Özgecan’ın acımasızca öldürülüşünün yankılarını duymaya devam ettiğimiz şu dönemde toplumumuzun ne kadar yozlaşmış ve bireylerimizin ne kadar bencilleşmiş olduğunu ne zaman konuşmaya başlayacağız? İçten içe yaşanan olaylara karşı bir kabul etmeme eğilimi göstersek de, boy aynası gerçeği gözümüze sokmaya devam ediyor. Kral çıplak diyecek insanları da türlü yaftalamalarla etkisiz hale getirip kendi hayal dünyamızda mutluluk içinde yaşıyor olabiliriz ama uykumuzdan uyandığımızda hiç uyanmamayı dileyecek bir noktada bulabiliriz kendimizi.

Bu topraklar ne olaylar gördü, yüzyıllarca ne fırtınalar koptu aşağı yukarı biliyoruz. Bilmemiz gereken bir başka şey de günümüz dünyasında cahilliğin yeri olmadığıdır. Bugün gelişmiş ülkelerin gelişmişliği bilime ve fen bilimlerine verdikleri önem ile doğru orantılıdır. Bunu görmezden gelmek, günümüz gerçeklerine karşı üç maymunu oynamak demektir. Eğer Atatürk’ün bize hedef gösterdiği münasır medeniyetler seviyesi bir hedef ise, biz geri vitese takmış gidiyoruz ve arkada uçurum var.

Cahilliğin kıymete bindiği bir toplum olduk. Ünlü diye tanımladığımız insanların yarısı cahillikleri sayesinde ünlüler. Her ülkede böyle kişiler vardır ama yaptıkları ya da söyledikleri anlamsızlıklar sayesinde ünlenen bu insanların sayısı arttıkça toplumdaki çürüme, cahilleşme ve hayattan soyutlanma eğilimi de artıyor. Bunu destekleyecek bilimsel bir çalışmaya atıfta bulunmak isterdim ama bilimsel çalışma noktasında da pek ilerlediğimiz söylenemez. Halen üniversitelerden başarıyla mezun ettiğimiz mühendislerimiz orta afrikadan gelen işçiler kadar bile ingilizce konuşup dünya gerçekleri hakkında fikir üretemiyor. Bugünkü durumumuz maalesef bu.

Ülkenin gidişatı hakkında bu karamsar girişten sonar, konuyu bağlayacak bir düşünce limanı arayışlarım da sonuçsuz kaldı. Zaten bütün amacı çalışma saatlerini atlatıp eve gitmek olan, eve gittiğinde de tek amacı vücudunun verdiği açlık sinyalini susturup televizyon karşısında beynini yıkatıp iş hayatının stresinden kurtulmaya odaklanan insanların sirk maymunundan farkı kalmadığı için, onlar da kendi derdine düşüyorlar. Eh bu durumda bir fikir üretmekten çok günü yaşayan bir toplum oluyorsun. BU çarka giremeyenler de üstte bahsetmeye çalıştığım cehalet içerisinde sapıklık, hırsızlık, canilik gibi ruhsal bozukluk da içerdiğini düşündüğüm davranışlara yöneliyorlar. Adam hayatından ve kendinden o kadar nefret ediyor ki, kendine bile itiraf edemiyor bu durumu. Bu noktada bazı anlar da kontrolünü kaybedip kendini tüm topluma linç ettirecek davranışlarda bile bulunabiliyorlar. Bu tarz kişileri fark edip, mağarasından çıkartıp eğitmeye kalkacak olursak ülkedeki tüm kaynakları seferber etmek gerekebilir. Hedef olarak bu kişilerin kozalarından hiç çıkmamalarını sağlamak gerekiyor.

Doğduğumuz anda hepimiz aynı değil miyiz? Peki bu toplum nasıl oluyor da bu bebeklerden bu canavarların oluşmasına göz yumuyor? Aslında siyasiler için en verimli kitle bu kitledir çünkü kullanılması ve yönlendirilmesi son derece kolaydır. Önce ekmek verirsin hoşuna gider. Sonra bir de makarna verirsin sevinir. Ardından sobasını yakarsın adam ertesi gün işe gitmemeye başlar, elinde bayrak seçim meydanlarında yevmiye peşinde koşar. Tebrikler, yeni bir fedai daha kazandınız! Bir toplum için en tehlikeli bireyler bunlardır, bunu unutmamamız gerekiyor. Ne yapıp edip bu kitlenin oluşmasının önüne geçmemiz gerekiyor. İnanın geleceğimiz buna bağlı.

Ne yazık ki politik yaklaşımların yanlışlığı geri döndürülemeyecek kadar kötü bir jenerasyon yarattı. Bu jenerasyonu kaybettik onu görüyoruz, peki ya arkadan gelecek olanları nasıl koruyacağız? Bunun için ne gibi bir politikamız var? Cahilliğin, işsizliğin, onursuzluğun, bencilliğin kol gezdiği kara bulutların içinde yaşayan insanları nasıl kurtaracağız? Sporu bu noktada bir çözüm aracı olarak kullanmayı bile deneyebiliriz aslında. Sonuçta futbol dediğimiz oyun dünyada en kolay oynanan takım sporu olsa gerek. Vurunca yarım yamalak da olsa dönerek ilerleyen yuvarlakımsı birşey bul, iki tane de taştan kale direği yap al sana futbol oynaka için mükemmel bir ortam. Bu ülkeden bu kadar az futbolcu çıkmasını bu konuya bağlamayı kimse düşünmemiştir herhalde ama ben yapacağım. Sporcu yetiştiremiyor oluşumuz bile bu bahsettiğim cahilliğe verdiğimiz değerden.

Siyasi kazanç uğruna bu kitle beslenmeye ve yaşatılmaya devam ettiği sürece bu tarz haberlerin sonu gelmeyecek. Üzücü ama gerçek, aynı kelebeğin ömrünün kısalığını ilk öğrendiğimiz anda olduğu gibi.

Özgecan’a Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabırlar dilerken, güzel memleketimin insanlarının akıllarını başlarına almasını ve bir sabah uyandıklarında kafalarında tüm problemlerin çözümü için birlik olma fikrinin ortaya çıkmasını diliyorum. Amin.

Bir Cevap Yazın