Bugün bayram tatilimin son günüydü ve evde keyifli bir gün geçirmek istemiştim. Biraz oyun oynar, kitap okur vakit geçiririm diye düşünüyordum.
Ne kadar üzücüdür ki, Suruç’ta patlayan bomba insanın en basit planlarının bile kendi kontrolü dışında değişebileceğini bana bir kez daha kanıtlamış oldu. Ben bu yazıyı yazarken 31 vatandaşımızın hayatını kaybettiğini, 104 kişinin de yaralı olduğunu öğrenmiş durumdayız. Çok büyük bir trajedi. Kayıplarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı, yaralılarımıza şifa diliyorum.
Sözü fazla dolaştırmadan söyleyeyim; Sosyalist Gençlik Derneği Federasyonu’nu daha önce duymamıştım. “Ne yaparlar, ne ederler, ideolojileri nedir?” bugüne kadar bilmiyordum. Böyle bir terör eyleminde hayatını kaybedenlerin ideolojileri ne olursa olsun ölmeyi haketmediklerini hiç tereddüt dahi etmeden söylememiz gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti demokratik ve laik bir ülkedir. Herkes istediği ideolojiye sahip olabilir ve kanunlar çerçevesinde istediği gösteri ve eylemi gerçekleştirebilir.
Sosyalist Gençlik Derneği Federasyonu’nun Suruç’a gelen kafilesinin Kobane’de kütüphane, çocuk parkı gibi temel ihtiyaçları hayata geçirmek için İstanbul’dan yola çıktığı basında belirtiliyor. Böyle güzel bir amaçla güle oynaya otobüslere binip Suruç’a gelen insanları bu kadar vahşice bir terör eylemi ile susturmaya çalışmak, insanlığa sığmaz. Terör, insanları yönlendirmek için, yönetmek için hadi tabiri ağırlaştıralım, gütmek için kullanılacak bir yöntem değildir. Olan yine kaybedilen hayatların ardından geride kalan annelere, babalara, ailelere oldu. Hayatını kaybedenlerin masum insanlar olduğunu ve terör örgütlerinin ve belki de başka güç odaklarının kendi kanlı planları için bu insanları öldürdüklerini düşünüyorum.
Suruç’taki katliam gibi ülkemizde gerçekleşen son derece ciddi ve üzücü olayları değerlendirmeye çalışırken, dünya bu olaya nasıl tepki vermiş diye bakmaya çalışırım. An itibariyle Katar merkezli Al Jazeera’nin internet sitesi manşetten verdiği haberde patlayan bombanın Kürt eylemcileri öldürdüğünü belirtmiş. Canlı bombanın kimliği ve eylemi gerçekleştiren terör örgütü hakkında açık bir ithamda bulunmasa da lambanın ışığını IŞİD’e doğru yönlendirmiş.
İngiliz medya grubu BBC News haber sitesi Al Jazeera gibi manşetten verdiği haberinde canlı bombanın Türkiyeli eylemcileri katlettiğini yazmış. BBC haberinde, devlet yetkililerinden alınan bilgilere dayandırdığı açıklamasında bombalı eylemcinin IŞİD militanı olduğunu belirtmiş.
BBC ve Al Jazeera gibi Amerikalı haber devi CNN’de manşette tuttuğu haberinde onlarca kişinin eylemleri sırasında bombalı saldırı sonucu öldürüldüğünü belirtmiş. CNN, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun sözlerine dayandırdığı haberinde, bombalı saldırıyı IŞİD’in gerçekleştirdiğinin düşünüldüğünü belirtmiş.
Üç farklı haber kaynağının birbirinden çok da farklı bir yaklaşım sergilemediğini görebiliyoruz. Dikkatimizi çeken bir diğer nokta da Türkiye’nin suriye politikasının açık bir şekilde dış basında da sorgulandığı ve eleştirildiği gerçeğidir. Özellikle Al Jazeera’nın haberinde Al Jazeera muhabiri Andrew Finkel’in Türkiye’nin Suriye politikasında yer alan “düşmanımın (Suriye Yönetimi) düşmanı (IŞİD) dostumdur” yaklaşımının NATO baskıları ile değişim geçirmekte olduğunu ve Suruç’taki terör eyleminin bu değişimden kaynaklanmış olabileceği şeklindeki görüşü son derece dikkate değer.
Türkiye bu tarz kitlesel terör eylemlerinin bir daha olmaması için herşeyi yapmakla yükümlüdür. İstihbarat ve emniyet bundan gerekli dersi çıkartıp bu eylemin benzerlerinin tekrardan gerçekleşmesinin önüne nasıl geçileceğini araştırmalı. Ülkemizde terör örgütlerinin bu kadar rahat eylem yapamamaları gerekirdi. İstihabarat birimlerimiz protokollerini control etmelidir.
Terörü lanetliyorum. Hepimizin başı sağolsun. Başımızı bu gece yastığa koyduğumuzda hatamız nerede diye düşünelim. #SuructaKatliamVar
— Düşlerden Gerçeğe (@ufukcizgisi) July 20, 2015
Eylemi IŞİD’in gerçekleştirdiği kabulü ile ilerlersek de Türkiye’nin Suriye politikasının tekrar revize edilmesi gerektiğini artık sağır sultan duymuş olmalı. Hükümet ve Erdoğan Türkiye’yi soktukları Ortadoğu ve Suriye hortumundan çıkarmakla yükümlüdür.
Normalleşme sürecindeki Türkiye iç politikası da bu eylem ile daha da kenetlenmeli, partiler çözüm odaklı bir şekilde hükümet kurmaya çalışmalı ve ülkeyi bu sıkıntılarda kurtarmalıdır.