Belirli bir yaşa gelmiş, görmüş geçirmiş kişilerin daha genç insanlara nasihatlar vermesi, tavsiyelerde bulunması çok karşılaşılan bir durumdur. Bu davranışın temelinde nasihat veren kişinin yaşadığı zorlukları anlatması ve karşı tarafın da bunları yaşamasını istememesidir. Ne kadar iyi niyetle yapılıyor olunursa olunsun bu davranış pek de etkili değildir. Çünkü insanoğlu birşeyi kendi yaşamadığı sürece önemini kavrayamaz.
Bir yakınını kaybetmenin acısını etrafınızda bunu yaşamış kişilerden duyarsınız ve duyguları anlamaya çalışırsınız. Ona göre kendinizi ayarlarsınız ama o gün geldiğinde herşey uçar ve kendi duygularınızla başbaşa kalırsınız. Bir olayı yaşamadan bünyenizin nasıl tepki vereceğinizi bilemezsiniz.
Ben Libya’dan Türkiye’ye dönüşümde bunu hissettim. Yaşadığım tedirginlik, gerginlik ve yorgunluk bugün bile unutmayacağım bir anı ve duygu fırtınası yarattı bende. Olgunlaşmak, hayatı öğrenmek de bu değil mi zaten? Yaşadıklarımızın bizde yarattığı etkileri gözlemlemek ve bir sonraki adımlarımızı ona göre atmak. Bugün kendimi dünden daha olgun hissediyorsam bunun nedeni dünü yaşamış olmamdır. Belki de her anı yaşarken böyle düşünmek gerekiyordur. Yaşlanmak yerine yaş almak lafını kullanmayı bu yüzden tercih ediyorum.
Gerçek bir nasihat sizi acıdan korumak yerine, size acı vermelidir.
Acı veriyorsa size bir şey öğretiyor demektir. Kötü birşey gibi görünse de özünde size faydalıdır.