Sır

Sakladığı sırlar dışarı çıkmak için çılgınca bağırıyordu.

Limitlerine geldiğinin farkındaydı.

Bir insan bu acıya daha ne kadar dayanabilirdi ki? Sakladığı sırların insanlara verdiği acıyı görmek dayanılmaz bir boyuta ulaşmıştı.

Peki ama saklamak uğruna bunca acıya katlandığı sırları nelerdi? Aslında basit şeyler. Hergün karşılaştığımız, çok olağan küçük şeyler… Küçükken çaldığı çikolatalar, top oynarken kırdığı pencereler… Bunlar mıydı bir insanı çileden çıkaran sırlar?

Kendinize sorun: Sakladığınız sırların limiti nedir? Kendi limitiniz nedir? Kırılma noktanız neresidir? Bir sorun kendinize…

Gelecekten Geçmişe Notlar (09 Ekim 2015)

28 Kasım 2007 yılında, sakladığımız sırlarımızın bir gün gelip vücudumuza sığamayacağını, dışarı çıkmak için çılgınca kendini duvardan duvara atacağını ve bunun dayanılmaz bir huzursuzluk olduğunu anlatmaya çalışmışım. Cümleler devrik, anlatım bozuk. Bir konuya değinmek istiyorum ama yapamıyorum. Etrafında dolaşıp asıl vurgulamam gereken noktayı kaçırıyorum. Yazının içine hikayevari eklemeler yapıp metni ilgi çekici kılmaya çalışmışım ama pek de başarılı olamamışım. Yine de bu konunun üzerinde durulması gereken bir yönü var. O da vicdan. Vicdanınızı ne kadar bastırabilirsiniz? Sanırım sekiz yıl önce bu yazıyı yazdığımda değinmek istediğim bu duyguydu. Yazım tarihime bunu not olarak düşüyorum, evet. Yazının en üstündeki görseli bugün koyuyorum. ilk yayımladığımda yokmuş. Görsel bir yazı için güzel bir tamamlayıcı oluyor. Blog’da da şık duruyor. Değil mi?

Bir Cevap Yazın