Eurovision’daki Değişim ve Başarının Sırrı
1997 yılında Şebnem Paker ile 3. olduğumuz Eurovision’un üzerinde 13 yıl geçti. Youtube’da o videoyu izlediğimde bugün bile çok başarılı bir şarkı olduğunu düşünüyorum. O videoyu izlerken bir detaya dikkatinizi çekmek istiyorum: Sahne ne kadar küçük fark ettiniz mi? Günümüzde Eurovision’da devasa sahneler görüyoruz. Sürekli zıplayan erkekler ve kadınlar, renk cümbüşü, alev efektleri sürekli bir göz boyama… Eskiden ne kadar da farklıymış. Şarkıcı sahneye çıkar, yerinden fazla kıpırdamana şarkısını söyler, teşekkürünü eder yerini terk edermiş. Sahne şovu olmayan bir şarkının başarılı olması gerçekten çok zor günümüzde. Zor ama imkansız değil.
Eurovision’da komşusu çok olan kazanır tezi de hiç geçerli değil bence. Her sene farklı bir ülke birinci oluyorsa demekki herşey komşuluk ilişkilerine bağlı değil. İyi şarkı, hoş melodi herşeyin üstündedir. Sertab’ın birinci olduğu sene ikinci olan Belçika’nın şarkısını hatırlıyor musunuz? Varolmayan bir dilde yazılmıştı. Demekki şarkının ingilizce olması da şart değil. Bunun için 2007 yılının galibi Marija Serifovic’in Molitva şarkısını dinlemek yeterli.
İyi melodi, güzel bir sahne şovu, başarılı performans yeter de artar.
Manga Söylüyor: We Could Be The Same
Bugün son yıllarda Eurovision’a gönderdiğimiz şarkıcılara göz attım. Sertab Erener, Athena, Mor ve Ötesi, Kenan Doğulu, Manga, Hadise… Sibel Tüzün ve Gülseren’i bu grubun dışında bırakıyorum çünkü bence yanlış tercihlerdi ve kötü performanslardı. Belirttiğim isimler günümüz popüler kültüründe adını herkesin bildiği şarkıcılar.
TRT ısmarlama şarkı konseptine geçmekle doğru bir karar vermiş gibi görünüyor. Ülke içinde yapılacak bir yarışma ile şarkıcıyı ve şarkıyı seçme yöntemi iyi sonuç vermiyor bizim ülkemizde. Athena’nın For Real şarkısı seçilirken grubun ürettiği üç şarkı TRT’de ekrana gelmiş ve izleyiciler mesajla oylarını kullanmıştı. Sonuçta en çok oyu For Real almıştı. Benim gözümde en başarılı Eurovision performanslarından biriydi. Buradaki sorun, o oylamaya atılan toplam oy sayısı, o sırada başka bir kanalda olan Popstar yarışmasına atılan oy sayısının onda biri kadardı. Yani halkımız Popstar’a daha çok önem veriyor. Bu durumda Eurovision’a yolladığımız şarkıcılarımızı bu kadar eleştirmek hakkımız mı?
Manga’nın seçimi çok doğru bir karardı. Ben de TRT’nin internet sitesinde Manga’ya oyumu vermiştim. We Could Be The Same ilk dinlediğimde bana amatör bir şarkı yarışmasında fırlamış havası verdi. Sanki mini mini bir kuş donmuştu gibi bir melodisi vardı. Birkaç kez dinledikten sonra şarkının beynimde dönmeye başladığını fark ettim. Demekki şarkı kulakta kalıcı bir etki bırakabiliyor. Manga’dan görmek istediğimiz sertlik şarkıda pek yok. Bir türlü şarkının temposu yükselemiyor, vites yükseltemiyor gibi… Manga’nın yarışma için ürettiği diğer iki şarkının bundan da ağır şarkılar olduğunu duyduktan sonra çok merak ettim o şarkıları da.
Türkçe ya da ingilizce olması tamamen grubun tercihidir. Eğer ingilizce şarkı konusunda iddialıysanız yapın. Ferman’ın ingilizcesi anlaşılır bir ingilizce ama sanki şarkının hissini veremiyor. Ya da şarkıda his yok bilemiyorum…
Benim Manga’dan beklentim biraz yüksekti sanırım. MTV’de ödül aldıktan sonra bunu bir basamak olarak kullanmak isterler diye düşünmüştüm. Daha agresif ve iddialı bir şarkı bekliyordum. Bu şarkı sanki “Orta sıralara oynayalım çok risk almayalım 1-0 olsun bizim olsun” der gibi…
Benim kişisel tahminim bir ilk 5 zor ama ilk 10 kesin…
TRT’yi de tebrik ediyorum Manga seçiminden dolayı…