.
Sağ açıkta adam geçebilen, orta açabilen, şut çekebilen, frikik kullanabilen, ara pas atabilen, dribbling yapabilen, ikili oynayabilen, içe kat edebilen ve ters kanat oynayabilen bir oyuncunun olması muazzam bir taktik varyasyon şansı doğurur. Nani’nin içe katetmesi ile açılan boşluklardan arkadan gelen Gökhan ve Şener’in bindirmeleri ile Fenerbahçe bu sezon oldukça etkili olacaktır.
Bu noktada sormamız gereken soru Nani’nin bu üstte yazdıklarımdan hangilerini yapabilecek mental ve fiziksel kondisyon içinde olduğudur. İlk Shakhtar maçında beklenenin altında kalıp çok top kaybı yapmıştı. Bu etkisizliğinde arkasında Hasan Ali’nin oynaması da rol almış olabilir ama ikinci maçta kendisinin biraz daha yaratıcı ve farklı oynaması lazım. Bu sefer Hasan Ali değil Şener arkasında oynayacağı için daha sakin ve kendine güvenerek oynama fırsatı olacaktır.
Sow kamp döneminin tartışmasız yıldızıydı. Kadroda yer bulmak istiyorsa bunu yapması gerektiğini biliyordu ve yaptı da. Takımda kalıp kalmayacağı da bir soru işaretiydi. Kendisini isteyen kulüpler olduğu biliniyor. Şimdilik eldeki veriler takımda kalacağı şeklinde. Bu neticede şu forma sahip Sow zaten bırakılmamalı.
Hazırlık maçlarındaki temposundan ve etkinliğinden Shakhtar maçında uzak oluşunun sebebi, Caner’i değerlendirirken de belirttiğim gibi Srna’nın varlığıdır.
Sow’un sol açıktaki konumu şu an sağlam. Rövanş maçında da Srna’nın daha fazla ileri çıkacağını düşünürsek Sow’un bulabileceği açık alanlardan gol pozisyonlarına girebileceğini öngörebiliriz.
Bir Bursaspor scout başarısı olarak Brezilya’dan bulunup getirilen 1.92m boyunda ve 28 yaşındaki Fernandao, Fenerbahçe’nin Kennett Andersson ve Pierre van Hooijdonk’tan beri mahrum kaldığı uzun boylu etkili forvet oyuncusu eksikliğini kapatacak gibi görünüyor. Geçen sezon Bursaspor formasıyla ligde gol kralı olurken beğenilen Fernandao, Fenerbahçe kariyerinde de yükselen ivmesini sürdürüyor. Hem kampta hem de Shakhtar maçında etkili bir oyuncu olduğunu hemen hissettirdi. Son dönemde forvet namına Kezman, Guiza, Emenike görmüş taraftar ise mest olmuş durumda.
Fernandao’nun özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz; iyi teknik, iyi top kontrolü, yumuşak bilek, dribbling yeteneği, topsuz koşu, hava hakimiyeti, fiziksek kuvvet, pres yapması, pozisyon/gol yüzdesi. Kendisine bu özelliklerinden dolayı biz kısaca WoW tabiriyle “tank” diyoruz.
Fenerbahçe’nin bu sene yaptığı doğru transfer hamlelerinden birisidir kendisi.
İkinci maçta biraz daha açılmayı planlayan Shakhtar’ın geride adam bırakmasına sebep olacaktır. Bu tabir zamanında Hakan Şükür için çok kullanılırdı. Şimdi Fenerbahçe ve Fernandao için de kullanılabilir.
Fenerbahçe’nin 2018 yılına kadar sözleşme imzaladığı van Persie, Spor Toto Süper Lig için büyük bir kazanç. Premiere Lig’i yıllarca domine etmiş bir isimden bahsediyoruz. Türkiye’de eğer uyum problemi yaşamaz ve sakatlıklardan çekmezse muazzam bir performans gösterebilir.
Bir kere, mükemmel bir ilk dokunuş yeteneği olan bir forvet olduğu için (Shakhtar maçında kaçırdığı top tamamen kendine güvensizlikten kaynaklanıyordu, onu saymıyorum) seyir zevki verir. Kesinlikle tutulması kolay değildir çünkü bitiriciliği de son derece iyidir. Rakip takımların ana hedefinin topu ondan uzak tutmak olması gerekecektir.
Evet yaşı artık ilerledi ama halen gerek Türkiye ligi için gerek de Şampiyonlar Ligi ya da Avrupa Ligi için çok değerlidir.