29 Mart’a az kaldı. Yerel seçimler kapıda. Hepimiz demokratik haklarımızı kullanıp belediyelerimizi yönetmeleri için bazı insanlara yetkiler vereceğiz. Herkes kendi özgür iradesi ile seçimini yapacak. Kendince gerekçeleri ile haklı gördüğü kişileri seçecek.
Peki İstanbul için yapılması gerekenler nelerdir? Bu kadar göç alan bir şehir nasıl idare edilmelidir? Bu sene seçime katılacak partiler ve adayları nasıl değerlendirilmeli?
İstanbul, idaresi son derece zor bir şehirdir. Altyapısı tamamlanmadan yerleşime açıldığından şehrin her yerinde sorunlar görülmektedir. Google Earth ile dünyanın her yerini görebiliyoruz. Üşenmeyip İstanbul’u bir tuttuğumuz dünya şehirlerine bir bakarsak yerleşim nizamındaki düzenliliği görebiliriz. İstanbul kötü yapılaşmaya çarpıcı bir örnektir.
İstanbul’da belediye başkanı olabilmek için varoşlar tabir edilen yerlerin oylarını almak gerekmektedir. Bu bölgeler çarpık yapılaşmanın görüldüğü yerlerdir. Altyapı eksikliği yüzünden her kış sel baskınları görülür. Seçim önceleri genellikle buraya göstermelik bir yardım yapılır ve oy toplanmaya çalışılır. Ne yazık ki Türkiye’de tüm çalışmalar seçim takvimine göre yapılır. Yardımlar seçim öncesi yapılır. En önemli düzenlemeler özellikle seçime yakın dönemlerde bitirilir ki belediyeler çalışıyor izlenimi verilsin. Ne yazık ki ülkemizde oy kaygısı belediyeciliğin kötüye kullanılmasına neden olmaktadır.
İstanbul’da varolan bir ulaşım sorunu olduğunu herkes biliyor. Bu sorunla ilgili türlü türlü öneriler ortaya atılıyor. Bugün gelişmiş ülkelerin hepsi motorlu taşıtlar yerine raylı sisteme geçmiştir. Türkiye ise bu geçişte çok geri kalmıştır. Bunun da nedeni master plan tabir edilen kısa-orta ve uzun dönem stratejilerinin Türkiye için sadece kısa dönem için yapılıyor olmasıdır. Hiçbir belediye 10-20 yıllık plan yapmaz. Herkesin hedefi günü kurtarmaktır. Çok sevdiğim bir laf vardır; Türkiye’de kısa dönem bugün, orta dönem bu hafta, uzun dönem de gelecek haftadır.
İstanbul’un her tarafına metrobüs hatları döşeniyor. Metrobüs yollarının maliyetleri düşüktür ama araçların maliyetleri yüksektir. Raylı sistemde ise başlangıç maliyeti çok yüksektir ama uzun vadede bu kazanca dönüştürülür çünkü raylı sistemin ulaştırma maliyeti düşüktür. Yıllar geçtikçe metrobüslerin yakıt masrafı olacaktır. Bakım masrafı olacaktır. Raylı sistemde ise bunlar çok düşüktür. Uzun dönemli plan yapılacak olsa İstanbul’un bu kadar metrobüs hattına değil raylı sisteme ihtiyacı olduğu görülür ve doğru yatırımlar yapılırdı. Burada da günü kurtarma telaşının izlerini görebiliyoruz.
Tarihi yapısı çok kuvvetli olan İstanbul’a gelen yıllık turist miktarının mutlaka arttırılması gerekmektedir. 2007 itibariyle 6.5 milyon olan turist sayısının 10 milyona çıkartılmasına uğraşılmalıdır. Özellikle kongre turizmine çok uygun olan İstanbul’da kongre salonlarının arttırılması gerekmektedir.
Halkın spora ve kültür-sanat’a yönlendirilmesi için olanaklar arttırılmalıdır.
Günümüz koşullarında İstanbul’a olan göç kontrol altına alınamaz bir boyuta gelmiştir. Şehir artık kendini aşmış diğer şehir sınırlarına kadar yayılmıştır. Son dönemlerde yapılan site tarzı apartmanlar şehir merkezinden uzak boş arazilere yapılmak zorunda kalınmıştır. İstanbul çok kalabalık bir şehir olsa da yüzölçümü çok da büyük değildir. Göçü engellemenin tek yolu yerel değil ulusal politika ile mümkündür. Diğer şehirlerin gelişmesi sağlanmalı ve insanların İstanbul’da bulduğu olanaklar diğer şehirlere de sağlanmalıdır. Tek yöntem budur.
Bu sene seçimin AKP ve CHP arasında geçeceği söyleniyor. Biraz inceleyelim.
AKP geçen seçimde belediye başkanlığını kazanan Kadir Topbaş ile yola devam kararı aldı. Hakkında birçok iddia olduğunu biliyoruz. Özellikle rant amaçlı arsa satışları veya imar planı değişikliklerini basından takip ediyoruz. Doğruyu söylemek gerekirse bu tarz olaylar her parti döneminde olmaktadır. Bu bir Türkiye gerçeğidir ve bunun yıkılması gerekmektedir. Ak Parti döneminde bu rantın çok arttığı iddiaları var. Kadir Topbaş’ı dinlediğimizde yaptığı hizmetlere devam edeceklerini ve İstanbul’a daha önce yapılmamış şeyler yaptıklarını söylüyor. Doğrudur. Metrobüs kimsenin yapmak isteyeceği birşey değildir ve kısa dönem için çözüm olmuştur ama bu yanlış bir çözüm yöntemidir. Metro ağının genişletilmesi doğru bir harekettir ama yeterli değildir. Sistemler arası entegrasyon şartı henüz sağlanmamıştır. Deniz ulaşımı yeterli seviyeye çekilememiştir. İSMEK ve İSPARK doğru hamlelerdir ve ihtiyaç görünen noktalarının çözümü olmuştur. Kadir Topbaş’ın bir dönem daha yönetimde kalması durumunda; metrobüs ağında büyüme, altyapı sorunlarının devamı, yolsuzluk dosyalarının çoğalması beklenen olumsuzluklardır. Olumlu tarafa bakarsak şu anki yönetimden memnun olanlara, aynı yönetim biçiminin devam edeceğini söyleyebiliriz. İstikrar sağlanmış olacak.
CHP, Kemal Kılıçdaroğlu dedi. Açıkçası bu isim sürpriz değildir. Kılıçdaroğlu ismi partisini de aşmıştır. Belediye başkanlığı kendisi için bir mevki kaybı gibi görünse de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni alabilmek CHP için çok büyük bir adım olacaktır. Kılıçdaroğlu güvenin, dürüstlüğün temsilcisi olmuştur ve bunu savunarak oy istemektedir. İstanbul Belediyesi’nde ne kadar başarılı olcağını bilemeyiz. Projelerini de henüz açıklamadı ama Kadir Topbaş ile ilgili elimde dosyalar var sözü bile en büyük silahının yolsuzluk yapmadan belediye yönetmek isteği olduğunu görebiliriz. Sırf bunun için bile oy kazanabilir. Bir belediye yönetimi için yeterli midir? Onu zaman gösterir ama en azından şeffaf yönetim adına bir adım atılmış olur. En büyük artısı da budur. Eksisi ise belediyecilik konusundaki tecrübesizliğidir.