Hadi biraz saçmalayalım. Son dönemde ciddi konulara çok eğildik. Rock Fm’i açtım internet üzerinden güzel güzel dinliyorum. Sabah 5’te kalkacağım, 3 adet saha ziyareti, 1 adet sahaya mobilizasyon ve 2 adet de görüşme yapmam lazım. Oh ne güzel, ne güzel. Bak yine ciddileştim, fani şeylerden konuşur oldum. Çürük domatesi kimse seçmez ya, bekler o birisi onu alacak diye. Etrafındaki herkes teker teker seçilir bir o kalır geriye o da mutsuzluk diyarı olan, herkesin mutsuz olduğu çöpe gider. Çöpte herkes mutsuzdur, düşünebiliyor musun çöptekilerin mutlu olduğunu? Yaaa yine ciddileştim, yok olmuyor. Demekki bu ara içimde bir depresiflik olsa gerek, sürekli ciddi sürekli ciddi.
Mutluluk için anlık mutluluğun bile yeterli olduğunu söylemiştim geçen yazımda. Bugün Hürriyet Yazarı Özgür Bolat’ın bir yazısına denk geldim. Daha önce kendisini takip etmeye çalıştığımı ve yazılarını beğendiğimi belirtmiştim. Özgür Bolat bağlantıdaki yazısında benim söylediğim anlık mutlulukların yeterli olmadığını Amerika’da gittiği bir seminerden edindiği bilgiler ile desteklemiş. Eh ben seminere gitmeden birşeyler çiziktirebildiğime göre seminere ben de gitsem ben de anlardım onu ama gidemedim, çünkü param yok:( Şaka şaka param var, vaktim yok. Buna da üzgün surat :( Neyse, Özgür Bolat, anlık mutluluk ile birlikte iyi yaşam odaklı bir mutluluk ve başka insanlara yardımcı olmanın verdiği mutluluğun muhteşem üçlü yapıp gerçek mutluluğu yaşattığını belirtmiş. Ben o kadar mutlu olsam zaten havada durdum şahitlerim var diye etrafta gezerdim. Biraz gerçekçi olmak lazım. Evet teoride mutlu olmak bu kadar çok şeye bağlı olabilir ama ufak mutlulukları da ezmemek lazım. (Ben haklıyım, tamam mı? Seminer tırt!) -ve Ufuk agresifleşir. O kadar rock fm dinlersen sonu bu işte-
Çizgi film izlemek istiyorum. Animasyon da olabilir. Tenten’i izleyemedim mesela. Üzgünüm ondan dolayı. Hemen konuyu değiştiriyorum, bir kısa hikaye yazasım geldi bir anda. Hadi bakalım ne çıkacak. Böyle bir fikir ile başlamıyorum bu arada yazmaya, direk içimden geldiği gibi o an yazıyorum. O yüzden de uzun soluklu hikayeler yazamıyorum. Kısa kısa yazmak bana daha çok uyuyor. Akrep olduğum için olabilir mi? Burçlar etkiler mi böyle şeyleri acaba. Uranüs’ün Venüs ile yaptığı açı benim sabırsız bünyeye sahip olmama sebep olmuş olabilir mi? Çok da sabırsız değilimdir aslında. Neyse hikayeye geçelim;
Nerden buldun onu?
Şurada, tezgahın üzerinde duruyordu.
Alabileceğini kim söyledi?
Alamayacağımı kimse söylemediği için aldım.
Beni sinirlendirme!
Sinirlensen nolur ha! Naparsın?
Anneeee! Gökçe benim kurabiyemi almış yiyoooor.
Çiğdem tam ağlamaya başlamıştır ki bir anda yüzü değişir ve Gökçe’nin üzerine doğru koşmaya başlar. Amacı kardeşinin elindeki, kendisine ait olduğuna inandığı kurabiyeyi almaktır. Çiğdem koşarken ayağı halıya takılır ve yere düşer, bu sefer yere düştüğü için ağlamaya başlar. Gökçe bu süreçte kurabiyeyi büyük parçalarla ağzına atmış ve konuyu kapatmıştır. Çiğdem’in siniri, bir kurabiyeye, acıyan bir dize ve boşa ağlanan 10 dakikaya malolmuştur.
Hadi bir de röportaj denemesi yapalım.
Bugünkü konuğumuz son albümünün hit parçası Kral Tv’de top 20’ye girmiş Oya Güzelsöyler.
O: Oya
B: Ben, diğer kişi, soruları soran, gazeteci, röportajı yapan kişi, seç beğen al
B: Merhaba Oya Hanım, nasılsınız?
O: Alooo, buraya konuşuyoruz di mi? (Mikrofonu gösterir)
B: Evet lütfen.
O: Bomba gibiyim hayatım, sen nasılsın?
B: Valla nolsun işte, dün arkadaşlar geldi, ps3 oynadık, sabah domates kalmamış gittim aldım falan öyle yani.
Yok yok olmadı bu, burada bırakalım zorlamayalım. Röportajın devamını merak eden olursa, yorum olarak yazsın düşünürüz birşeyler:) (İnteraktif blog)
:x Bu smiley’nin anlamını bilmiyorum ben. Öpücük mü oluyor bu yoksa sustum konuşmuyorum mu? Yoksa susarak öpüyorum mu?
Yazının başında biraz saçmalayacağımı söylemiştim, amacıma ulaştım. Evet, benim bir tatile ihtiyacım var…
Ah elbette günün şarkısı, Youtube açıp geliyorum bir saniye bakalım ne bulacağız. -Bir süre sonra- Aaaa Youtube yenilenmiş. Haberini almıştım ama görme şansım olmamıştı. İlk izlenimim olumlu. Hadi sana yeni Youtube’da ilk izlediğim eehhmm pardon dinlediğim şarkıyı göstereyim. Yeminlen suç bende değil, popülere bastım en tepede bu çıktı, Lady Gaga’nın yeni klibini koyacaktım aslında oradan bulup. Şarkı güzel, valla bak.