kaplumbağa

Küçük çocuk kumun üstüne ters şekilde koyduğu kovaya elindeki kürekle vuruyordu. İçindeki kumun kovanın şeklini almasını ve bir kale oluşturmasını umuyordu. Dalgaların sesi ufaklığın kulaklarında şarkı söylerken onun aklındaki tek şey ise kalesinin ne kadar güzel olacağıydı. Arada sırada esen hafif bir meltem çocuğun saçlarını uçuşturuyordu. Dört, bilemedin beş yaşındaydı. O kumda büyük bir zevkle oynarken, şezlonglarında oturan annesi ve babası oğullarını sevgi dolu gözlerle izliyorlardı.

Ortaya bir şaheser çıkmayacağı belliydi ama küçük çocuğun hayal gücüyle görkemli bir şatodan eksik yanı kalmayacaktı.

Denizin rengi yeşile çalan bir maviydi. Denizde yüzen insanların sadece kafaları su üstündeydi ve insanoğlunun denizde hayatına devam etmek için yaratılmadığını bağırır gibiydiler. İnsan ne bir balık kadar rahat yüzebilir, ne de bir kuş kadar özgürce uçabilirdi.

Annesi elinde peçeteyle az önce yediği çikolatalı dondurmadan dolayı yüzü gözü çikolata olmuş oğlunun yüzünü silmek için yanına gelmişti. Yüzünü buruşturan çocuk silme işleminden rahatsız olduğunu sağa sola anlamsızca salladığı elleriyle gösteriyordu. Annesi yanından ayrılınca çocuk da ayaklanmış ve paytak paytak yürüyüşü ile suya doğru hareketlenmişti. Plajda onu gören herkesin yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. Küçük çocuk plajın yıldızı oluvermişti.

Özgür oğlum dikkat et,” diye seslendi annesi.
Demek adı Özgür’dü. İsminin hakkını vererek özgürlüğüne düşkün bir yetişkin olacağı anlaşılıyordu. Korkusuz bir çocuktu. Herşeyi kendi başına yapabileceğini, yardıma ihtiyacı olmadığını bakışları ile ima edebiliyordu.

Özgür eline aldığı oyuncak küreği ile deniz kenarına kadar gelmişti. Az önce inşaa ettiği kalesine çeki düzen vermek için denizden su almak istiyordu. Özgür ayak bileklerine kadar suyun içini girmiş ve küreğini iyice suya sokmuştu. Daldırdığı küreğini geri çekmek istediğinde ise küreğin beklediğinden daha çok ağırlaştığını fark etti.

İki kolundan güç alarak küreği sudan çıkartmayı başardı. Küreğinin içinde ona bir su kaplumbağası bakıyordu. İkisinin de şaşkınlıkları gözlerinden okunuyordu. Özgür küreği sıkıca tutup havaya kaldırmaya ve kaplumbağayı karaya çıkartmaya çalıştı. Kaplumbağanın ağırlığından dolayı dengesini sağlayamadı ve küreğin içindeki kaplumbağanın suya düşmesine engel olamadı. Suya geri dönen kaplumbağa hızlı açığa doğru yüzerek Özgür’ün göremeyeceği kadar uzaklaşmıştı.

Özgür için mutluluk ve şaşkınlık dolu unutulmaz bir andı. Hayatında ilk defa bir kaplumbağa görmüştü. Bu anısını ilerleyen yıllarda çocuklarına ve torunlarına o günkü davranışlarını ve hareketlerini taklit ederek anlatıp, onların neşe dolu kahkahaları ile o hiç bir zaman unutamadığı o kaplumbağayı hatırlayacaktı. Aynı benim onun küreğine çıktığım o günü hiç unutamadığım gibi…

2 YORUMLAR

Bir Cevap Yazın